4 (Kesin Olmayan Final)

7 1 0
                                    

O yol senin, bu yol benim gezerken köprünün altında ağlayan Park Jimin'i gördüm...
Gidip öpsem parmak uçlarından çok kızar mı bana? Ağlaması gerek, yalnız bırakmam lazım o'nu...

Belki dakikalarca belki saatlerce belkide saniyelerce süredir ağlıyordu.
Belkide saniyeler bana saatler gibi geliyordur ya da saatlerdir ağlasa bile güzelliğinden dolayı saniyeler gibi geliyordur... Belkide sadece beş dakika oldu, bilmiyorum; o'na bakarken hiç bir şey bilmiyorum...

"Park?"

Kafasını kaldırıp, boşluk dolu bi o kadar da ıslanmış kirpiklerin arkasından baktı. Ben o'na o an sevgi, şefkat ve umut dolu bakmak istedim ama yapabildim mi bilmiyorum.

"Sana güveniyorum" söylediklerimde haklıydım o na güveniyorum, ardından biri geldi koşarak. Neden o kişiyi ilk kez görüyorum?

"Jimin?! Seni arıyordum, köprü altı dedin üç tane köprüye baktım ama en azından buldum seni."
Bana haber vermeyip o kişiye haber vermişti, kıskanmam normal mi?
Neden ben değil o?

"Merhaba, ben Hoseok. Jung Hoseok"
Çok umut dolu konuşuyordu, zaten belliydi gülümsemesinden. Kıskanmam saçma gibi şimdi anlıyorum ama... Ama kıskanıyorum.

"Min Yoongi" adımı o'nun ağzından, Park Jimin'in ağzından duymak ne kadar güzel. O ne derse güzel geliyor ama ismim daha güzel çıkıyor dudaklarından... Şaşkınlık ile onun gözlerine bakıp gülümsüyorum, ne yapabilirim ki başka.

"Demek sen Min Yoongisin, seni tanıyor sayılırım"

"Nereden tanıyorsun ki?" beni nasıl tanıyabilirdi o yeşil gözler?

"Jimin, o en çok bahsediyor senden. Hatta ismin ağzından düşmüyor diyebilirim." Kesinlik çıkarıyorum bu kelimelerden sonra, kıskanmamı gerektiricek bir durum yok galiba.

"Ne diyor mesela, benim hakkımda?"

Hoseok tam ağzını açtığı sırada Jiminin minik elleri ile kapattı onun ağzını.

Yoongi hafif bir kahkaha atıyor onun kahkahası ile Jimin ve Hoseok'unda dudakları durmayıp onlarda gülüyor.

Ne kadar garip, üç saniye önce ağlayan insanı sevdiği insan güldürebiliyor hatta kahkaha artırabiliyor... Zaten, bende, bizde onların aşkına kahkaha atmadık mı?

Neyse anlatmaya devam edeyim,

"Jimin-ah anlat hadi"

"Pekala... Bu gün çok güzeldi aslında arkadaşım ve onun arkadaşlarım ile buluştum ama... Her zaman gecenin sonunda yanlız kaldığımda gözlerimden bazı şeyler akıyor ve ben durduramıyorum onları çok canımı yakıyor bu..."

Ah Park Jimin, duyabilseydin beni, tutabilseydim elinden, sevebilseydin beni tutardım ellerinden...

" Neden yanıma gelmedin, sarardım seni belki kanayan dizlerine pansuman yapardım yada ıslanan kirpiklerini severdim? " belki kelimeleri söylemeye utandım ama sözlerim onu tatmin etmiş gibi

Yapar mısın der gibi baktı bana

"Elbette yaparım" anladığım için mi gülümsemişti yoksa salak olduğum için mi bilmiyorum

"Şimdide sarar mısın beni?"

Kollarım kendiliğinden onu sararken Hoseok sevgi ile bakıyordu ikimize... Bir hıçkırık tuttu kulaklarımı kollarımın arasındaki minik Jimin'den gelmişti ve bu kalbimden biraz daha parça kopardı... O öyle güzel konuşuyordu ki hangi duyguyu hissetmrliydim kalbinde bilmiyorum.

"Güzel Perim benim..." baş parmağımı dokunmaktan korkar bir şekilde kirpiklerinutede gezdirdim korkmuş bir şekilde titriyordu kirpikleri, çokça korkmuş...

"Neyden korktun minik perim?"
Kafasını salladı olumsuz bir şekilde söylemesi için zorlayamam onu sadece sevmeye devam ettim parmak uçlarımla...
O öyle güzel bakarken farkında mıydı gözlerinden çıkan ışığın, melodisini saklamak istedim o an o ışığı bir tek kendime, yapamadım...

" Çok güzelsiniz"

Hoseok göründüğünden daha zeki, o bunu söylerken kulaklarımda sadece Jimin'in kıkırtısı vardı ve Jiminin kızaran yanakları vardı gözlerimde...

Ve onu, onu öptüm. Yanağından öptüm ve o oradan kaçarcasına koşarak uzaklaştı. Ah aptal kafam, ben ne yapıyorum? Bir kaç gün daha bekleseydim oldu mu böyle...

Bu gün çiçekçiye gittim ama kapalıydı kapının önüne oturup bekledim belki saatlerce ama o gelmedi.
Çok mu kızdırdım onu, çok mu beklenmedikti ya da rahatsız mı olmuştu? Bilmiyorum ama içimde oluşan bu duygu bir türlü gitmiyor onu görmek istiyorum

"Yoongi?"

"Jimin, sonunda neredeydin?"

"..." omuz silkti gene konuşmak yerine olsun suskunluğunu dinlerim ben onun...

Neden çok öpesim var bilmiyorum ama eğilip yanağından öptüm çünkü güzeldi, neden öpmeyim?

Biraz bakıştık öyle, bir çiçek aradım gölerinde var mıydı bilmiyorum belki gözlerim yakalayamadı olsun, olsun...

Çiçekçinin kapısını açtı ve çiçeklere baktı işte bende o zaman onun gözlerinde açmış çiçekleri gördüm.

Bana döndürdü yavaşça çiçek açmış gözlerini
"Min? Gel sarı defteri okuyacağım sana"

"Hani sevdiğin adama okuyacaktın"

" Ona okuyorum zaten"

Ben mi yanlış duydum yoksa o mu doğru söyledi hiç bir fikrim yok, bana dolaylı yoldan seni seviyorum dedi ne tepki vermem gerekiyor onu da bilmiyorum...

"Bende seni seviyorum Park Jimin"  elimi daldırdım onun limon sarısı saçlarına o kadar pamuk gibiydi ki... Bulutların üstünde gibi.

"Sana bi masal okuyorfum Min hatırlıyor musun, onun devamını anlatacağım şimdi sana,
Biri madenleri temsil ederken diğeride mercanları temsil eden göz renklerine sahiplermiş. Bir gün bu elmaların sahipleri aynı masalda yer edinmiş ve tanımışlar birbirlerini. Çok bağlanmışlar birbirine ama halk ayırmış onları yasaklamışlar birbirlerini birbirine, bir gün dayanamamış maden gözlü çocukve gitmiş sarı saçlı mercan gözlü çocuğun yanına ve kaçırmış onu çok uzak ülkelere birbirlerine olan beğın sevgiden geldiğini anlamışlar bu yüzden sevgili olmuşlar güzel bir yolda bulutlu bir havada"

"Park nedense çok tanıdık geldi bu hikaye ama bilmiyorum"

Devamı gelmedi hikayenin zor oldu biraz devamını yazmak ama cesaret etmiştim başlamaya bitirmemde gerekti o yüzden... Okuduğunuz için müteşekkirim💬

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 03, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Koruyucu Melek ||YoonMin [[Tamamlandı]] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin