3 'heart was made to be broke'

23 4 0
                                    


3, Hâlâ o günmüş gibi hissediyorum, biri saati geri alabilir mi?

Yüzünde kocaman bir gülümseme olmasını dilerdim. Bu anı hiç yaşamamış, geçmişteki kötü anılarını hatırlamak yerine, o fotoğrafın güzel bir anı olmasını isterdim.

Ama ne yazık ki bu olmamıştı .

Jeongguk'un fotoğrafı yırtıp, küçük parçalara ayırması bütün sihri bozan bir diğer sonuç olmuştu.

Böylece onun sahip olduğu tek hatıranın kayboluşunu izledi gözlerim.

Jeon Jeongguk, yaşadıklarını unutmak istiyordu, her ne kadar zor olsa da. Bu gerçekleşmeyecek bir hayale inanmak gibiydi. Eh benim hâlâ peri tozunu bekliyor olmam gibi.

İmkânsız olduğunu bildiğin halde bir umut beslemekti.

Neler yaşadığını bilmiyordum ve anlatması için ısrar etmedim. Yaklaşık yirmi dakikadır odasındaydım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, bu süreçte kötü anılarını unutmak için de önemli olan kelimeler değildi.

Zamandı.

Ve biz bu zamanı, hatıralarla geçirdik.

"Peki senin ailen? Umarım mutlu bir geçmişin vardır." Oluşan kasvetli ortamı, Jeongguk'un sesi bölmüştü.

Sorusu her şey gibi karamsar bir soruydu. Ancak sesi sorduğu sorudan daha kasvetliydi.
Mutlu kelimesi kadar iyimser değildi.

"Onlar burada değil." Cevabım Jeongguk'u bir müddet düşünmeye davet etti.

"Pekala o zaman, bir diğer sorum hızlı yaşamak mı? hızlı ölmek mi Taehyung?" Jeongguk'un konuyu dağıtmak istemesi güzeldi.

Fakat önemli bir konu daha vardı ki, o adımı bilmiyordu. Ben ona adımı söylememiştim.
Nereden öğrenmişti adımı?

"Bütün günümü bu hastanede ve bu odada geçiriyorum Kim Taehyung ve ilk geldiğim gün çıkıştığım adamın adını öğrenmek benim için zor olmadı."

Bakışlarım, söylemesi için onu teşvik etmiş, belki de ilk kez sözleri beni küçük bir çocuğun hediye alması kadar mutlu etmişti.

Tüm hastanede kargaşa çıkaran bu adamın adını bende, hasta bakıcıdan öğrenmiştim.

Onun haricinde burada, Jeonggk'a ait olduğunu düşündüğüm tek parça eşya bile yoktu. 

Ve benim burada geçirdiğim zaman diliminde, sabah yapmış olduğum özür dileme alıştırmaları bir buhar gibi ortadan kaybolmuştu.

Jeongguk'un şu anda bana baktığının farkındaydım.
Fakat onun ellerinin arasında sıkıca tuttuğu fotoğraf, beni daha çok ilgilendiriyor gibiydi.

Onun güzel bir anı olmasını umut etmiştim.

Yaşamış olduğu hayatın bir belgesiydi.
Jeongguk'un yürüme yetisini sonradan kaybetmiş olduğunun kanıtıydı.
Tasarlamış olduğum puzzle'ın belki de en önemli parçasıydı bu.

"Bu fotoğraftakiler benim ailem. Olabilecek en iyi aileye sahiptim ben, Taehyung." Dedi sessizliği bölerek.

Jeongguk'un bu sözleri, bizi buraya hapsedecek bir anahtar gibi duruyordu.

"Onları son birkaç aydır görmedim. Sanırım hasta bir çocuğa bakmak onlara zor geldi. Ben hiç inanmadım biliyor musun? İnanmak istemedim. Ama bak şimdi yalnızım. Bu hastane odasında sahip olduğum sadece kelimelerim var. O defter benim tek arkadaşım ama artık kelimeleri yazacak boş sayfam bile kalmadı."

Jeongguk'un bir damla gözyaşı, elinde sımsıkı tuttuğu parçalanmış fotoğrafa düşerek dağıldı.

Tıpkı ruhu gibi.

Yağmurun sesi doldu odaya. Ağlıyordu gökyüzü.
Ona cevap vermemiştim, verememiştim.

Söylenebilecek tek kelime kalmamıştı sanki.

Ruhumuz acı içinde kıvranıyor ve bize gökyüzü eşlik ediyordu.

Hiçbir şey net değildi çünkü ağladığında her şey daha bulanık görünürdü.

•••

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
fly to my room' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin