19. Bölüm

4.7K 496 107
                                    

“Sonunda aptal olduğunu kabul ettin.”

Jongin’in hareketsiz dudakları bir anda kıvrılıp kocaman bir gülümseme almış, az önce kapanan gözleri, aydınlanmaya başlayan havaya ters bir şekilde koyu bir karanlıkla açılmıştı.

“S-sen?” Luhan vücudunun titremesine engel olamayarak şaşkınlık ve üzüntü karışımı kesik kesik nefesler alırken Jongin kıkırdayarak yattığı yerden kalktı. Acıyan başının arkasını tutarak kanının eline bulaşmasına izin verdi.

“S-sen ölmüştün... Sen?” Luhan yaşadığı şoku atlatamazken ona büyük bir gülümseme veren Jongin hiç de ölü gibi görünmüyordu.

“Ölmemi mi isterdin yoksa?”Kıkırdaması Luhan’ı gerçek dünyaya biraz daha yaklaştırıp öfkesinin artmasına neden oluyordu.

“Biraz kalın kafalıyımdır.” Kaşlarını çatarak acıyan boynunu ovdu. “Sert düştüm ama.” Luhan hareketsiz bir şekilde ona bakmaya devam ederken bu sefer korkmaya başlayan kişi Jongin olmuştu. “L-Luhan?”

“Lanet olsun!” Yumruk yaptığı elini çekinmeden Jongin’in göğsüne geçirdiğinde Jongin Luhan’ın Minhyuk ile aldığı derslerin işe yaradığını fark etmişti. “Sana bir şey oldu sandım!” Yumrukları sertleşip daha da hız kazanırken Jongin bunu hak ettiğini kabul edip cezasını çekmeye karar verdi. “Hareketsiz yatıyordun ve sonra gözlerin kapandı. Tanrım öleceğini sandım! Seni adi herif!” Öfke nöbetinin eşliğinde hıçkırıklarıyla ağlarken Jongin’in anlayamadığı bir şekilde ona bağırmaya devam ediyordu. Hatta Jongin'e göre Luhan o an başka bir dili icat etmişti. 

“Şşş...” Jongin onu daha fazla üzmeyi göze alamayıp ona yumruk atmaya çalışan minik elleri tutarak aralarından uzaklaştırdı ve o boşluğu Luhan’ı kollarına alarak doldurdu.

Bu anı çok beklemişti, Luhan’ı kollarıyla saracağı anı çok beklemişti. Nasıl olduğu, neden olduğu önemli değildi. Şu an önemli olan Luhan ağlarken onu saran kişinin kendisi olmasıydı. Bunu düşünecek kadar, Luhan’ı üzecek kadar bencil olmasından nefret ediyordu, ancak yine de deli gibi atan kalbine engel olamıyordu.

“Sana bir şey olacak diye çok korktum. Beni bırakıp gideceksin diye, bir kez daha kimsesiz kalacağım diye çok korktum.”

“Ne olursa olsun...” Jongin Luhan’ın kokusunu içine çekerek konuşmasına devam etmişti. “Seni bırakmayacağım. Gerekirse her şeyi, ama her şeyi yapacağım ve seni bir an olsun yalnız bırakmayacağım.”

Özlemle Luhan’ın yumuşak saçlarını karıştırırken kendi göz yaşlarına hakim olmaya çalışıyordu. Onu bekliyordu, Luhan’ı uzaktan izlerken onu alacağı günü, onu kendi hayatına dahil edeceği günü bekliyordu. Bunun bu kadar gecikmesi iyi değildi, Jongin hiç dokunmadığı, hiç sarılmadığı birine yeterince özlem duymuştu zaten zamanında. Yüzünü vakit kaybetmeden Luhan’ın boynuna gömüp ona olabildiğince sarılarak güven vermeye çalışıyordu.

“Yalancı.” Luhan’ın ağlamaları kesildiğinde yaptığı ilk iş Jongin’den ayrılmak olmuştu. “Şu haline bak. Acı çekmen konusunda bile yalan söylüyorsun. Sana nasıl inanacağımı düşünüyorsun ki?”

“Az önce öyle demiyordun ama?” Jongin mutlulukla gülerken Luhan çukurun içinde ona olabilecek en uzak mesafeye ilerledi. Jongin Luhan'ın başındayken yaptığı konuşmaları tekrar tekrar zihninin her köşesinde dolaştırıyordu.

“O sadece ölmeden önce bir kişiye verilen son tesellilerdi.”

“Öyle mi dersin ‘Aptalım ve işe yaramazın tekiyim, Tanrım lütfen uyan’ bunlar da mı teselli sözleriydi?” Jongin sinir bozucu bir şekilde Luhan’ın sesini taklit etmişti.

The Last HumanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin