Bölüm × 11

3.1K 394 244
                                    

Jungkook uyuyordu. Hayatı boyunca bu kadar deliksiz uykulara dalmamışçasına güzelce uyuyordu, ve uykuya daldığında düzelen nefesleri vücudunun resmen huzurla sarılı olduğunu gösteriyordu. 

Jimin yastığını alıp onun yatağına gittiği gecenin sabahında, erken gözlerini açmış ve ne kadar geçtiğini bilmediği dakikalar boyunca yan tarafında mışıl mışıl uyuyan adamın yüzünü incelemişti. Normalde ifadesine hafif sert bir görünüm katan kaşları, kaküllerinin arasına saklanmışken kirpikleri belli belirsiz kıpraşıyordu ve kesinlikle bilinci açıkken olduğundan çok daha... yumuşak görünüyordu. Jimin o geceden sonra sabahları ondan erken uyanıp bu manzarayı seyretmeyi alışkanlık edinmek üzereydi. Ve birkaç gece daha geçtikçe, yatağın arasında koydukları sınır da gittikçe yok oluyordu. Ya Jimin sabaha Jungkook'a doğru kaymış, hafifçe geniş gövdesine kaymış oluyordu, ya da alfa onun ince bedenini sarmış veya yüzünü boynuna gömmüş oluyordu. Bazen sırtından sarıyor bir hâlde uyanıyor, bazense Jimin'i göğsüne doğru yatırmış bir hâlde açıyordu gözlerini. İkisinin de bu bozulan yatak sınırları hakkında herhangi bir laf etmeyişi tuhaftı ama bundan rahatsızlık duymuyor gibi görünüyordu. 

Geçen birkaç günde Jimin'in bazı sabahlara pek de beklemediği şekilde uyandığı olmuştu, giydiği pijamanın bacak arasının nemlendiğini hisseder hissetmez daha uykusu açılmamışken yataktan çıkıyordu öyle zamanlarda. Bu elinde olan bir şey olmuyordu, rüyasında ne gördüğü hakkında hiçbir fikri yoktu, ya da bedeni son derece olağan bir şekilde sabahları uyarılmış bir hâlde karşılayabiliyordu onu. Jungkook'un vücudundan sıyrılıp yorganı itmesi ve yataktan çıkması ise diğerini uyandırıyordu, ki normalde uykuları derin olmasa da Jimin ile daha derinlerine dalabilse bile, bir şekilde onun hareketlerini hissediyordu. Ve elbette kokusunu da duyuyordu. Gözlerini açmıyor ve hâlâ uyuyormuş gibi yapıyordu ama aslında yorganın altında o da sakin kalamıyordu. Eli Jimin'in bileğinden tutup onu yatağa çekmek istemişti, her defasında, ama ne yazık ki bunu yapamayacağını biliyordu. Sarışın olan lavaboda işini hallederken sadece yutkunuyor ve sakin kalmaya çalışıyordu. Ya da, bu daha çok sabahları yerine gecenin bir vakti kendi başına geldiğinde, huzurlu uykusu yalnızca birkaç saniye için incelip burnu Jimin'in boynuna gömülüyken ve tatlı kokusu yoğunca burnundan içeri doluşurken ufak bir an için aralanıyordu gözleri. Yeniden uykuya dalmak hiç zor değildi ama o an, belki de güneşin doğmasına yalnızca kısa bir süre kaldığı zamanlarda olduklarından, ikisi de fazla savurganca uyuduklarından ve bu yüzden neredeyse tüm bedenine temas edebildiğinden, bir şeyler onu harekete geçirmeye yetiyordu. Birkaç dakika boyunca boynuna gömülü kalıp kokusunun onu daha da çıldırtmasına izin veriyor ve dokunmak için yanıp tutuşan, karıncalanan ellerini ondan uzakta tutmak konusunda verdiği çabaya karşı koyamadığında bu sefer o sakince sıyrılıyordu yataktan. Odanın içindeki lavaboda kendine hızlı bir el işi verirken dişlerini sıkıp içerideki omegayı hayal etmek kesinlikle Jungkook'un yaşamadığı türden bir tecrübeydi. İkisi de aynı şeyleri yaşıyor ve bununla aynı yolla başa çıkıyordu, akıllarında yaptıklarından farklı olarak birbirleriyle aynı düşünceler dolaşsa da... 

Sabah ya da gece yarısı sertleşmeleri birlikte uyuma işinde kesinlikle beklenmedik misafirlerdi ama ikisi de konusunu açmadığından, yokmuş gibi davranıyorlardı. Oysa birbirlerinin halinden haberdarlardı. Kimse bir şey söylemiyor ve gece aynı odaya uyumak için dönmeye devam ediyorlardı. 

Jimin bunun kızgınlığı geldiğinde nasıl olacağını bilmiyordu. O zamanlar muhtemelen Jungkook'tan izin isteyecek ve yine kendi odasında kalacaktı, bir kere daha kızgınlığı ile onunla aynı ev sınırları içerisinde boğuşma düşüncesi sinirlerini fena halde bozsa bile. Bu düşünceden ve bundan bu kadar zorlanmaktan gerçekten nefret ediyordu, düşündüğünde, bundan sahiden de çıldıracak kadar nefret ediyordu. Anlaşmaya o maddeyi eklerken Jungkook'tan pek hoşlanmadığını ve ne kadar zor olabilir ki, diye düşündüğünü biliyordu. Ama... Artık kesinlikle bununla baş edecek kadar güçlü olmadığının farkındaydı. Belki de alfadan o geceyi dışarıda, Taehyung'un ya da Lisa'nın yanında, ya da nerede olursa, kendi arkadaşlarının yanında bile olabilecek bir gece geçirmesini isterdi. Yatıya gitmek gibi. Düşündüğünde komikti, Jungkook'un böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini de biliyordu... Ama belki gerçekten masum ve düzgün bir şekilde isterse şansı yaver giderdi. Aslında bu konuyu kendi kendine bile açtığında durumunun saçmalığından ve sinirleri bozulduğundan ağlayacak gibi oluyordu. Ağlarsa Jungkook istediğini kesinlikle ona verirdi. Ki, kesinlikle ağlayabilirdi, özellikle bu kadar muhtaç hissedeceğini bilirken. Ama o döneme girdiği anda ağlarsa eğer ondan gitmesini değil de kendisini resmen becermesini isteyeceğini de sezmiyor değildi, gerçekten iradesinin bu kadar pamuk ipliğine sarılı olduğunu bilmezdi bile. 

moon rises, love falls ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin