7. Bölüm

161 20 35
                                    


Beğeniyorsanız yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın ♡︎



İyi okumalar.






Derin uykumdan saçlarımın okşanması ile ayrıldım. Saçlarımda dolaşan hafif parmaklar iliklerime huzur aşılıyor gibiydi. Tanıdık bir huzuru. Hiç olmadığım kadar iyi hissediyor ve gözlerimi açmak bile istemiyordum. Yakın olmasına rağmen bir o kadar da uzaktan gelen tanıdık sesin ne dediğini anlamıyorum, konuşmak istiyor ama konuşamıyorum, bunların verdiği hüzün bir anlık gelip geçti yüreğimden. Saçlarımdaki narin parmaklar yanağıma inip uzaklaştı benden hayır demek istedim ama uzaklaşmasına engel olamadım.

Bu kez düşlerimde duymakla yetinmek zorunda kaldığım ses daha net yankılandı kulaklarımda, oğlum, dedi. Sonradan, yalnız olma, diye eklediğine ağlamak istedim. Senin olmadığın her evrende yalnızım, demek istedim ama sesimi duyuramadım. Kısa süreli uğrayıp cenneti yaşatan huzurun bedenimi ve içimi terk edişiyle yüksek bir binadan düşer gibi olduğumda gerçekliğe şimdi döndüğümü anlamak kahretti beni.

Her zamanki memnuniyetsiz halime dönmüşken gözlerimi açmaya çalıştım uykulu olma durumundaki uyuşuklukla. Karanlık ortamdan daha karanlık gözüken bir silüeti kapıdan içeri girerken görmemle yerimden sıçrar gibi oldum.

"Uyandırmak istemezdim, özür dilerim."

Ruh halimin içinden geçen şu son bir dakikaya içimden küfürler dizerken dirseklerimden yardım alarak yatakta biraz yukarıya kaykılıp kalın sesin ve ödümü koparan silüetin sahibine baktım. "Senin ne işin var burada?" uyku mahmuru sesimle dünyanın en önemli sorgulamasını yapıyor gibiydim.

Yüzünü seçebildiğim kadarıyla o da burada olmaktan pek memnun değildi. "Yoongi bir şey olursa buraya gelmemi söylemişti. Ağrı kesici var mı, onu soracaktım."

Sıkıntıyla nefes bırakıp saçlarımı dağıtarak başımı kaşıdım. Ayaklanacağımı anlayınca birkaç adım geriledi. Karşısına geçtiğimde tek gürültünün fırtına uğultusu olduğu karanlık odada bir şey söylemeden birkaç saniye birbirimize baktık. Bundan kaç saat önceydi bilmiyorum, ne ara geldiğini anlamadığım fırtınanın gücüne karşı koyarak evime uzanmaya çalışırken bileğimi saran eli tekrar canlandı gözümde. Kontrolüm dışında gözlerimin hedefi oldu kapalı el fenerini saran eli. Gelen her yabancının eli bana zarar vermek için kalkarken o yardım için uzatmıştı elini.

"Var mı?"

"Ha?" Daldığım düşüncelere fazla kapılmışım, afalladım bir an. Yutkunup sorduğu soruyu tekrar düşündüm: ağrı kesici, evet. "Var, kim için?"

Beni dikkatle incelerken "Kuzenim için" dedi. "Bacağı ağrımaya başladı." Başımı salladım.

Gözlerimi ovuşturup kapıyı gösterdim "Sen git ben Yoongi'ye söylerim şimdi." Başını sallayıp kapıya gelmişken "bu arada" diyerek durdurdum. Yanından geçip odanın dışına çıkıp kapının yanındaki ışık düğmesine bastım. O, önce elinde tuttuğu fenere bakıp sonrasında aydınlanan koridorla gözlerini tavana çıkardı. "Bir de kaldığınız odanın kapısının orda var. Işık düğmesi." Başını salladı usulca. "Tuvalete veya buraya işiniz düşerse kullanabilirsiniz. Ama işinizi hızlı bitirin." Tekrar başını salladı. Geçmesi için yol verdim, sessizce aydınlık koridorda ilerlemeye başladı. Oturma odasının önüne geldiğinde ışığı kapattım.

Esneyerek Yoongi'nin penceresine yöneldim, aralık bıraktığı için kolu çevirmeden açıp eğilerek içeriye girdim. Kulağının dibinde ne kadar söylenirsem söyleneyim uyanmaz ama omzuna dokunulunca çığlık etkisi yaratmış gibi hemen gözlerini açardı. Yukarıdan uyuma pozisyonuna baktım, sırtüstü uyurdu, kollarını karnında birleştirirdi. Gülüp saçlarına uzanıp karıştırdım, beş dakika daha ister gibi mırıldandı. Omzunu dürtünce küçük gözlerini araladı "Yoongi" kendine gelmesi için biraz zaman verip bu kez göğsünü pat patladım. Tamamen uyandığında ne olduğunu sordu.

Storm | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin