7

456 64 137
                                    

Nothing's gonna hurt you baby 

As long as you're with me you'll be just fine 

2019

Özgür yataktan kalktı. Teni nemliydi. Birkaç saat öncesinin izleri üzerinde geziniyordu.

Üzerine iç çamaşırını geçirdi. Sandalyeye bırakılmış Engin'e ait gömleği giydi üzerine. Ani bir farkındalık yaşadı, yine de pek şaşırmadı. Arkasına dönüp yatağında uyuyan bedene baktı.

Engin Ertekin sahip olduğu her şeyle kusursuz görünüyordu.

Beyaz teninin ortaya serdiği kaslı vücudu beline kadar örtülen pikede parıldıyordu. Dolgun dudakları hafif aralık, kumral dağınık saçları yatağın üzerine serilmişti. Tehlikeli, yeşil gözlerini uzun koyu renk kirpikleri gölgeliyordu. Özgür onu uzun zaman sonra ilk kez yatağında uyurken gördüğünü fark etti.

Dikildiği yerden onu izlemeyi bırakıp yanına çöktü.

Yüzüne dokunmak, saçlarını sevmek istemedi Özgür. Zaten yapamazdı, kendine ihanet olurdu. Sadece izledi. Yıllar öncesi olduğunu, yatağında olmasının ona huzur verdiğini sanacak kadar uzun izledi.

Sayısız dakika sonunda gözleri aralandı Engin'in. Yeşiller odaksız kaldı. Kirpikleri birkaç kez kırpıştıktan sonra Özgür'ü buldu bakışları. Dudaklarının kenarına tatlı bir gülümseme yayıldı.

"Günaydın." Özgür cevap vermedi, kızarmış gözlerini üzerinde tuttu.

"Gitmemişsin."

Ağır ağır başını salladı. Doğrulurken yüzündeki gülümseme silinmişti. Sırtını yatak başlığına yasladı.

"Eve gitmek istemedim." Özgür başını salladı belli belirsiz. Sormadı.

Engin'in, yüzünü izleyen gözleri vücuduna indi o yatağı izlemeye başlayıncaya. Boynundaki hafif kızarıklıkları, üstündeki kendine ait gömleği gördü. Dudağının kenarı kıvrıldı. Özgür bunu fark edince irkildi.

"Herhangi bir kumaş parçasından farkı yok benim için."

"Benim için var." dedi Engin onu kendi kıyafetlerinin içinde görmenin keyfiyle. Elinden tutup kucağına çekti hayran olduğu zarif bedeni. Özgür itiraz etmeden kucağına yerleşti. Engin elini belinin iki yanına yerleştirdi. İnce, ufak bedeni sarmak her defasında ona biraz daha bağımlı kılıyordu sanki kendisini.

Ona baktı; soğuk yüzüne, yorgun gözlerine, uzun zamandır bir gülümsemenin uğramadığı dudaklarına. Öpmek istedi fakat Özgür başını hafifçe çevirerek reddetti onu.

Uzun zamandır sevişiyorlardı fakat birbirlerini nasıl seveceklerini bilmiyorlardı.

Birlikte uyanmak, şehvet olmadan birbirlerine dokunmak ikisi için de nadir bir durumdu. Sanki ellerini nereye koyacaklarını bilemiyorlardı fakat birbirlerinden uzak kalmaya da katlanamıyorlardı.

En azından Engin için böyleydi.

"Özgür." Kahve gözler ona döndüğünde delici yeşil gözlerle irkildiğini hissetti. Engin belini okşadı hafifçe.

"Gözlerime bak." 

Özgür söylediğini yaptı. Onu izleyen canlı gözleri, kendi soluk bakışlarıyla takip etti. Fakat Engin aradığı izi bulamadı. Küçük bir heyecan, bir nebze sevgi. Başını iki yana salladı.

"Neden?" Özgür iç çekti.

"Ne neden?"

"Neden bana bunu yapıyorsun?"

"Sana hiçbir şey yapmıyorum Engin."

"Yapıyorsun!" Aniden bağırdığında yeşillere o korkusuz bakışlar yerleşti tekrar. Belindeki eller kontrolsüz bir biçimde sıkıyordu onu artık. Özgür gözlerini kapattı, alışıktı. O dağılmasa da Engin'in onu dağıtmasına alışıktı.

"Benden nefret ediyorsun." Gözlerini tekrar açtığında ona delirmiş gibi bakan gözler yaşlarla parıldıyordu.

Çığlık atmak, bağırmak istedi Özgür. Ona lanetler okumak istedi. Yapamadı.

İki yanında duran ellerini Engin'in yanaklarına çıkardı. Titrek bir nefes alıp kendine beklentiyle bakan yeşillere döndü.

"Sen hasta herifin tekisin." dedi tane tane.

"Ve yemin ederim seni öldürmekten çok istediğim hiçbir şey yok." Engin başını salladı. Gözleri büyük bir yangının içinde gibi bakıyordu.

"Ama seni seviyorum, bundan nefret etsem de... Seni seviyorum." Bu gerçeğin göğsünde yarattığı etkiyle küçük bir çocuk gibi ağlamak istedi.

Engin onun sözlerine karşı çıkmak istedi. 'O hâlde neden acı çekiyor gibi bakıyorsun?' 'Neden beni öpmüyorsun?' demek istedi. Ama Özgür ona o kadar katlanmazdı biliyordu. Bu yüzden hızlıca onayladı.

"Pekala, tamam..." dedi. O sırada elinin altında kızaran yeri fark edip panikledi.

"Özür dilerim sevgilim, özür dilerim. İsteyerek olmadı." Özgür dişlerini sıktı. Gözlerine nükseden yaşları tutmayı denedi. Fiziksel acı umrunda değildi, o o kelimeden nefret ediyordu. 'Sevgilim' demesinden nefret ediyordu.

Engin onu yatağa yatırdı. Belindeki kızarıklıkları öperken özürler fısıldıyordu. Özgür buna dayanamacağını biliyordu. Göğsünden yükselen sancıyı bastırmak istedi.

"Her şeyi telafi edeceğim sevgilim, söz veriyorum." Bu sözlerle Özgür daha fazla göz yaşlarına hakim olmadı. Göğsünden kopan hıçkırığı elini dudaklarına yerleştirerek bastırdı. Engin hissetmemiş gibi belini öpüyordu.

Özgür elini omzuna atıp itti onu. Göz yaşlarını geri göndermeye çalıştı. Onun yanında ağlayamazdı. Ayağa kalktı, sırtında Engin'in bakışlarını hissedebiliyordu. Eliyle yüzünü sıvazladı, derin nefesler aldı. Yetmedi, masasının üzerinde duran cam şişeyi savurdu duvara. Göz ucuyla Engin'in irkildiğini görmüştü.

"Git Engin." dedi üzerindeki gömleği çıkarıp yatağın üstüne bırakırken. Ona son kez döndü ruhsuz fakat kırgın bakışlarıyla.

Engin aralanmış dudakları, şaşkın yeşilleriyle bakıyordu ona. Söylemekten nefret ettiği o cümleyi söyledi.

"Selen'e git."

Hep olduğu gibi.


Engin'in size ne hissettirdiğini bilmediğiniz bir noktada mısınız?

Zamanın İzleri | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin