Hızla gelen ayak sesleri, birisi koşuşturuyormuşçasına.
Hans gözlerini açtığında, etrafında hemşireler vardı. Almanya'daydı. Şaşırmıştı. Neden buradaydı? Tedavi olup tekrar cepheye dönmesi gerekmiyor muydu? Neden onu buraya taşımışlardı?
Sağlık durumunu çok da önemsemeden sordu hemen hemşirelere:
-Savaş ne oldu?
Yanıt gecikti. Zordu, zordu söylemesi. Hemşire, boğazı düğümlenerek açıkladı olanları:
+Berlin işgal altında.
Hans beyninden vurulmuşa döndü. Bir anda çöküverdi adeta. Aklını toplamalıydı. Hemen bir Pervitin ilacı rica etti hemşireden telaşla. Yanıt bu sefer gecikmedi:
+Sovyet kuvvetleri ilaçların üretildiği fabrikaları yıktılar...
Hans bitmişti. Gerçekten ağlamıştı bu sefer. Artık o bir Alman değildi. Alman disiplini de önemli değildi. O Alman olamazdı. Onun inancında Almanlar kaybetmezdi bir kere. Çöken psikolojisini tamamen yok edecek son darbe gelecekti...
-Hemşire hanım, bir gazete rica edeceğim.
-Tabiki, buyrun.
Hans o an bir çocuk gibi hüngür hüngür ağladı. 10 sayfalık gazetenin 10 sayfası da aynıydı. Hitler intihar etmişti. Artık çok sevdiği lideri yoktu. Kendine bir baktı.
Kimdi Hans?
Bir diktatör emri altında herkesi sadece öldürmek miydi özgürlük?
Çocukken kovaladığı değerleri unutmuştu o.
Artık cennetten de yeterince uzaktı zaten.
Eğer yakınsa bile gitmek istemezdi oraya. Herkes hakettiğini alırdı ona göre.
O, girdiği üç savaşın birini kazanabilmişti sadece.
"Çocukluğunu."
2. Dünya Savaşı'nı, ve insani değerlerini kaybetmişti o. Girdiği son savaşı da başlamadan bitirecekti.
Ebedi cehennemdi onun hakkı.
Yüzlerce insanın canını alan tüfeği son bir cinayete şahit olacaktı.
Patlama sesi
Koşuşan hemşireler
Cansız bir beden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Formalı Siyah İnsanlar
Short StoryO renkli üniformanın altındaki ruhsuzlar kimlerdi ki? Küçük bir çocuk, o hayallerle kirlenebilir miydi? Bir yeşil üniforma parçası, onca günahı örtmeye yetebilir miydi? Umarım okurken eğlenirsiniz.