"Ben bilmiyordum bile. Yıllarca saf kurt eğitimi almıştım. Ben kendimi asil sanmıştım ama... Annem sadece beş dakikada bunların sahte olduğunu söyledi. Babam sandığım kişi bile babam değilmiş, sadece annemi korumak için beni ve onu koruma altına alan kuzeniymiş. B-benim tüm hayatım mahvolmuştu." dedi Chan. Saatlerdir ağlıyor ve anlatıyordu. Bende onunla birlikle ağlıyordum.
Yaşadıklarını kimsenin bilmediğine emindim. Melez bir kurt lider olamazdı. Demek ki saklamıştı ve bir saf gibi yaşamıştı hayatını. Bedeninin soğuk olmasının sebebi de melezliği olmalıydı. Kim bilir daha ne kadar şeyin sebebi buydu...
Hıçkırıklarını ve derin nefes alışverişlerini duydukça bedenim parçalıyordu. Kalbime işliyordu gözyaşlarını.
Kollarımı sıkı sıkı bedenine sardım. Eş zamanlı olarak benim de dudaklarımdan bir hıçkırık çıkmıştı. Yaşadığı vicdan azabının onu yok ettiğinin farkındaydım. Belki birine anlatsaydı daha iyi olurdu dedim içimden ama kime anlatacaktı ki?
O yapayalnızdı.
-------------------------------------------------------
Kaç saat birbirimize sarılı kaldığımızı ya da ne zaman kayanın ucunda çimenlerin üstünde uyuduğumuzu bilmiyordum. Yada ne zaman kollarının altına girdiğimi...
Uyandığımda beni sıkıca sarmış bedenin göğsünde buldum kendimi. Sağ kolunu bir yastık gibi tutmuştu ve bu yüzden boyun ağrısı çekmemiş olmalıydım. Diğer kolunu da bedenime sıkı sıkı sarmıştı. Bacaklarımın üstüne attığı bacağı da beni ısıtıyor üşümeme engeldi. Aslında burayı kuş tüyü bir yataktan daha çok sevmiştim. Rahattı, özgürdü, huzurluydu...
"Chan bana ne yapıyorsun bilmiyorum ama yapmaya devam et lütfen" dedim. Duyacağını düşünmüyordum. Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğu açıkça anlaşılıyordu.
Kolumu beline sardım, benim de onu ısıtmam gerekirdi. Sadece ısıtmak için yapıyordum, belki de yapmıyordum...
Göğsüne mümkünmüş gibi daha çok sırnaştım. Şuan elimde olsa onun kalbine koyardım kendini... Masumluğun en güzel temsili olan güzel kalbine... Belki de, belki değil kesinlikle. Kesinlikle bu dünya Chan'ı hak etmiyordu.
Biraz daha kıpraşıp gözlerimi kapattım. Huzuru bulmuş gibiydim. Bu kadar kısa sürede olmaması gerekti diye düşünüyordum ki aklıma önceden de arkadaş olduğumuz geldi. Şu anda da bana arkadaş gözüyle mi bakıyordu acaba? Tabi öyle bakar Seungmin, arkadaşsınız.
Hâlâ kendimle konuşurken pardon tartışırken Chan'ın hareket etmeye başladığını hissettim. Uyanmadan kollarımı çekmek istiyordum ki yine istediğim olmamıştı yine yakalanmıştım.
Chan kaldırdığım kolumu tutup yine beline koydu ve kafamı tekrar bedenine yasladı.
"Hareket etme, böyle kalalım. Burası çok huzurlu." dedi Chan. Bunu söylerken saçlarımı koklaması çok farklı hissettirmişti. Birbirimize sarılı halde dururken ayın gökyüzündeki yeri bizim gözlerimizin önü olmuştu.
Yakında dolunay olacaktı. Ay yuvarlak gibi dursa da hâlâ dolunay olmadığını kesinleşecekti. Aya bakarken içimi farklı duygular kaplamıştı. Ne olduğunu bilmiyordum ama daha önce tatmadığım duygular olduğunu biliyordum.
"Chan" dedim mırıldanarak. Anında kafasını biraz geriye çekip bana baktı. Sormasa bile şuan 'efendim?' dediğini belli eden gözlerle bakıyordu.
"B-ben tuhaf hissediyorum. Şu an sanki kanım çok hızlandı. Damarlarımı patlatacak kadar hızlandı hatta. Ve kalbim çok hızlı atıyor. Ayrıca şu halime bak soğuk havada ne kadar terliyorum." dedim. Chan biraz daha yüzüme bakıp kahkaha attı. Neye gülüyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon And Sun (Chanmin)
FanfictionBir kurt ile karşı karşıyaydım. Sarımtırak renkte tüylere sahip, gözlerinde evreni taşıyan, iri bedeni karşımda duran bir kurt ile başbaşaydım.