Yiağağağağa minna siz yorum yazdıkça benim daha çok bölüm atasım geliooooooo yirim sizi ~(^з^)-☆
Sizin Dilinizden v(◦'ωˉ◦)~♡
****************************************
Levi'nin merhametiyle, sonunda arabaya kabul edildikten sonra, Hange-san mükemmel araba sürüşünü tekrardan sergileyerek hepimizin midesini tekrardan kaldırmayı başarmıştı. Taa ki en sonunda Levi sinirlenip kafasına bi tane yapıştırarak adam gibi sürmesini söyleyene kadar.
Takip edilmeyelim diye 2 tane araba değiştirdikten sonra, sonunda karayoluna geçtik ve yolculuk daha az sarsıntılı hale geldi. Ama yinede Hange-san hala hızlı sürmek zorundaydı çünkü, saat 6'dan sonra sokağa çıkma yasağı vardı ve bir devriye bizi bunun için takip felan ederse biterdik.
Gerçi yine Levi onu patlatabilirdi ama... olsun... daha fazla insan öldürmekte istemiyordum ben.
Arabaya binip, maskelerimizi taktığımızdan beri, ne ben ne de Mikasa sakin durmamıştık. Armin ve Eren uslu uslu cam kenarlarında oturup sakince dışarıyı izliyorlardı.
Benle Mikasa ne mi yapıyorduk?
Pek çok şey....
Her birisinde farklı pozlarda durduğumuz 573 selfie çekilmek gibi mesela... yada hala manyak gibi telefonundan kimya testi çözen Armin'i zorla bizimle çektirmek... yada Eren'nin üzerinde farklı farklı köpek filtreleri denemek... ve ya Levi'yi çaktırmadan çekmeye çalışmak ve Mikasa'nın bu işlem sırasında kalp krizi geçirmesi felan işte...
Karayola geçtiğimizden beri, ben ve Mikasa yorulup biraz sessizleştiğimizden, arabada da azcık bi sessizlik oluşmuştu. Dışarıdaki batmak üzere olan güneşle arabadaki sessizlik birleşince herkesin uykusu gelmişti haliyle.
Mikasa uyuyklayan Levi'yi çekmeye çalışırken, bende arkama yaslanıp Eren'e baktım. Yapıcak daha fazla bir şey yoktu aslında... Hange-san takip edilmeyelim diye telefonlarımızın sim kartlarını çıkarmamızı istemişti ve doğal olarak sim kartı çıkar çıkmaz telefondaki bakiyeler, GB'ler, telefon numarası isteyerek çalışan tüm uygulamalar gitmişti...
Bunları düşünüp esneyerek Eren'e bakarken bir şey farkettim.
Eren başını cama dayamıştı ve sessizlikle dışarıyı izliyordu felan ama, omuzlarına kadar inen saçları ikide bi gözüne geliyordu ve o da sinirle onları eliyle arkaya atıyoldu. Hange-san yine ani bi şekilde arabayı saptırınca tekrardan saçları öne düşüyordu ve Eren yine homurdanarak onları arkaya atıyordu.
Bir müddet kıkırdayarak onun saçıyla cebelleşmesini izledim. Ardından içimde kırıntı kadar bi merhamet parçası oluştu ve saçımdaki tokayı çıkarıp dişlerimin arasına sıkıştırdım.
Sonra elimle Eren'nin saçını arkadan kavrayıp kafasını kendime doğru çektim. Eren kısık bir sesle "ah"larken onu takmadım ve saçını arkada toplayıp yukarıda bir topuz yaptım. Tokamıda sımsıkı saçına bağladıktan sonra artık Eren...
AŞIRI HAVALI MANYAK Bİ SUÇLUYA BENZİYORDU!
Gözlerimin içi parlayarak çocuğa baktığım için Eren benden tırsımış olacak ki, öksürerek boğazını temizleyip gözlerini benden ayırdı. Ardından pencereden kafasını uzatıp dikiz aynasından yeni kendisine baktı. Yüzündeki ifade "fena değil sanırım" der gibiydi.
Geri yerine oturup camı kapatırken, bana baktı ve onu dört yıldan beridir görmediğim gerçeğini farkettim.
Bi anlığına nedense bu dehşet verici geldi... onu gördüğümden beri sarılmamıştım bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇLU // Eren x Reader
FanfictionKüçülükten beridir en yakın arkadaşlar olan Eren, Armin, Mikasa ve (Y/N) 15 yaşlarındayken onları paramparça edecek bir olayla karşı karşıya kalırlar. O dörtlüden en enerjik ve en haraketlisi olan Eren Jeager, o zamanların en tehlikeli çetelerinden...