†20† Para Mí

46 3 7
                                    

Merhaba, canlarım.
Bu bölüm düzyazı şeklinde olacak ve geçmişi değil, şimdiyi anlatacak. Son textingden hemen sonrası yani.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizleri seviyorum ♥️

İyi okumalar!

♣♣

"Benim İçin"

Yatağımın kenarına, yere oturmuş; bacaklarımı karnıma doğru çekmiş, korkudan esen bedenimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Kollarımı bacaklarıma sarmıştım ve sağ elimde tuttuğum telefonu sıkıca kavramıştım.

Valerio'nun son mesajının üzerinden neredeyse 15 dakika geçmişti. Ne zaman burada olur bilmiyorum ancak içimden bir ses geleceğini söylüyordu.

Evet, geleceğini söylemişti ama gelmeme ihtimali de vardı. Sonuç olarak eğer buraya gelirse onu görecektim. Zamana ihtiyacı olduğunu söylemesine rağmen benim için gelir miydi?

Aşağıdan gelen şiddetli kapı sesiyle yerimde sıçradım. Oturduğum yere biraz daha sinerek telefonumu kontrol ettim. Gözyaşlarım sessizce yanaklarıma süzülürken kalbim korkuyla atıyordu.

O, her kimse hâlâ buradaydı. Ön kapıyı ve mutfak kapısını zorlamıştı uzun bir süre. Bazen duruyordu. Muhtemelen gittiğini düşünüp odamdan çıkmamı bekliyordu. Ama ben hiçbir şekilde odamdan çıkmadım. Hiç ses çıkarmadım. Işıkları yakmadım. O ise istediğini alamayınca yeniden kapıları zorlamaya başlıyordu.

Eve kadar takip edildiğimi hissetmiştim. Bu ilk kez hissettiğim bir şey değildi fakat somut olarak ilk yaşıyordum bu hissi. O yüzden eve girdiğim an pencereleri kapatıp kapıları kilitlenmiş ve anın telaşıyla bariyer olabilecek ne varsa kapının önüne koymuştum.

Duyduğum cam kırılma sesiyle yeniden irkildim. Gözyaşlarım şiddetini arttırırken yeniden ekranı açıp telefonu kontrol ettim. Hiçbir şey yoktu. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Titreyen dizlerimi umursamadan yatağa tutunarak ayağa kalktım.

"Tamam, sakin ol. Sakin ol, sakin ol." diye fısıldadım kendi kendime. Telefonu yatağa bırakarak gözlerimi kapattım. Evin içinden gelen adım sesleri bir kez daha korkuyla titrememi sağladı. Sertçe yutkundum ve kendimi koruyabilecek bir obje aradım. Makyaj masasına ilerleyip sessizce masada işime yarar bir şey bulmaya çalıştım.

"Burada olduğunu biliyorum, Bayan Cempasuchil. Daha fazla zorluk çıkarmadan çıkın. Yoksa işler daha kötü ilerleyecek."

Duyduklarım karşısında donakaldım. Adamın sesi hiç tanıdık gelmiyordu ve bununla birlikte sesi bulunduğum odaya fazlasıyla yakındı. Sol elime değen sivri uçlu şeyin ne olduğuna bile bakmadan alıp avucumun içinde sıkıca tutmaya başladım. Ardından birkaç adım geri giderek yeniden yatağın kenarına geldim. Dolu gözlerim kapıya odaklandı. Sağ elimle yanaklarımda kuruyan gözyaşlarını sildim hızla. Gelen kişi her kimse beni güçsüz sanıyordu ama onu yanıltacaktım. Herkesin sandığı gibi güçsüz ve korkak değildim ben ve öyleymiş gibi olmaktan bıkmıştım.

Ben güçlüydüm. Geçmişim bunun en büyük kanıtıydı.

Gözlerim, aşağı inen kapı koluna kaydı. Omuzlarımı ve başımı dik tutarak kapıyı zorlamasını bekledim. Birkaç saniye içinde kapının kilidini kırıp içeri girecekti.

"Aç şu kapıyı, Cempasuchil. Sana son kez söylüyorum."

"Kimsin!?" dedim, sesimin güçlü çıkmasını umarak.

"Sana zarar vermeyeceğim." dedikten sonra kendi söylediğine inanmadığını belli edecek bir şekilde ufak bir kahkaha attı. O an gözlerim tekrar doldu. Boğazımın kuruduğunu hissettim ancak duruşumdan ödün vermedim.

"Ne istiyorsun benden!?"

"Hiçbir şey. Ben sadece bir elçiyim, Bayan Cempasuchil." diyerek yeniden güldü. "Şimdi aç şu kapıyı." dedi sonra da, bir saniye önce konuşan kişi o değilmiş gibi; buz gibi ve korkutucu bir ses tonuyla.

Cevap vermedim. Sol elimdeki objeyi daha sıkı tutup ne olduğuna baktım. Törpü. İşime yarardı.

Kapıya sertçe vurdu. Bir adım daha geri gittim ve titrek bir nefes aldım.

"Gel bakalım," diye fısıldadım kendi kendime. Bir kez daha kapıya vurdu. Kalbimin kulaklarımda attığını hissettiğim an ise başka birinin sesi doldurdu kulaklarımı.

"Cempasuchil!!"

Sağ elim bir anda kalbimin üzerine gitti.

Gelmişti. Benim için.

Valerio'nun küfürler ederek kapıdaki adama attığı yumruk seslerini duyduğumda kendime geldim. Elimdeki törpüyü bırakmadan büyük adımlarla kapıya ilerledim ve kilidi açtım. Kapıyı açtığım an görüş açıma iki tanımadığım adam girdi.

Hangisinin Valerio olduğunu bilmiyordum.

"Valerio?" dedim, titreyen sesimle. İkisinin de arkası bana dönüktü ve sesimi duyduklarında durdular.

Sertçe yutkundum. Kalbim bu sefer heyecanla atıyordu.

Uzun boylu, üzerinde siyah deri ceketi olan; kıvırcık, siyah saçlı -muhtemelen benim yaşıtlarımda olan- genç, yakalarından tuttuğu adamı bırakmadan yavaşça bana doğru döndü.

"Benim, Cempasuchil." dedi, nefeslerini düzene sokmaya çalışırken. Onun da birkaç yumruk yemiş olduğunu patlayan dudağından anlayabilirdiniz.

Gözlerimi kısarak onu daha dikkatli inceledim. Onu çalıştığım yerde görmediğime emindim ancak o kadar tanıdık geliyordu ki...

Boşluğundan faydalanıp atak yapmak isteyen adamı fark ederek ondan önce davrandı ve yüzüne sert bir yumruk atarak yeniden bana baktı. Gözleri hayranlıkla parlıyordu sanki. Ardından dudaklarında ufak ve sıcak bir tebessüm oluştu ve mırıldandı.

"Geldim."

††

Llámame Lu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin