the last kahve

487 51 29
                                    

Yang Jeongin

Gece saat 02.48 civarlarıydı ders çalışmayı daha yeni bitirebilmiştim. Uykum ise her zamanki gibi yoktu bu yüzden bir iki bardak kahveden zarar gelmeyeceğini düşünerek mutfağa ilerledim.

Dolabın kapağını açıp elime kahve kutusunu aldığımda içinde hiç kahve kalmadığını gördüm. 'Tch.. sinir bozucu' diye mırıldanıp üzerime bir tane ceket ve yanıma da anahtarlarımı alarak 7/24 açık olan markete gitmek için hazırlandım.

Kapıyı açtığım anda benimle aynı anda kapıyı açan karşı komşuma gitti gözlerim. Neden bu saatte uyanık olduğunu oldukça merak ediyordum ama sormaya da çekiniyordum. Fazla konuşmuşluğumuz yoktu. Ayakkabılarımı giymeye başladım

Yine aynı anda kafamızı kaldırınca göz göze geldik. Bana içten bir şekilde gülümseyip konuştu.

"Merhaba"

"Selam"

"Nasılsınız?"

"Teşekkürler, siz nasılsınız "

"Normal." deyip tekrar gülümsedi ardından yan yana merdivenlerden inmeye başladık. Dışarı çıktığımızda ikimiz de aynı tarafa dönünce onun da markete gideceğini düşündüm.

Yine yan yana ilerlemeye başladık. Arada ona kaçamak bakışlar atıyordum. Oldukça yakışıklıydı, uzun sarı saçları vardı. Bana rapunzeli hatırlattı saçları. Uzun sarı saçlarının bazı yerleri örülmüş ve yarım toplanmıştı. Uzun süre ona bakmış olmalıyım ki bana döndü.

"Yüzümde bir şey mi var?" Evet yakışıklılık var.

"Ah, hayır dalmışım pardon." Kafasını salladı ve önüne döndü. Sonra birden bir şey hatırlamış gibi aniden başını bana çevirdi.

"Ben Hyunjin, Hwang Hyunjin." Bu nasıl kendini tanıtma amk. Ben bond, james bond gibi.

"Yang Jeongin, memnun oldum."

"Ben de."

Aramızdaki bu konuşmadan sonra ikimiz de susmuştuk. Arada bir şey söylemek ister gibi ağzını açıyor sonra vazgeçip geri kapatıyordu. Hafifçe gülümsedim, tatlıydı.

Yaklaştığımız marketi görünce ona döndüm.

"Hyunjin?"

"Hm" hm ne efendim der insan

"Sona kalan çürük yumurta olsun." deyip markete doğru koşmaya başladım. Bir kaç saniye afallasa da benim gibi koşmaya başlamıştı. Arkama baktığımda iyice yaklaşmış olduğunu gördüm. Marketin önüne gelince durdum ve ellerimi dizime koyarak nefes almaya başladım. Üç dört saniye kadar sonra yanıma gelen Hyunjin'e bakarak konuştum.

"Yavaşmışsın."

"Haksızlık sen önce başlamıştın. Sana yetişeyim diye o kadar hızlı koştum ki bir an ciğerim ağzımdan fırlayacak sandım. Afedersin ama şu an kalbim kıymetli popomda atıyor." Son lafıyla tutmakta olduğum kahkahayı bıraktım benim gülmemle o da güldü ve kapıyı ittirdi ve içeri girdi. Kapıyı tutup geçmemi bekledi.

"Çok naziksiniz beyfendi."

"Eh işte, nazik demeyelim de centilmenim diyelim." Güldüm ve kahve reyonuna doğru ilerledim. Hyunjin de benimle birlikte geliyordu. Rayonda kalan son kahveye baktım ve elimi uzattım. Elimin üstünde bir el daha hissedince yanıma döndüm. Hyunjin de kahve almaya gelmişti demekki. Benim duraksamamdan yararlanarak kahveyi elimden çekti.

"Centilmen bey bu kahveyi bana verir diye ummuştum, beni yanılttın ve kırdın haberin olsun."

"Bu kez de centilmenlik senden olsun dedim şekerim." Şekerim mi ıy

night coffee || hyunin √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin