SİLHOUTTE"Alors que nous plongions sous les vagues, nous sommes tombés dans les ténèbres"
Bilirdim, günün birinde hepimiz sonsuza dek yaşamak isteyecek kadar mutlu olacaktık. Günün birinde, tam o an ölmek isteyecek kadar çaresiz hissedecektik. Bense... Ben tam şu an ne hissetmem gerektiğinden emin değildim. Korkmalı mıydım, kontrolün parmaklarım arasında olduğu sudan. Kaçmalı mıydım, kendimden. Yoksa üzerine mi gitmeliydim?
Artık koşmuyordum çünkü okyanusun ortasında güvende olduğumu biliyordum. Önümdeki taşta siyah iki kuyruklu bir deniz kızı oturuyordu. Bu ilk gördüğüm deniz kızı değildi daha ürkütücüydü. Bana baktığında gözlerinin kırmızılığıyla karşılaştım ve suyun içine daldı. Ben de biraz korkarak ilerlemeye başladım.
Kıyıya geldiğimde etrafımı siyah ağaçlar sarmıştı. Ağaçları incelerken bir ağacın altına oturdum fakat bir anda önüme simsiyah bir panter geldi. Önümde durduğunda bir insana dönüştü. Korkuyla ağaca daha da yaklaştım.
Bu kadının siyah uzun saçları, simsiyah gözleri vardı. Üstünde uzun kollu siyah bir elbise vardı. Elini yüzüme yaklaştırdı ve yanağımı okşadı. Daha sonra eli boynuma gitti ve elbisesinin kolundan kocaman bir örümcek çıkıp boynuma tutundu. Elimle atmaya çalışıyordum ama kadın beni sıkıştırmıştı. Sağıma baktığımda bir sürü hayvan etrafımıza toplanmıştı ve bana bakıyorlardı. Sola döndüğümde de aynı şekilde hayvanların bana bakan vahşi gözleriyle karşılaştım. Kendimi sürekli tehlikeye atıyordum ve sanırım bu sefer kurtulamayacaktım. Örümcek kanımı emiyormuş gibi hissediyordum ve artık direnmeyi bırakıp kendimi teslim etmiştim.
"Ne yaptığını sanıyorsun Ursula!"
İlk defa bu kadar ürkütücü ama aynı zamanda beni kendine çeken bir sesle karşılaşmamıştım. Bu sesin sahibini göremiyordum ama bu sesi duyan hayvanlar geri çekilmişti. Örümcekte boynumu bırakıp kadının kolunun altına girmişti.
İsminin Ursula olduğunu öğrendiğim kadın kenara çekilince onu gördüm. Bu sarayda portresini görüp etkilendiğim kişiydi. Canlıyken çok daha ayrıydı. Gözlerinin mavilikleri sırlarla saklı, güzelliği bilinmeyen okyanusu anımsatıyordu. Saçları daha önce görmediğim bir siyahlıktaydı.
Okyanuslarını siyahlarımla birleştirdi.
Koskoca okyanus bana boyun eğmişti ama ben bu okyanusta boğulmak istiyordum.
"Bu küçük kız buraya ait değil."
Ursula'nın dediği şeyle Okyanus bana doğru ilerlemeye başladı. Beni gördü ve duraksadı. Daha sonra bana yaklaşmaya devam etti. Bana baktı ardından yavaşça başını arkasına çevirdi ve hayvanlar etrafımızdan ayrılmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM MELODİLERİ
FantasíaBurası Obscure... Bir bilinmezlik ama tek gerçeklik. Issız ormanları, yersiz korkuları... Cadılar, büyücüler, melezler, kurtlar, vampirler... Ve hepsini koruyan 5 büyük Tanrıça "Bilinmeyene attığın her adım, çekiyor seni içeriye." Karanlıkt...