It's the wrong kind of place
To be thinking of you
It's the wrong time
For somebody new2019
"İşinize bakın! Kahve falan içmek gibi bir lüksünüz yok sizin!"
Özgür kalemi dudağına bastırıp önündeki tabloya döndü. Dudağını büküp düzeltmesi gereken kısmı belirledi.
"Aytaç! Sabaha kadar mesaiye bırakırım sizi! Önüne dön."
Belgeyi düzenledikten sonra keyifle arkasına yaslandı. İşlerinin çoğunluğunu halletmişti.
İç çekip etrafına bakarken ölüm sessizliğini dinledi. Çoğunluğun başı önüne eğikken bazıları küfür fısıldıyordu. Engin Bey'in bağırıp çağırmaları gözlerini korkutmuş gibiydi. Onunsa umrunda değildi.
"Özgür." Ona seslenen, çapraz masadaki Aytaç'a döndü.
"N'olur bir şey yap." Özgür'ün dudakları kıvrıldı. Aytaç da diğerleri gibi onu ezen, hakaretler eden tiplerdendi. Tek farkla yüzüne söylediğinden nadiren de olsa iletişime geçerlerdi. Sinsi piçlerdense açık sözlü olanları tercih ederdi.
"Sizin için bir sik yapmam." Aytaç yalvarır gibi inledi.
"Sen sakinleştirmezsen ağzımıza sıçacak bütün gün." Omuz silkti. Kendisini fahişe ilan etmelerine sebep olan şeyi onlar için yapmasını istiyordu. O kadar ironikti ki Özgür gülmedi bile.
"Madem bu kadar muhtaçsın, kendin yap paşam." Küçük bir dehşet ifadesi yerleşti Aytaç'ın yüzüne. Diğerleri de yüzüne yalvarır gibi bakıyordu. Engin Bey herkesin canını okusa da nadiren sesini Özgür'e yükseltirdi. Bunu kullanmak istemelerini anlıyordu ama umurunda değildi.
"Stajyeri düşün bari!" dedi Aytaç son kozunu oynayarak. Özgür göz ucuyla Emre'ye baktı. Önündeki dosya sayısı her geçen saat artıyordu.
Kimse Emre'nin onu toparladığını bilmiyordu çünkü Emre işyerinde yüzüne bile bakmıyordu. Dedikodulara da eşlik etmiyordu fakat onu umursuyor gibi de görünmüyordu. Özgür o anlarda Emre'nin kendisine görev bilinciyle yaklaştığından emin oluyordu. Belki biraz da acıyordu.
Bu durumda, Özgür neden onun için bir şey yapısındı ki?
Yine de tekrar gözleri ona değdi. Sol elinin altındaki sigara paketini sıkıyor, bir yandan da dosyalarla uğraşıyordu. Yüzünde sabırsız bir ifade vardı.
Omuzları düştü. Aytaç'ın beklenti dolu gözlerini büyüttü bu hareket. Masasından çakmağını alıp Emre'nin masasına ilerledi. Siyah çakmak tok bir sesle masayla buluştuğunda Emre irkildi. Kısa bir an gözleri buluştu. Emre anlamış olacak ki gözleri anlamlı fakat rahatsız bakıyordu.
Başka bir şey söylemeden Engin Bey'in odasına ilerledi. Onları kurtarmıyormuş gibi yüzüne alay ve tiksintiyle bakan gözlerin evvela farkındaydı. Sessiz kaldı. Ellerindeki sızlayan yaralara sığındı, yalnızca Emre'ye minnetindendi.
Kapıyı çalma ihtiyacı duymadan içeri girdi. Engin Bey kafasını dosyalara gömmüş, gerilmiş omuzları ve dağınık saçlarıyla ayaklı bir kaygı bozukluğu gibiydi.
"Size bu odaya kimse girmeyecek dedim!" Gür sesi duyduğunda yaslandığı kapıyı kapatıp kilidi çevirdi Özgür. Masadaki gözler anında ona döndü. Yeşillerde belirgin bir şaşkınlık vardı. Özgür nadiren o istemeden ona gelirdi.
"Özgür..." dedi yumuşak bir ses tonuyla.
"Gel, hoş geldin." Yerinden kalkmış, çocuksu bir tavırla Özgür' bakıyordu. Masasının önüne yaklaştı. Elini ona uzattı. Özgür ona uzatılan eli tutup yaklaştı Engin'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın İzleri | ⚣
Fiction générale"Final gösterisine hoş geldin, Umarım en iyi kıyafetlerini giyiyorsundur."