25. Yaş

1.5K 177 112
                                    

hoş geldinizzz, geciktiğim için özür dilerim sınav haftası üstüne birkaç olay yaşadıktan sonra bölümü bitirip, atabiliyorum.

iyi kötü yorumlarınızı bana yazın, çok mutlu olurum ehehe

iyi okumalar!
--------

12 Ekim 2020 • Londra | İngiltere, Birleşik Krallık
02:21

Fırça darbeleri.

Kalbimi ve ruhumu rahatlatmak için yaptığım tek şeyi yapıyor ve uyuyamadığım gecede yine bir tuvale hikaye kazandırmaya çalışıyor, bir anlamı olması için çabalıyordum. Şimdi ise çocukluk anılarımdan bir şeyi canlandırmaya çalışıyordum. Beşinci doğum günümde evimize gelen annemin arkadaşı, resim çizmeye olan ilgimi başlatan kişi de diyebiliriz ona. Bana o kadar güzel hediyeler almıştı ki, onlarla bir sürü resim çizmiştim.

Problem şuydu ki..

Yüzünü hatırlayamıyordum. 

Büyük cüssesi, geniş omuzları, simsiyah kıyafetleri ve parmağındaki o eşsiz yüzük.

Sadece bunları hatırlıyor ve yüzünü her hatırlamaya çalıştığımda bunları resmediyordum. Son fırça darbesini attıktan sonra önlüğümü çıkarıp, arkama yaslandım. Derin bordo tonundaki arka plan ve yüzü olmayan bir adam. Yakın zamanda çıkacak sergime bu tabloyu eklemek istesem de yüzünü hatırlamadan imkansız gibiydi. 

Oturduğum yerde belime sarılan kollarla gülümsedim. Başımı sevgilimin geniş omzuna yaslarken, bu rahatlığı hiçbir yerde bulamayacağımı hissediyordum. Onun kolları güvenli yerimdi. "Yine mi uyuyamadın?" 

Başımı salladım ve gülümseyen yüzüne baktım. Uykudan uyandığında bile yüzünde kocaman bir gülümsemesi oluşu şaşırtıcıydı. Ben, uyandığımda her şeyden nefret ederdim. Ama o beni biliyormuşçasına beni neşelendirir ve beni rahatlamam için güzel bir yürüyüşe çıkarırdı. 

"Yüzü olmayan adamı mı hatırlamaya çalışıyorsun?"

"Evet Joonie, sergimdeki en güzel tablo olurdu hatırlayabilseydim."

Bacaklarımdan tutup, beni kucağına aldığında gülerek kollarımı boynuna doladım. Yatağa oturup, sırtımı okşamaya başladığında yüzümde çocuksu bir gülümseme belirdi. Ona iyice yaslanıp, anın tadını çıkarmak istiyordum ki çalan kapının sesi buna engel olmaya yetmişti. 

Sevgilimin kucağından kalkıp, koşarak kapıya gittim. Namjoon'un arkamdan geldiğini hissettiğimde kapıyı açtım. Rüzgarlı hava yüzüme çarparken, üşüdüğü için eve koşarak girdi Taehyung. Etrafı kontrol edip, kapıyı kapattım. Gecenin ikisinde buraya gelme amacını merak ediyordum. Namjoon'a selam bile vermeden bana sarıldı. Birbirlerinden pek hoşlanmıyorlardı, her zaman bunu istemiştim fakat Namjoon, Taehyung'un davranışlarından hoşlanmıyordu.

Taehyung ise direkt Namjoondan.

Sırtına birkaç kez pat pat yaptım. "Ne işin var burada gece gece?"

"Arkadaşımın evine gelirken sana sormayacağım Kim Namjoon, aramıza girme."

Taehyung, belimi kavrayıp yanına oturttu beni. Onun bu ani tavırları çok tatlıydı. "İstediğin zaman gel, Taetae ama saat gece iki o yüzden merak ettim."

Taehyung, cebinden çıkardığı bir şeyi bana uzattığında, elinden alıp ne olduğuna baktım.

"AMAN TANRIM! JEON JUNGKOOK'UN KONSERİ İÇİN BİLET Mİ ALDIN?"

En yakın arkadaşım gülerek başını salladı. Sevinç çığlığım kulağını acıtmış olmalıydı ki iki eliyle kulaklarını kapattı. Joon, elimden biletleri alıp tarihe baktı. "Ama bu konser yarın?"

unforgettable • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin