selam, arkadaşlar.
abel tesfaye, sen her zaman benim ilhamım ve kalbimin bir köşesine sahip o adam olacaksın.medya: the weeknd - house of balloons
sen geldiğinden beri başka bir seviyedeyim, artık acı diye bir şey kalmadı.
gözlerime bak, yüzümü tanıyamazsın.
sen benim sevdiğimsin, kalabilirsin, kalabilirsin.
ama sen bana aitsin, bana aitsin.
nefes almak zor geliyorsa, pencerenin birini aç.
zihnin gitmek istiyor, ama gidemezsin.
burası mutlu bir ev .
burada mutluyuz .hoseok istediğine ulaşmanın verdiği hisle eli ayağına karışmış bir biçimde evine yürümeye başlamıştı. savsak adımlarını görenler onun sarhoş olduğunu sanabilirdi ama az önce yoongi ile yaşadıkları birliktelikten dolayı yürümekte zorlanıyordu.
cebindeki paketi bir kez daha yokladı. bir an önce evine gidip kafayı bulmak için adımlarını hızlandırdı. canının acımasının bir önemi yoktu, önemli olan tek şey; küçük şeffaf paketin içindeki beyaz hapın boğazından geçmesiydi.
bu sırada hoseok'un evden çıkmasını bekleyen yakın arkadaşı seokjin çoktan yoongi'nin kapısını kırarcasına çalmaya başlamıştı. yoongi açmamak için birkaç dakika beklemişti, hoseok'un asla geri dönmeyeceğini biliyordu. o, her zaman amacına ulaşır ve giderdi.
kapı çalmaya devam edilince yataktan kalktı ve altına bir şort geçirdi. ayaklarını sürüyerek kapıya kadar gittiğinde açtı. yine uyuşturucu yoksunluğu geçirmiş bir gencin eline düştüğünü düşünmüştü.
ama yüzüne inen yumruk bunun aksini kanıtlar nitelikteydi, o daha çok ayağına kapanacak dereceye gelenlere alışkındı. şaşkınlığını atınca karşısındaki bedeni geriye doğru ittirdi ve küfretti.
karşısındaki beden sinirliydi, bütün yüzü kıpkırmızıydı. sinirini ses tonuna da yansıttı seokjin. "sen orospu çocuğu! benim güzel arkadaşım hoseok'u bu bok çukuruna sürükledin, senin boktan hapların yüzünden kendini sana satıyor!"
yoongi, seokjin'in yüzüne anlamsız ve sert bakışlar attı. onun ince kollarına kıyasla kendi kaslı kollarına baktı. seokjin de kas farkından dolayı gerilirken bunu yansıtmamayı diledi.
"arkadaşın kendi kararlarını verebilecek yaşta. ben sadece çıkarıma bakarım, kimsenin bakıcısı değilim. git bunları o orospu arkadaşınla konuş."
seokjin kendine hakim olamayıp yoongi'yi ittirdi. yoongi biraz sendelese de hızlıca toparlamıştı.
"arkadaşım hakkında düzgün konuş. o daha 19 yaşında, istediği için değil o boka bağımlı olduğu için seninle yatıyor. o haplar için her şeyi yapabilecek duruma gelmiş, lütfen yardım et. 19 yaşında bir gencin ölümüne çanak tutma."
yoongi sıkıntıyla nefesini verdi. zaten kafası yeterince hoseok ile meşguldü. istemediği anlarda aklına geliyor ve bu durum kafasını birkaç kurşunla patlatma isteği doğuruyordu.
hoseok'la tanışalı iki ay oluyordu. ilk başlarda hoseok parayla yoongi'den uyuşturucu satın alıyordu. sonra parası kalmamış olacak ki kendini yoongi'nin altında inlerken bulmuştu.
yoongi biliyordu, aralarındaki tek bağ üç beş haptan oluşuyordu. bir an bunun olmayışını hayal etti, seokjin'in istediği gibi ona hap vermeyi kestiğini düşündü. kalbinde hissettiği sızı daha da sinirlenmesini sağladı. sinirden siyahlaşmış gözlerini seokjin'in gözlerine dikti. ondan korktuğunun farkındaydı.
"evimin önünden siktir git ve bir daha gelme. arkadaşının durumundan hoşnut değilsen ona söyle, az önce altımda inlerken ve haplarına kavuşurken pek bir mutlu görünüyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of balloons | sope✓
Fanfictionbu haplar bir nevi de yardımcı oluyordu. hoseok rahatladığını hissetmeye başlamıştı. annesi şimdi, hoseok'un ellerini tutuyor ve iyi yemek yemediği için ona kızıyordu. hoseok gülümsüyordu. "anne," diyordu. "senin kadar güzel yapamadığım şeyleri yap...