Üzgünüm eskisi gibi değil lunapark
Bi' yanıp bi sönerken
Hiç gitmemiş gibi ışıklar ama
Baksana bana gölgeme döndüm, halim perişan2014
Lunaparkın renkli ışıklarının aydınlattığı yüzlerinde içten birer gülümseme vardı. Saat gece yarısını gösteriyordu ve şehrin en sakin, en genç anlarına şahit oluyorlardı.
Engin sıkıca kavradığı elin sahibine birkaç saniyede bir olduğu gibi dönerken ruhunun buz tutmuş noktalarını bile eritebilecek bir sıcaklık hissetti. Dudaklarını ıslatıp dudağından eksik olmayan gülümsemenin genişlemesine izin verdi. Özgür kumral, dalgalı saçları alnına dökülürken adımlarını izliyordu. Yanındaki adamın bakışlarını hissedince ona döndü gözleri. Neredeyse buruk bir hüzünle bakan yeşilleri izledi bir süre.
"Ne oldu?" dedi sonunda dayanamayıp. Engin minik adımlarla yürümeyi sürdürüp omuz silkti.
"Hiç." Ekledi,
"Sadece ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum." Özgür'ün gülümsemesi genişlerken başını önüne eğdi. Dudağını yalayıp gülümsemesini gizlemeye çalıştı. Ardından tekrar döndü yüzüne.
"Sürekli böyle söylüyorsun... Sıradan biriyim sadece." Engin ona bakarken söylediğinin gülünç olduğunu düşündü. Nitekim ona 'güzel' demek yeterli gelmiyordu çoğu zaman kendisine. Özgür sakin fakat genç ruhuyla, nahif gülüşleri ve melekleri kıskandıracak yüzüyle dünyanın hak ettiğinin çok üzerindeydi. Onun hak ettiğinin çok üzerindeydi.
Ona dair en sevdiği şeylerden biri de vücuduydu aslında. Bu yalnızca şehvetle açıklanır türden bir sevgi değildi. Boyu Engin'den çok daha kısaydı, ona sarıldığında saçlarına denk geliyordu nefesi Engin'in; üstelik ince beline sarılmak, onu sımsıkı sarmak içini huzur ve mutlulukla dolduruyordu.
Yaklaşık bir aydır tanışıyorlardı aslında. Fakat Özgür bir ayda ürktüğü gözlere bakmaya, Engin huzuru hissetmeye alışmıştı. Her fırsatta birlikte vakit geçiriyor, birbirlerinin farklı birer özelliğini öğrenmek için çabalıyorlardı üstelik. Bu ikisi için de bir ağaç gölgesine sığınmak gibiydi.
"Öyle sanıyorsun, çünkü kendini benim gözlerimden görmüyorsun." Dedi Engin adımları yavaşlayıp durmadan hemen önce. Saatlerini geçirip çocuk gibi eğlendikleri lunaparkın dışına çıkmışlardı o sırada.
Özgür o durduğunda durdu. Gözlerinin içine bakarken tatlı bir gülümseme koruyordu varlığını. Engin aralarındaki kısıtlı mesafede kalbinin gürültüsünün arttığını hissetti.
"Belki görebilirim." dedi yeşillere kitlenmişken. Yüzünü biraz daha yaklaştırdı karşısındaki adama. Sahiden gözlerindeki parıltının arasında kendini görebileceği kadar canlı bakıyordu Engin.
"Görebilir misin?" Özgür başını sallarken burnu yanağına değmişti belli belirsiz. Dokunmaya çekindiği beline yerleştirdi ellerini Engin. Özgür'ün elleri yüzünü bulduğunda gözlerini yumdu sakince. Kulağına biraz ilerdeki sahilden vuran dalga sesleri, lunaparktaki oyuncakların takırtısı doluyordu. Yüzünün kıyısındaki nefes, ellerinin altındaki ince bel hissedebildiği tek şeylerdi. Tamamıyla huzurlu hissediyordu.
Özgür'ün gözleri hâlâ kusursuz yüzde geziyordu. Atlıkarıncadan yansıyan kırmızı ışıklar kapalı yeşillerin üzerine vuruyordu. Kirpiklerinin ucu renklerle parlıyordu Engin'in. Ardından o da gözlerini yumdu. Dudakları kavuşurken çocuksu birer heyecan ev sahipliği yaptı ruhlarına.
Bu onların ilk öpüşmeleriydi. Başka insanları da öpmüşlerdi, başka insanlarla sevişmişlerdi ama o an ikisi de biliyordu ki ruhları ilk kez eşlik ediyordu bir temasa.
Engin'in incitmekten korkan elleri karşısındaki adamın belini okşarken Özgür hafif sakallı yüzde gezdirdi elini. Birbirlerini öptüler, yalnızca birkaç dakika, fakat yaşamın bambaşka bir tadını buluncaya dek.
Ayrıldıklarında, yüzleri birbirlerinin kıyısındayken hâlâ dalgaların sesi, gecenin keyfini süren gençlerin kahkahaları, dönme dolabın son takırtıları kulaklarındaydı; hâlâ geceydi, günlerden cumartesiydi. Fakat hiçbir şey eskisi gibi değildi.
Birkaç sarhoş gencin bağırarak söyledikleri bir şarkı doldu kulaklarına,
"Yolumuz ayrı biliyorum!
Ölmeden son bir defa,
Belini kavrasam yeter." Tanıdık sözlerle gülümsediler.
"Özgür ben..." dedi Engin, aniden topladığı cesaretiyle. Fakat nasıl söylenirdi?
"Seni seviyorum." dedi Özgür ondan önce davranarak. Başını sallayarak onayladı Engin, aradığı cümleyi bulmuş gibi. Sonradan fark ettiği itirafla yeşilleri aydınlandı.
"Seni seviyorum." Onu seviyordu, her şeyden çok seviyordu.
Özgür gülümsedi. Engin'in de dudaklarına sıçradı bu gülümseme. Yüreğine büyük bir mutluluk dolarken sarıldı Özgür'ün beline. Boynuna sığınıp küçük bir öpücük bıraktı.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı,
Biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın İzleri | ⚣
Ficción General"Final gösterisine hoş geldin, Umarım en iyi kıyafetlerini giyiyorsundur."