Miran hızlıca arabadan indi. Yaren Bakırcıoğlu önünde uzunca yatıyordu. Üstelik kanaması açılmıştı. Miran bir hışımla Yareni kucağına alıp hastaneye götürdü. Yolda Harun ve aile bireylerine haber etmişti. Herkes hastaneye geldi. Doktor kanamayı durdurmak ve gelen darbe ile oluşan hasarları gidermek için acil ameliyata aldı. Doktorların biri koşuyor diğeri geliyor. Miran mahçup bir tavırla yanlarında oluyordu. Harun üzüntüden Mirana saldırmıştı. Doktor çıktı ameliyattan "anne ve bebeğin maalesef hayati riski devam ediyor. Üzgünüm ama kendinizi herşeye hazırlayın." dedi. Bunun üzerine Harun Miranın yakasından tutup sırtını duvara vurdu. Ve söze başladı. "Bana bak lan eğer karım ve çocuğuma bir şey olursa bil ki sen de yaşamayacaksın!" Miran bu söze sinirlendi ve yumruk yumruğa kavgaya girdiler. Azat onlara nazaran daha görgülü olduğu için aralarına girip onları durdurmaya çalıştı. Fakat Miran çok sinirli ve katı biri olduğundan Haruna gereğini yapmadığı için erkekligine yediremedi ve Azat ona engel olduğu için Azata yumruk attı. Azat neye uğradığını şaşırdı. Böyle bir şeyi beklemiyordu. Hastanede kargaşa çıktığından güvenlik gelip Miran ve Harunu dışarı attı. Azat şişmiş ve morarmış yanak ve gözleri ile ameliyathanenin kapısının önünde sessizce bekliyordu. Nasuh yanına geldi ve Azata " torunum sen Miranın kusuruna bakmayasın evet yaptığı yanlıştır ama herkes gergin ya.."
Azat:" Miranla yakınız dedem böyle bir şey yapması beni hem şaşırttı hem de üzdü, neyse önemli olan kardeşim ve yeğenlerim onlar iyi olsun daa"
Aradan 6 saat geçmiş ve bu 6 saat içinde Yaren ve bebeklerinin durumu iyi olmuş Azatta iyi olduklarına emin olmak için görmüştü onları. Şuan Harundan mutlusu yoktu. Azat gün boyu çok yorulduğu için kantine veya dışarı inecekti. Gönül de her ne kadar istemese de bebeğinin sağlığını düşünüyordu. Annesinin tüm "kızım tek gitme beraber gidelim" ısrarlarına rağmen Gönül hastaneye yalnız gelmişti. Azatta aşağı indi. Acil kapısının önündeki kalabalığı görünce merak edip oraya gitti. Gördüğü manzara ile ağzından o sözler döküldü. "Gönül Aslanbey..." Azat kalabalığın arasına dalıp Gönül'ü hemen kucakladı. Gönül tekrardan Azat'ın kollarındaydı. Azat hemen bağırdı "sedye getirin çabuk, acil!" diye. Doktorlar hemen koştu. Azat kucağındaki Gönülü sedyeye yavaştan koydu. Doktorlar gerekli müdahalenin ardından Azata dönerek "Beyefendi çok telaş yaptınız ilk çocuk galiba bilirim o babalık heyecanını. Ama endişelenmeyin eşiniz de çocuğunuz da gayet iyi maşallah. Gönül hanım uyansın tedbir amaçlı tekrar kontrol ederiz "
Azat defalarca doktorun lafını bölmeye çalıştı fakat doktor izin vermedi. Azat en sonunda "doktor bey yanlış anladınız" doktor tekrar lafını keser ve "ben gideyim artık" der. Azat doktor çıkınca garip hisseder ufaktan bir gülümser. Azat her ne kadar Reyyanı sevse de Gönülün yanında kendini garip bir hoşnutluk duygusu sarıyordu.
Flashback;
Reyyan yine dışarı çıkıp eve geç geldiği için dedesinden dayak yiyordu. Azat her defasında önüne geçip reyyanla birlikte o da dayak yiyordu. Yine aynı olay Reyyan dedesinin attığı tokat ile avlunun tam ortasına düştü. Azat hemen dedesinin önüne geçti ve o da tokat yemişti Reyyan için tekrar dayak yiyordu... Nasuh Reyyanı odasına kitledi. Aradan 3 saat geçti. Azat gizlice dedesinden anahtarı alıp Reyyanı çıkardı ve gizlice arabasına bindiler.
Araba
Azat: Reyyan ben seninle bir şey konuşacam.
Reyyan: Buyur Azat abi bir şey mi oldu?
Azat: seni bir yere götüreceğim orada konuşacağım.
Reyyan olumlu anlamda başını salladı. Azat onu dağlık bir alana getirdi çok ıssız ve sessizdi. Arabadan indiler. Azat sarhoştu ve sağa sola doğru yürüyerek (çok da sarhoş değil 😉) Reyyana;
Azat: Reyyan ben gözümü açtım 3 yıl sonra sen doğdun gözüm anamı, babamı veya başka birini değil sadece seni gördü. Ben seni sevdim Reyyan tüm imkansızlıklara rağmen çok sevdim. Allah şahit o kadar çok sevdim ki anlatsam bu dağ, taş dile gelir. Şu kadarcık çocuktum yumruk kadar yüreğime sevdan düştü.
Reyyan olanlara şok geçirdi ve ağlıyordu çünkü o Azatı hep abi bildi.
Reyyan :Azat abi sen neler diyorsun böyle
Azat: ne abisi Reyyan ben senin nereden abin oluyorum? Benim bir tek kardeşim var o da Yaren!
Reyyan: ben hep abi bildim seni. Sen Yarene neysen bana da o'ydun.
Azat bi anlık hamleyle Reyyanın ellerinden tuttu ve "Reyyan görmüyor musun konakta her gün dövüyor dedem seni ama bana he desen alırım seni gideriz buralardan başımın tacı ederim seni."
Reyyan: Azat abi ya sen bunları bana nasıl diyebiliyorsun?! Abimsin benim. Ne sen bunları dedin ne de ben bunları işittim. Şimdi lütfen beni konağa götür ve bu konuyu bir daha açma!
Azat boynu bükük bir şekilde arabaya bindi. Sahi bunları Reyyana söylemeden ne düşünüyordu? Gelip Azat gidelim buralardan demesini mi? Azat yol boyu üzgün bir şekilde bunları düşündü. Sonra konağın bir sokak ötesinde durup Reyyana "Reyyan biliyorum beni sevmiyorsun ama senin sürekli dayak yemene dayanamıyorum gidelim belki sen de beni seversin he?"
Reyyan: Azat abi
deyip ağlamaklı bir şekilde başını iki yana salladı.
Azat: sevmek değil zor olan sevilmemeye katlanmak.. tabi sen bunun ne demek olduğunu bilemezsin..
Konuşmanın ardından ikisi de konağa geldiler. Nasuh onları arıyordu ve içeri girdikleri anda Azata saldırdı neye uğradığını şaşıran Azat yere çoktan kapaklanmıştı. Hazar Nasuhun önüne geçti. Nasuh bu sefer Reyyanın saçından tutup silkeledi. Daha fazla dayanamayan Zehra gelip Nasuha upuzun laflar etti ağzının payını verdi ve son olarak da "eğer bir daha kızıma dokunacak olursan yemin ederim Hazar mazar dinlemem alırım çocuklarımı da çeker giderim duydun mu beni bir daha benim kızım senin yüzünden ağlarsa karşında beni bulursun!"
*Flashback finish*
Azat bu anı hatırladı ve Gönülün yanında Reyyana nazaran daha mutlu olduğunu düşündü. Gece olduğu için ve gün boyu çok yorulduğu için Azat nerede uyuyabileceğini düşündü. Başka uyuyabilecek yer olmadığı için odada bulunan sandalyeyi çekip Gönülün yanına getirdi. Gönül'ü baştan aşağı süzdü (Azat ağam sende işini biliyorsun 😋) Gönül o zaman uyanıktı ve belli etmemeye çalıştı. Sonra Azat kendisinin içinden söylediğini düşündüğü o sözleri söyledi. "Ne kadar güzel melek gibi uyuyor. Hele ki gözleri, saçları, elleri, fiziği bir de o harika kalbi.. yaşadıklarının hiçbirini hak etmiyor..." Gönül bu sözleri duyunca hem çok mutlu oldu hem de çok garip hissetti. Gönül hislerinden emin değildi. Azat'ın yanında kendini hep garip hissediyordu aynı şuan ki gibi.. ama eğer Gönül Azatı sevse bile Azat'ın kendisini sevmesine izin vermeyecekti çünkü eğer Azat Gönüle aşık olursa hayatı mahvolacaktı. Gönül zaten ölüden farksızdı bu bataklığa Azatı da süremezdi bunu biliyordu ve belki de Gönüle en zor gelen şey buydu. Sevdiği için sevdiginden vazgeçmek... Sevdiğinden emin değildi belki de garip bir hoşnutluk.. Azat Gönül'ü izlemeyi bıraktı ve kendi kendine "yav Azat ne diye kızı izliyorsun ayıp denen bir şey var sapık gibi tövbe estağfurullah" Gönül dışından gülmemek için diş etlerini sıktı. Azat'ın uykusu geldi ve kafasını Gönülün elinin yanına koydu. Gönül tek gözünü hafiften açtı ve Azat'ın tatlılığına baktı. Koca bir bebek gibiydi adeta. Sonrasında hemen gözünü kapatıp o da Azat gibi uyudu.
*Sabah
Saat 8 gibi falandı Miran ve Reyyan Yaren için hastanedeydi. Gönül yavaştan gözlerini araladı Azata baktı ne kadar yorgunsa hala ilk anki gibi horul horul uyuyordu. Gönül battaniyeyi omuzlarına geçirip dışarı adımını attı. Bu dünyanın yükü ona çok ağır geliyordu. Yaşadıklarına hala isyan ediyordu ve kolay, yenir, yutulur şeyler yaşamadı.. Hastanenin buz gibi koridorlarında gezerken gözünden akan yaşları silmeyi de ihmal etmiyordu. Reyyan da uyanmış kantine inmişti. Gönül de saatlerdir açtı. Kendi için değil ama her ne kadar istemese de bebeği için yemek yemek zorundaydı onun günahına giremezdi. Bu yüzden kantine doğru yol aldı. Sıra yoktu gittiği gibi bi tost bir tane de meyve suyu aldı. Boş bir masaya oturdu. Orada olan Reyyan Gönülün yanına sandalyesini çekip oturdu. Gönül Reyyanı görünce yutkundu Reyyan da aynı şekilde çünkü en yakın arkadaştılar. Söze Reyyan girdi "Gönüll böyle bir durumda inan ne diyeceğimi bilmiyorum. O kadar üzgünüm kii sana da ne yapayım onu da bilmiyorum. Kusura bakma arayamadım elim varmadı aramaya konuşamam diye. Aklım almıyor nasıl ya nasıl yapar o pislik sana böyle bir şeyi he?! " Gönül hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sultan Miranı arayıp Gönülün hastanede olduğunu söyledi ve Miran da onu aramaya çıktı hemşirelere sora sora.
Reyyan " sen onun kızı sayılırdın sana nasıl o gözle baktı, nasıl sana zorla sahip oldu!" Gönül daha çok bağırarak ağladı ve "yeter artık sus susss" diye bağırdı. Ayağa kalkıp koşmaya başladı. Miran Azata da haber vermişti ikisi de Gönülü gördü Azat hemen peşinden koştu. Miran da Reyyanın kolunu sertçe tutup "Ne dedin ona böyle hıçkıra hıçkıra ağlayıp kaçtı he?!"
Reyyan: " Ne diyorsun Miran canımı acıtıyorsun."
Miran: " şimdi Gönülün yanına gidiyorum eğer ona bir şey olursa işte o zaman yanar canın!"
Miran ve Reyyan da Gönülün peşinden koştu. Gönül hastanenin yangın merdivenlerini kullanarak çatı katına çıktı. Gönül yavaş yavaş çatının dibine kadar gitti. Azat bağırdı " Gönül dur, Gönülllll lütfen yapmaaaaa" Gönül onları duymuyordu, duymak istemiyordu.
Miran "Gönül abicim sakın yapma"
Azat bağırdı
" Gönül lütfen gel buraya yapma "
Gönül " gidin lütfen kimsem yok"
Azat "annen var Gönül hem bebeğin..."
Gönül " bütün olanların sorumlusu annem bir daha onu söyleme bana. O bebekte bu iğrenç olayın kurbanı o da benimle birlikte ölecek!"
Azat "hem ben.. ben varım. Ben senin hep yanındayım Gönül nolur in lütfen gel buraya lütfen!"
Aşağıda onlarca insan Gönülü izleyip atlamaması için ona bağırıyorlardı.
Gönül "olmuyor yapamıyorum kalmak için bir sebep bulamıyorum Azatt!"
Azat "ya sebebin var!"
Gönül "ne var nee?!"
Azat tüm Midyat'ın duyacağı şekilde bağırdı. " Ya ben sana aşığım!!." 😳