legio

140 22 45
                                    

Ertesi gün

Yeni bir güne açtı gözlerini San. Henüz 21 yaşında olmasına rağmen zor bir hayata sahipti. Yaşlı babası ve kendinden üç yaş küçük kardeşine bakmak zorundaydı. Her gün getir götür işleri yapıyor ve insanların aşağılayıcı sözlerini kulak arkası etmek zorunda kalıyordu. Çektiği tüm bu eziyetler onu duygusuz biri yapmıştı. Ailesi dışında kimseyle iletişim kurmaz olmuştu. İstediği tek şey, onlara güzel bir hayat verebilmekti. Annesi, ölmeden önce bunu istemişti ondan, ne pahasına olursa olsun ailesini korumasını.
Bugün yapılacak yarışmadan haberi vardı. Eğer seçilirse ailesinin hayatını kurtarabilirdi. Kendini bu uğurda feda da edebilirdi fakat bu, gözünü korkutmuyordu.  Zaten oldukça genç ve sağlıklıydı, aklı da yerindeydi. Bunu başarabilirdi, değil mi?

İlk olarak evdekilere kahvaltı hazırladı: yarım ekmek, bir dilim peynir, birkaç zeytin. Onlar için yeter de artardı bile.
Daha sonra babasını ve kardeşini uyandırdı. Evden çıkacağının haberini verdikten sonra yola koyuldu. Onlara nereye gideceğini söylememişti. Seçilemediği durumda herkes için hayal kırıklığı olurdu bu. Üzülmelerini istemiyordu.
-

Nihayet köy meydanına vardı. Evleri köy merkezinden uzaktaydı, bu yüzden uzunca bir süre yürümesi gerekmişti.

Meydana çıktığında, kalabalık topluluk gözüne takıldı. Gecikmediği için sevindi, henüz başlamamıştı.

Vakit kaybetmeden ismini yazdırdı ve bir kenara geçerek etrafı incelemeye başladı. Herkes sanki bugünü bekliyor gibiydi. San, yanlarında oldukça acemi duruyordu. Yine de güveniyordu kendine, en azından deneyecekti.

Bu sırada yanına biri yaklaştı. Oldukça dost canlısı görünüyordu.

"Seni buralarda ilk kez görüyorum. Ben Seonghwa, peki ya sen?"

San, bu girişime anlam verememişti. Kendisine uzatılan ele tereddütle baktı bir süre. Seonghwa ise onun bu tavrına karşılık güldü ve uzattığı elini işaret etti.

"Ben de San."

Hemen ardından uzatılan eli sıktı ve bakışlarını kalabalığa çevirdi.

"Ah, adın kulağa çok hoş geliyor. Memnun oldum."

Seonghwa, bir süre San'ı süzdü. Yamalı kıyafetleriyle ortama hiç de uyum sağlayamıyordu.

"Baksana San. Kılıç kullanmayı biliyor musun?"

Aniden yöneltilen soru üzerine Seonghwa'ya döndü ve kafasını hayır anlamında salladı. Böyle bir soruyu beklemiyordu.
Seonghwa, belindeki kılıcı çekerek San'a uzattı.

"Kılıç kullanmayı bilmiyorsan burada ne işin var?"

San'ın kaşları çatıldı. Alt tarafı bir kılıçtı, ne kadar zor olabilirdi ki?
Cevap verme gereği duymadan kılıcı eline aldı fakat bu kadar ağır olacağını tahmin etmemişti. Kısa bir süre sendelese de hemen toparladı.

"Bekle burada, döneceğim."

Seonghwa bir süre kalabalığın arasına karışmış, hemen ardından elinde başka bir kılıçla geri dönmüştü.

"Her ne kadar şu an rakip de olsak, sana birkaç şey göstersem sorun olmaz. Nasıl olsa eleneceksin."

Seonghwa'nın son söyledikleri fısıltı gibi çıkmıştı ağzından, ne dediği anlaşılmamıştı.

"Beni izle şimdi."

Seonghwa, kılıcıyla birkaç hareket sergiledi; nasıl savunma, saldırı ve geri püskürtme yapacağını gösterdi. San da onu dikkatle izledi, hemen ardından tekrar etti.
Bu çocuğun içinde saklı bir cevher olduğunu düşünmüştü Seonghwa. Yine de konuşmak için çok erkendi.

"Beni şaşırttığını söyleyebilirim. Bir acemiye göre iyisin. Bu arada, kılıç sende kalsın. Biraz daha çalış. Yarışma başladığında gözlem yap. Ve sıra sana geldiğinde şansının yaver gitmesi için dua et. Belki sonra tekrar görüşürüz."

Göz kırparak San'ın yanından ayrıldı ve tekrar kalabalığın arasına karıştı.

-
Adaylar, isimleri okundukça alana çıkıp sırayla okçuluk ve kılıç konusundaki marifetlerini sergilemeye başladı. San da Seonghwa'nın tavsiyesine uyup dikkatle izledi hepsini. Hareketlerini en ufak ayrıntısına kadar inceledi. Aslında hiç uzak değildi bunlar ona. Küçükken babasıyla beraber avlanmaya giderdi. Kardeşiyle de tahtadan yaptıkları kılıçlarla savaşırlardı. Bu yüzden bunlar, ona pek de uzak sayılmazdı.

Nihayet sıra San'a geldiğinde genç çocuk, omuzlarını dikleştirerek alana çıktı. Herkesin bakışları üzerindeydi. Hayalet gibi yaşamaya alışmış biri için bu, son derece rahatsız edici. Umursamamaya çalışarak tahta masanın üzerindeki okları ve yayı aldı. Hedefin karşısına geçerek oklardan birini yaya geçirdi ve hedefe kitlendi. Hemen ardından gerdiği yayı serbest bıraktı. Normalde üç atış yapma hakları vardı fakat başka atış yapmaya gerek kalmamıştı. Hedef tam on ikiden vurulmuştu.

Elindeki yay ve okları masaya geri bıraktı ve kendine uygun bir kılıç seçti. Hemen karşısında dikilen adamı alt etmeliydi. Daha doğrusu onun kılıcını elinden düşürmesi gerekiyordu. Fakat adam kraliyet ordusuna mensuptu, bu o kadar da kolay değildi.

Derin bir nefes alan San, hızlıca bir saldırı yapmayı denedi ancak adamın tek hamlesiyle yere serilmesi bir oldu. İstifini bozmadan yerden kalktı ve bir kez daha saldırmayı denedi. Sonuç değişmemişti. Bu adamı yenmesi için ne yapması gerekiyordu?

Aniden Seonghwa'nın gösterdiklerini hatırladı. Belki bu işe yarayabilirdi. Yavaş hareketlerle yerden kalktı. Karşısındaki, ona sırıtarak bakıyordu. San ise kılıcını yere sürüyüp kulak tırmalayacı bir ses çıkararak karşılık verdi buna. Adamın etrafında turlamaya başladı. Bu hareketi, suratındaki sırıtmayı yok etmiş, bunun yanında sinirlendirmişti de. Hemen ardından öfkesine yenik düşüp ona doğru bir hamle yaptı. Bu düşüncesizce yapılan harekete karşı San, Seonghwa'nın gösterdiği gibi saldırıyı geri püskürtüp karşı hamle yaptı ve kılıcı düşürmeyi başardı. İzleyen herkesin ağzı açık kalmıştı. Bu paçavra kıyafetler içindeki çocuğun böylesine profesyonel hareketler yapmasını kimse beklemiyordu. Kimdi bu çocuk? Nereden çıkmıştı?

Elindeki kılıcı yere bırakan San, gözlerini kalabalığa çevirdi. Kendisiyle alay eder gibi konuşan Seonghwa'yı aradı fakat hiçbir yerde yoktu. Zaferini görmesini istemişti içten içe. Yüzünde oluşacak ifadeyi görmek istemişti.
-

Son yarışmacının ardından herkes, sonuçları beklemek için toplandı. San da kalabalığın arasına girmiş, merakla bekliyordu.

Geçen birkaç dakikanın ardından ikinci etaba katılmaya hak kazanan isimler okunmaya başlandı.

"...Ve üç gün sonraki arena etabına katılmaya hak kazanan son isim Choi San."

Kendi ismini duymasıyla tuttuğu nefesini verdi. Gerçekten başarmıştı. Hedefine bir adım daha yakındı artık. Fakat arena etabının çok daha zorlu olacağını biliyordu. Neyle mücadele edeceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Tamamen şansına kalmıştı. Yine de umutsuzluğa kapılmamaya karar verdi ve koşarak evinin yolunu tuttu.





___________

Merhaba! Sonunda yeni bölümü yayınlamayı başardım. Yeyy! Şu an vize döneminde olduğum için yazmaya fırsat bulamıyorum. Hem de kafam çok dolu olduğu için biraz tıkanıklıklar yaşadım. En nihayetinde bölümü tamamlamayı başardım yine de. Umarım saçmalamamışımdır. :') Yorumlarınızı merak ediyorum!

princeps militi ✠ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin