EVELYN*
İşte bak... Yine gece oldu, sen gün doğumunun farkına bile varamadan bir gün daha sona erdi. Benliğimizin içerisindeki kırık ayna yüzünden kesikler içinde kalmayı umursamadan tekrar işgal ediyorum zihnini. Bu yorulmuş beden ve hareket dahi etmek istemeyen bu kemikli narin parmaklarla bir geceyi daha yazı yazarak geçirmeyi umuyorum. Şu an kendi zihninin içinde korkunç anıların içinde sıkışıp kaldığını biliyorum fakat seni kurtarmak için elimden bir şey gelmiyor. Bir lanet misali seni tüketiyormuşum gibi hissediyorum. Var olmaktan pişmanlık duyuyorum ama biliyorsun bu durumun bir tedavisi yok.
Kaç zamandır anılar silsilesinin içerisinde sürüklenip duruyordum. Söylesene kaç gündür uyumadın. Sırf kaçmak istediğin anılarla yüzleşmemek için kaç gece uyumamayı seçtin? Şu an kollarıma bakıyorum ve delik deşik olması beni bir kat daha mahvediyor. Beynini uyanık tutmak için yine iğne vuruyorsun kendine. Merak ediyorum, böylesine korktuğun anıların hangileri? Tekrar görmek istemediğin nasıl bir olay yaşadın? Neyden kaçıyorsun? Belki de sadece benim varlığımı kabullenmek istemiyorsun. Acaba benden nefret ediyor musun?Emin olabilirsin ki senin benden kurtulmak istediğin kadar bende yok olmayı diliyorum. Ancak olmuyor işte! Ölmeyi bile başaramazken günden güne seni daha kötü bir hale getiriyorum. Kaybolmak istiyorum, anılarımdan oluşan kafesten çıkmayı istemiyorum, dış dünyada olmayı istemiyorum, sana eziyet etmeyi istemiyorum ama biliyorsun uyuduğun an kafesin kapıları açılıyor ve ben kabından taşan bir suyu andırırmışçasına bu bedene sürükleniyorum.
Tek düşünmen gerekenin mükemmel üniversite hayatın olması gerekiyorken sen bu hayatta olabilecek en büyük işkenceyi çekiyorsun.
Bu satırları yazarken zaman ne kadar da çabuk akıp gitmiş. Ben uyanalı 3 saatten fazla süre olmuş bile. Yakında zihnin derinliklerine geri dönmem gerekecek fakat daha 400 kelime bile yazamadım. Belki bir sonraki sefer anlatacaklarımı aktarma şansına ulaşırım. Tekrar ne zaman uyanacağımı bilmiyorum. Bu kadar oyalanmamalıydım. Galiba bugün neler yazacağımı bu kadar uzun süre düşünmemeliydim. Hâlâ bir şeyler yazmak geliyor içimden fakat yakın zamanda güneşin doğacağını hissediyorum. Güneşin ilk ışıları pencereden içeri süzülmeye başladıktan çok kısa bir süre sonra mutlak kabusuma geri döneceğimi biliyorum ama en azından huzurlu bir şekilde parıldayacak olan güneşin doğumuna şahit olabilmekten zevk alıyorum.
O tatlı ışık demetleri bana ulaşmadan önce yatağa geri girsem iyi olacak. Sonuçta sandalyede oturur biçimde uyanmak pek hoş bir duygu olmaz. Ayrıca yatmak istiyor olmamın bir nedeni daha var. Çok ufak bir ihtimal de olsa senin uyanabilmeni sağlamak için yatağa geri dönüyorum. Bir kez olsun uykudan uyandığında gün doğumunu görmeni istiyorum. Mükemmel gökyüzüne bakıp hayal kurabilmeni istiyorum. Bulutlar yavaşça kızıllaşırken yüzünde tatlı bir gülümseme oluşturabilmek istiyorum. Bu olay benim kayboluşum olsa bile seni düşündükçe rahatlıyorum. Acı dolu kapandan kurtulacağın için kalbimdeki acıyı unutuveriyorum. Diğer insanlar için ilham verici olan bu olay benim için ıstırabımın başlangıcı anlamına gelse bile artık alıştım. Eskisi kadar acıtmıyor kalbimi. Yani benim için üzülmeni istemiyorum. Elbette benden nefret etmeni de istemiyorum. İstediğim tek bir şey var, her zamanki gibi tek bir dilek: Umarım bir gün benim yüzümden acı çekmediğin bir gece geçirirsin, diğer tüm insanlar gibi mutlu ve huzurlu bir şekilde uyuyabilirsin...EVELYN**
Bir gece daha Evelyn benim için mektup bırakmış. Her ne kadar bunun onun suçu olmadığını söylesemde kendini suçlamayı bir türlü bırakmıyor. Dış dünyaya geldiği o kısacık sürede kendini mutlu edecek seyler yapmak yerine benim için bu mektupları kaleme alıyor. Ondan nefret edeceğim bir günün gelebilecek olmasından korkuyor. Fakat ben bu kadar zaman geçtikten sonra artık ondan kurtulmak istemiyorum. Bir parçam haline gelmiş gibi hissediyorum. Sanki onsuz bir bütün olamayacakmışım gibi geliyor. Çektiğim acının nedeninin o olduğunu biliyorum fakat giderse herkes kadar sıradan olmaktan korkuyorum. Kendim olamayakmışım ve kalabalığın arasında kaybolup gidecekmişim hissi uyanıyor içimde. Bir pervane kelebeği misali beni yaralayan ışığa aşkla sarılıyorum. Kanatlarım küle dönüşse bile ayrılamıyorum...~~KARAKTER KİMDİR~~
Evelyn* ve Evelyn**
(Evelyn** bedenin asıl sahibidir)
(Evelyn* ise Evelyn'nin** ikinci karakteri)
Evelyn Tucker 8 yaşından bu yana çoklu kişilik bozukluğu hastalığına sahip 19 yaşında bir genç kızdır. Şu anda günleri üniversite 2.sınıf için hazırlıklar yapmakla geçmektedir. Bu yaşına kadar birçok psikoloğa gitmiş olsada hiçbiri iyileşmesini sağlayamamıştır. Diğer kişiliğinden şu anda bir rahatsızlık duymasada diğer insanların onu dışlamasından korktuğu için hastalığını her zaman herkesten gizlemiştir.
Uyuduğunda ortaya çıkan diğer karakteri de kendini aynı isimle adlandırır. Evelyn** uyuduğunda kendi kötü anılarından oluşan kuyu ismini verdiği bir rüyalar zincirinin içine girer ve onun uyumasından iki-üç saat sonra beden yeterince dinlendiğinde Evelyn* gözlerini açar. Daha küçük yaşlardayken uyandığında türlü yaramazlıklar peşinde koşmuştur fakat zamanla Evelyn** ile birlikte kendisi de büyümüştür. Yaptığı şeylerin Evelyn'e** çok zarar verdiğini fark ettiğinde tüm bu saçma eylemlerine bir son verip uyandıktan sonraki tüm vaktini mektup yazmakla geçirmeye başlamıştır. Güneş doğduktan bir kaç dakika sonra kendinden geçer ve bedeni gerçek sahibi devralır. Evelyn* mektuplarında çoğu zaman uyuduktan sonra sonsuz karanlık bir kuyuda sürekli olarak düştüğünü gördüğünü yazmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTI NUMARALI KOBAY
Science FictionBiraz kafadan çatlak bir bilim insanı olabilirim ama bu insan olmadığım anlamına gelmez