5. Bölüm

181 24 30
                                    



İyi okumalar.




Dönüm noktası, insanın yaşamında yepyeni bir aşamaya geçmesi demektir. Benim dönüm noktam çok karanlıktı. Yaşamımın yepyeni aşamasında ise hala bir ışık bulabilmiş değilim.

Günümüz dünyasında güvenecek kimsenizin olmadığı düşüncesi gün içinde rahatsız eder zihninizi. Tüm o arkadaşlarım kusuruma bakmasın, elimde değil buna kapılmak. Birilerini seversin, değer verirsin, günler geçirirsin ama kontrolü elden bırakmayı geçtim, iş kontrolü biriyle paylaşmaya geldiğinde bile içim içimi yer benim.

Mesela şu an da içim içimi yiyor. Tanımadığım kimsenin niyetinin ne olduğu konusunda emin olamam ama Yoongi öyle değil. Evime giren davetsiz misafirleri arkadaşımla yalnız bırakmıştım. Yoongi’nin yardım etmeyi kabul etmesiyle esmer siyah saçlı çocuk yaraladığım arkadaşını getirmişti diğeri ile birlikte. O nesi oluyordu bilmiyordum ama umrumda da değildi. Yanlarında durmak istesem de hem yer olmadığı için hem de Doktor Yoongi istemediği için girememiş odamın camından izleyip duruyordum arada.

Şimdi dışarıyı izlerken tekrar eve girip odama geçtim perdeyi çekip camı tık tıkladım. Bu bir nevi çabuk olun demekti ve gerekli kişi anlamıştı. Benim cama vurmamla buraya bakıp gülüşleri kesilen üçlü önlerine döndü. Rahatsız eden bu görüntü arasında sırtı dönük Yoongi bana bakınca kısaca gözlerimizle konuştuk. Sonuç: gözlerini devirdi, dudaklarını birleştirip önüne döndü ve başını iki yana salladı.

Dar alanda biri oturmuş onları izliyor diğeri kuzeninin elini tutmuş acısını paylaşıyor diğeri ise benim sinirimi bozacağını bile bile onları güldürüyor. Bu samimi ortam arkadaşımı kıskanıp sinirlenmek için yeterli bir malzeme olduğu için perdeyi bırakıp arkamı döndüm ve masamın üzerindeki çakılardan birini aldım. Uzun koridoru bitirip kapıdan çıkınca yere bakınıp bulduğum dal parçasını aldım. Evin önünde bağdaş kurarak duvara yaslandım ve rastgele çakıyla dalın ucunu sivriltmeye başladım.

Kendimce yaptığım işe dalmışken onların içeriden çıkması beş, on dakika kadar sürdü. Sesin geldiği kapıya kısa bakış atıp işime geri döndüm, takmadım onları geçip gitsinler diye. Konuşmaları bitince önümden sadece iki kişi geçti yavaşça, görüş alanımda bacakları vardı. Biri normal diğeri sekerek yürüyordu. Diğerinin hala Yoongi ile konuştuğunu duyabiliyordum ama odağım olmadıkları için anlamıyordum.

Konuşmaları bitince yavaş adımlarla gelip önümde dikilen ayaklara baktım, sonra bedenin sahibine. Esmer, siyah uzun dağınık saçlı çocuk elindeki bir aralar çok sevgili kuzeninin bacağında saplı duran bana ait siyah metal saplı av bıçağını uzatıyordu. Bir ona bir elindekine baktım.

"Hediyem olsun, lazım olur." Mimik oynamayan yüzüyle bana bakıyordu.

"Böyle hediyen olacaksa hiç olmasın. Gruplaşan, ateş saçan haydutlardan tek farkın; yalnız takılıp silah kullanmaman."

"Aslında silahım da var, buradaki herkese verecek kadar." Cümlem bitince dudak büzdüm.

Dudaklarını iğrenir gibi bir şekle sokup bana yukarıdan bir bakış attı. Başını iki yana sallayıp bıçağı önüme atıp hızlı adımlarla bakış açımdan kayboldu.

"Kafama geçirseydin"

"İsterdim."

On adım kadar ileride duran Yoongi'nin sesi geldi, şokla ona döndüm.

"Ne?"

"Kafana diyorum, geçirmesini isterdim."

"Hyung, sen ciddi misin?"

Storm | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin