18

121 11 0
                                    

siyeon

Sonunda balo günü gelmişti. Yoongi birazdan beni almaya gelecekti. Evin içinde mavi elbisemle volta atarken Mark beni omzumdan yakaladı.

"Şuraya otur."derken koltuğu işaret ediyordu.

"Yemin ederim başım döndü ya!"

Ona bir bakış atıp, koltuğa oturdum.

"Umarım Aeri'yi almaya gittiğinde kapıyı babası açar."dediğimde gözlerini kocaman açmış ve anneme seslenmişti.

"Anne!"

Onun hareketi ile kahkaha etmemi engelleyememiştim.

Mark'ın kötü bakışları eşliğinde, bacağımı sallıyordum.

"Siyeon, yemin ederim seni zincirle bağlarım şuraya."

Tepkileri beni sadece güldürüyordu.
Mark beni hep güldürüyordu. Her hareketine saatlerce kahkaha atabilirdim.

"Shadowhunters izledim oğlum ben, bir mühüre bakar."dediğimde bana klasikleşmiş düş yakamdan bakışını atmıştı.

Bayılıyordum Mark'ı sinir etmeye.

"Bayılıyorsun değil mi?"demişti o da adeta zihnimi okurcasına.

Mark'a tek kaşımı kaldırıp baktım. Cevap verecektim ki, kapı çaldığında refleks olarak direk ayağa kalkmıştım.

Mark benden önce davranıp, kapıyı açmıştı. Ben onun Yoongi'yi içeri davet etmesini beklerken, Mark tam tersini yapıp dışarı çıkmıştı.

"Ömür törpüsüsün Mark Lee."dedim göz devirirken.

Büyük ihtimalle Yoongi'ye tehditler yağdıracaktı. Daha önce benimle konuşmaya çalışan herkese yaptığı gibi.

"Kardeşin duymasın bunu."annem arkama geldiğinde ben çatık kaşlarla kapıya bakıyordum.

"Beni çok sinir ediyor salak şey."dediğime annem gülmüş ve saçımı düzeltmişti.

"Onu ben hallederim. Sen bugün fazlasıyla eğlen. Tamam mı?"dedikten sonra kollarını bana sarmıştı.

Annemle sarılmamızı bölen de tahmin edeceğiniz üzere çalan kapıydı.

Annem kaşlarıyla salona geçmemi işaret ettiğinde gülmüştüm. Tabii ki de dediğini yapmıştım.

Beklemiş gibi görünmek istemiyordum. Görünsem de bir şey olmazdı.

Şuan aşırı paniğim ve ne halt yediğime dair en ufak bir fikrim yok.

"Ah, tanıştığıma çok memnun oldum Yoongi."

Yoongi annem ile tanışıyordu. Tanrım... Her an bayılabilirdim.

"Siyeon!"annem bana seslendiğinde yutkundum. Kapalı olan televizyondaki yansımamdan kendime son kez baktım.

İyi görünüyordum.

Derin bir nefes alıp yaslandığım yerden ayrıldım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip, yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm.

Yoongi beni görünce şaşırmıştı, yani sanırım.

Bu surat ifadesini daha önce görmemiştim. Şaşkındı büyük ihtimalle. Normal günlerde tam bir keko olan Siyeon karşısında prenses gibi dikiliyordu.

"Ç-çok güzel olmuşsun."dediğinde gülmüştüm.

Elini uzattığında, önce arkamı dönüp anneme ve Mark'a baktım.

Mark tek kaşı havada Yoongi'ye bakıyordu. Annem bana gülümseyip, Mark'ı dirseğiyle dürtmüştü.

Mark irkilerek önce anneme sonra bana döndüğünde göz kırpmıştı.

Daha fazla dramaya bağlamadan, Yoongi'nin uzattığı elini tutup beni arabasına yönlendirmesine izin verdim.

Ön kapıyı açıp, oturmamı sağladıktan sonra kendisi de şöfor koltuğuna geçmişti.

"Çok güzel görünüyorsun."

Gülümsedim ve önüme gelen kısa sarı saçlarımı elimle arkaya ittim.

"Sen de epey yakışıklı olmuşsun."dediğimde hafifçe gülmüş ve bana cevap vermişti.

"Senin yanında sönük kalmamak için."

Wrong Number, Blonde ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin