π_Sophie Haizenberg_π

10 1 0
                                    

Bayan Lily'nin bu yaptığına gerçekten inanamıyorum. Halbuki ne kadar hanım hanımcık bir insan gibi görünüyordu. Beni evden kovmuş olduğu gerçeği hâlâ inanılması güç geliyor. Bir hafta içinde başka bir ev bulmamın yaz döneminde imkansız olduğunu herhalde bilmiyor.

Neden kovulduğumu bile anlayamamıştım. Birçok sebep sıralamıştı bana hiçbiri mantıklı değildi.
İnsanları korkutuyordum, onlar benimle konuştuğunda sahte bir gülümseme takınmıyor oluşum onları rahatsız ediyordu, ne gülüyordum ne kahkaha atıyordum ne de yaşıyordum onlara bakılırsa. Her daim yanlız başıma olmam onları korkutuyordu, tek bir arkadaşımın bile evime gelmiyor oluşunu garipsiyorlardı. Bir hayaletten farksızdım. Ve şimdi aynı bir hayaleti kovarmış gibi beni de kovuyorlardı...

Şimdi ne yapacaktım? Zihnimde türlü düşüncelerle sokakta gezmeye başladım. Evden çıkmayı sevmezken şimdi zihnimi boşaltmak için sokaklarda başıboş geziniyordum. Üniversitenin ilk yılını o evde kalarak geçirmiştim, elime pek düzenli olarak para geçmediği için elimde hazır bulunan tüm parayla evin ilk altı aylık ücretini peşin ödemiştim. Bu davranışım büyük ihtimalle bayan Lily'nin beni varlıklı bir insan sanmasına neden olmuştu. Fakat şu anda son beş ayın ücretini ödemediğim için beni param nerede diye sıkıştırıp duruyordu. Belki de evden atılmamın nedenlerinde birisi de bu olabilir.

Tam bu tür düşüncelerle büyük bir savaşa girmişken zihnimdeki karmaşayı telefonun zil sesi böldü. Ekranda büyük harflerle Sarah yazıyor. Kendisi çocukluk arkadaşım ve başımın belası. Aslında onu çok seviyorum fakat bilirsiniz biz daha çok iki zıt kutuptuk. O pembeydi ben siyah, o gündüzken ben gece, o tatlıydı ben ekşi. Fakat bir aradayken bir bütün oluşturuyorduk. Onunla mutluydum.

Telefona yanıt verdim. O enerjik sesi kulaklarımı doldurdu:
- Hey Sophie nerelerdesin? Çabuk söyle yanına geleceğim. Sana anlatmam gereken şeyler var. Gerçi neden soruyorum bilmiyorum. Kesin yine evde deney oyuncaklarının başındasındır. Bir yere ayrılma evine doğru yola çıktım.
- Aslına bakarsan şu an evden çok uzaktayım. Sana konum atıyorum parkta bekliyor olacağım.
- Hayret! Seni bu kadar uzağa ne getirdi çok merak ediyorum. Neyse bekle beni on dakikaya yanındayım.

Acaba ne anlatacak? Böylesine önemli şey ne olabilir? Yüz yüze konuşmamızı gerektirecek ne olmuş olabilirki?

- Heey!

İşte geldi. Her zamanki gibi sevecen gülümsemesiyle bana doğru yürüyor. Benim donuk gözlerim ve bembeyaz tenime kıyasla onda adeta yaşam sevinci vücut buluyor.

- Seninle konuşmak ve hâl hatır sormak isterdim ama seninle bir anlaşma yapmamız gerekiyor. Hemde acilen!

- Anlaşma mı? Bu kadar önemli ve reddedemeyeceğim şey ne? Yine başını nasıl bir belaya bulaştırdın?

Anlaşma onunla benim aramdaki kural gibi bir şeye verdiğimiz isim. Birbirimizden reddetmesini istemediğimiz bir şey isteyeceğimiz şeyler için kullanılan joker kart gibi düşünebilirsin. Bir taraf anlaşma yapmak isterse diğer taraf maalesef bunu reddedemez fakat karşılığında anlaşmayı başlatan kişiden istediği şeyi talep eder. Yani kısaca Sarah benden normal hayatta asla kabul etmeyeceğim birşey istemek üzere.

- Senin birisiyle randevuya çıkman gerekiyor.

- Ne? Ne dediğinin farkında mısın! Gelirken yolda kaza yapıp kafanı falan mı çarptın? Anlaşma falan umrumda değil böyle bir şey yapmayacağım!

- Lütfen, bu çok önemli. İşin ucunda hayatım varmış gibi düşün. Lütfen. Yalvarıyorum. Geçen sefer bana kafayı takan mafya üyesinden kurtulmanı istediğimde bile bu kadar kesin bir şekilde reddetmemiştin. En azından bunu istememe neden olan olayları bir dinlesen?

ALTI NUMARALI KOBAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin