wonderwall - oasis

671 78 39
                                        

sabah zil sesiyle uyandım. saat 7'ydi ve düne göre daha çok uyumuştum. biraz mutlu uyandım, mutluluğuma bir anlam yüklemek istemiyordum ama nedeni büyük ihtimalle oydu. dün akşamı düşündüm, sakinleşene kadar sırtını sıvazlamıştım ama içten içe bana sarılarak ağlamasını istemiştim. zil yine çaldı.

kapıyı açtığımda karşımda üst komşu duruyordu. üzerindeki hırkaya daha çok sinerek uykulu gözlerini bana dikti.

" günaydın, yoksa seni uyandırdım mı?"

affallamıştım. elbette bir şekilde karşılaşacaktık, kaçamayacaktım ama bu kadar çabuk gerçekleşmesini beklemiyordum.

" hayır, sorun değil. bir şey mi oldu?"

" aslında hürkan hakkında konuşmak istiyordum."

" hürkan?"

" gece şarkı söyleyen kişi."

adı hürkan mıydı? dün adını sormamıştım ve şimdi başka birinden onun adını öğrenmek beni biraz üzmüştü. 

" sorun değil, rahatsız olmuyorum."

bir an önce konuşmanın bitmesini istiyordum.

" sevindim ama lütfen ailem sana bir şey sorarsa onlara bir şey söyleme."

" tamam, söylemem." mert' in dediği gibi çıkmıştı.

"  bir de, hiç yüzük buldun mu? hürkan kaybetmiş."

" hayır, üzgünüm."

" teşekkürler. ben damla bu arada."

" ömer." 

damla' nın uzaklaşmasını beklemeden kapıyı kapattım. olabildiğince hızlı adımlarla odama gidip dün giydiğim pantolonumu aldım. cebinde duran yüzüğü saklamak ister gibi avucuma gömerek çıkarttım. yüzüğü hürkan' a kendim vermek istemiştim.

bugün dersimin olmalıyışının rahatlığıyla kendimi yatağa attım. elimdeki yüzüğü parmaklarımın arasında döndürdüm. 

bir süre düşündüm, neden bu kadar kaptırmıştım kendimi? sadece şarkı söylemişti, narin bir gülüşe sahipti, güçlü dursa da kolayca ağlayan bir yapısı vardı, bazı halleri komikti, biraz dalgın gibiydi, şaşkındı, tatlı-

düşündükçe kalbim hızlanmaya başlamıştı. uzun zamandır kimseye bu kadar güçlü bir çekim hissetmemiştim ve erkek olması benim için yeniydi. ister istemez korkmama neden olmuştu, kendimi durdurmam gerekiyordu. 

yüzüğü komidinin üstüne koyup tuvalette gittim. yüzümü yıkayıp sakinleşmeye çalıştım ama işe yaramamıştı. ani bir kararla anahtarımı  alıp dışarı çıktım. soğuğun biraz beni sarsmasını istemiştim. apartman biraz hareketlenmiş olacak ki merdivenlerde ayak sesleri yankılanıyordu. 

kimseyle karşılaşmamak için hızla aşağıya indim ve dışarıya çıktım. 

iki gündür sigara içmediğimi fark ettim. gergin olmamın sebeplerinden biri de bu olabilirdi. markete gittim. cebimde anahtar ve 20'lik vardı. 20'liği ne ara koymuştum hatırlayamadım ama eve dönüp cüzdanımı almama gerek kalmadığına sevinmiştim.

sigara paketini açarken dönüşe geçtim. apartmanın önünde küçük bir topluluk vardı. birkaç amca. sigarayı parmaklarımın arasında dudaklarıma götürdüm ama çakmağım yoktu. bir süre yanmayan sigaramla amcalara baktım. içlerinden birinde kesinlikle çakmak vardır diye düşündüm ama bir yanım muhatap olmak istemiyordu.

sakince yaklaştım, hepsi susup bana döndü.

" çakmağınız var mı?"

ortada duran amca çakmağını çıkarıp bana uzattı. o sırada konuşmaya devam etti.

" bu gece bitecek bu iş. camımıza taş atan, gavur gibi bağıranı bulucaz."

içime çektiğim ilk nefesle tıkandım. çakmağı geri verip teşekkür ettim.

hürkan hakkında konuştuklarını anlamak çok da zor olmamıştı ve bir şekilde onu uyarmam gerektiğini hissediyordum.

az önce çakmağını kullandığım amca bana bakmaya başladı. benden şüphelenmiş gibi duruyordu ya da sadece paranoyaklık yapıyordum.

o sırada apartman kapısı açıldı ve damla çıktı. damla bir bana bir de amcalara baktı. gergin bir şekilde yutkundu.

" kızım nereye gidiyorsun?"

" dersim var baba."

baba? çakmağını kullandığım kişinin damla' nın babası olduğunu öğrendiğimde içime çektiğim bir diğer nefesle yine tıkandım.
damla babasıyla konuşurken diğer amcalar yavaş yavaş dağıldılar.

damla' nın çıktığı kapıdan içeri sızarak kaçtım. eve girerek sigaramı attım. hiç zevk vermemişti, aldığım nefesler ciğerime oturmuştu.

bir şeyler yapmalıydım. aklıma basit bir fikir gelmişti. sadece hürkan' ın gelmesini beklemeliydim ardından onu uyarabilirdim. gün boyu pek bir şey yapamadım, kafamda durmadan planımı hayal ettim. 

olabildiğince kalın giyinerek dışarı çıktım ve apartmanın yanındaki sokağa girerek saklandım. bir süre sonra hürkan geldi. o an  ne yapmam gerektiğini unutup onu izlemeye başladım. her hareketi artık ezberimde gibiydi ama yaptığı hiçbir şeyi kaçırmak istememiştim. 

şarkıyı yarıladığı an sokakta bir hareketlilik fark ettim.

because maybe
you're gonna be the one that saves me
and after all
you're my wonderwall

hürkan'a yaklaşan amcaları görünce saklandığım yerden çıktım, düşünmeden hürkan' ın elini tuttarak koşmaya başladım, hürkan gitarına sarılarak kısa sürede bana ayak uydurmuştu.

ara sokaklardan herhangi birine girersem anında kaybolurdum çünkü genelde ana yolu kullanırdım ama izimizi kaybettirmemiz için bu gerekliydi. rastgele bir sokağa girerek devam ettik. ardından başka bir sokağa, başka bir sokağa... daha fazla koşamayacağımı hissettiğim an durdum.

" az önce ne oldu?" nefes nefese olmasına rağmen benden daha iyi durumdaydı. 

uzun süre nefesimi düzene sokmaya çalıştım ama zorlanıyordum. çok koşmuştum ayrıca aşırı panik olmuştum ve el ele tutuşuyorduk.

hürkan bunu fark edercesine nefesimi düzene sokmam için benimle nefes alıp verdi. nefes aldığında genişleyen göğsüne kendimi bırakmak istedim. 

" iyi misin?"

" evet, şuan daha iyiyim."

" güzel... az önce ne oldu?" aynı heyecanla sorusunu yineledi.

" bir grup amca tarafından kovalandık."

" ve sen beni amcalardan kurtardın... tıpkı şarkıdaki gibi." güçlü bir kahkaha ile hala daha olanları kavramaya çalışır gibi etrafına baktı. birbirine kenetlenmiş olan ellerimize bir süre baktıktan sonra tekrar etrafına baktı. rahatsız olmuş gibi görünmüyordu ama eli hafif gevşemişti. elini istemeyerek bıraktım.

" dönelim mi? "

kafasıyla onayladı. gitarını çantasına koydu.

etrafıma baktım. nereden gelmiş olabileceğimizi düşündüm çünkü her yer olabilirdi. saçlarımı karıştırarak hürkan' a baktım.

" kaybolduk."

ortasında kesmek zorunda kaldım çünkü çok uzun olucaktı ama çok bekletmeden yayımlarım. okuduğunuz için ve yorumlarınız için teşekkürler :) 

this charming man (porgola)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin