Hayatın çok garip olduğunu düşündüğüm bir anın içindeydim yine. Karşımda neredeyse benim kopyam olan bir insanla birlikte kahve içip sohbet ediyorduk. Yılların kaybolmuşluğu vardı ikimizde de. Gayrimeşru ikizlerdik biz. Annemiz hiç acımadan bizi başka ailelere vermiş ve ortadan kaybolmuştu. Yanlış anlamayın, bundan şikayetçi falan değilim. Beni istemeyen bir aileyle kalmaktansa beni bir robot olarak gören aile ile kalmayı tercih ederdim sanırım. Belki de etmezdim, bilemiyorum.
Şimdiki ailem bakımımı eksiksiz bir şekilde yapıyordu ve dediğim gibi gerçekten eksiksizdi. Arkadaşım olacak kişiye kadar her şeyim belirlenmişti. Bir kere bile okula gitmemiş, evden eğitim görmüştüm. Söylediklerine göre okuldaki şımarık tipler beni bozabilirlermiş. Bu konuda hiç sesimi çıkartamıyordum çünkü onlar beni seçerek almış ailemdi. Boyun eğmek zorundaydım.
"Ben bir lavaboya gidip geliyorum." Dedim karşımdaki Hyunjun'a. Tesadüfen karşılaşmıştık aslında. Eğer ikimiz de evlatlık olduğumuzu bilmeseydik kardeş olduğumuzu anlamayabilirdik. Neyseki ailelerimiz dürüst insanlardı.
Hyunjun ile ne kadar yüz olarak benzesek de karakter olarak çok zıttık. Ben samimiyeti ararken o samimiyete ihtiyaç duymuyordu. Ben çalışmaktan bıkmışken o çalışmak için yaşıyordu. Ben gerçek bir arkadaş arıyorken o hiç kimseye ihtiyaç duymuyordu.
İşlerimi halledip lavabodan geri döndüğümde Hyunjun'u bizim masada görememiştim. Şöyle bir etrafa baktığımda ise hala ortalıkta gözükmüyordu. Kaşlarım çatılırken masanın üstündeki telefonunun titrediğini gördüm ve elime aldım.
Karşıdaki ses fısıldarken ne kadar sesli konuşabiliyorsa o kadar konuşmaya çalıştı. Bu Hyunjun'du. "Hyunjin! İkimizi de belaya sokacak bir şey oldu!"
"Ne? İki dakika da ne olmuş olabilir ki?" Diye sordum ama ne olduğuna dair bir şeyler hissedebiliyordum. Bunun için onun söylemesine gerek yoktu.
Ben dudaklarımı dişlerken o konuşmaya başladı. "Ailen beni buldu. Saçlarımı da garipsemediler. Sanırım onlara kuaföre gideceğim demişsin. Şimdi ise bir aylığına Fransa'ya gideceğiz diyorlar!"
"Sikeyim!" Fransa... Korkularımın baş noktası. Ailem en küçük hatamda beni oraya yollar ve bir ay boyunca boş bir eğitim görürdüm. Daha çok robota benzemem için çalışıyorlardı resmen.
"Aslında benim bir fikrim var." Hyunjun tereddütle konuşurken direkt fikrini söylemesini belirttim. "Benim için orada ders görmek sıkıntı değil. Yani beni biliyorsun günün yirmi dört saatini çalışarak geçiriyorum. Eğer sende orada kalabilirsen bence bir ay bizim için bir sıkıntı olmaz."
"Sen ciddi misin!? Yani emin misin?" Sona doğru biraz sesimi kısmıştım çünkü orada hayatta kalmaya çalışmak gerçekten zordu. Bunu Hyunjun'a yapabileceğimi sanmıyordum.
Hyunjun da benim gibi heyecanla konuştu. "Tabiki eminim! Asıl sen orada yapabilir misin? Çünkü kaldığım evde kimse beni sevmiyor. Yani ben de onlara sinir oluyorum açıkcası."
Dudaklarımı ısırırken cevap verdim. "Sanırım yapabilirim. Sonuçta bu zamana kadar sadece bir kişi yanımda oldu o da iş arkadaşım gibiydi."
Acele ile konuşmaya başladı. "Pekala kapatmam gerekiyor. Annen geliyor. Sana evin konumunu atarım. Evde şu an kimse yoktur zaten. Evi gezip neyin nerede olduğuna bak."
"Tamam, bir sıkıntı olursa beni ara." Dediğimi onayladıktan sonra vedalaştık ve telefon kapandı. Bir kaç dakika sonra bildirim geldiğinde evin yerini öğrenmiştim. Hyunjun bir nedenden dolayı ailesi ile kalmadığını sadece abisi ile anlaşabildiğini söylemişti. O yüzden yedi tane ev arkadaşı ile birlikte kalıyordu.
Heyecanla haritalarımı açtım ve ilerlemeye başladım. Neyseki uzak değildi. Yaklaşık yarım saat sonra bir apartmanın önündeydim. Apartman dediğime bakmayın gerçekten kocamandı. İkizimin dairesine geldiğimde yedek anahtarı kutusunun içinden alıp kapıyı açtım ama biri ile karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordum.
"Hyunjun? Neden buradasın? Hem saçlarını mı boyattın sen?" Bana merakla bakan yüze karşı dudaklarımı yemeye başladım yine. Gözlerini büyütmüş bir şekilde bakarken parlıyordu sanki gözleri.
"B-ben-" Daha ben konuşamadan içeriden farklı bir ses daha geldi. "Kim ile konuşuyorsun Jisung?"
"Hyunjun gelmiş hyung." Jisung olduğunu öğrendiğim kişi bana son bir bakış atıp ayaklarını sürüyerek içeriye ilerledi. Ben de onunla birlikte ilerlerken gerilmeden edememiştim. Daha evin hiçbir yerini bilmiyordum. Kime hyung demem gerektiğini de bilmiyordum. Kahretsin ki hiçbir şey bilmiyordum.
Jisung'un peşinden gittiğimde oturma odasına gelmiştik. Turuncu saçlı çocuğun konuşması ile onun daha demin konuşan kişi olduğunu anlamıştım. "Bu tip ne?"
Saçlarımı karıştırırken istemsizce "Kötü mü olmuş?" Diye sormuştum. Bunlar benim doğal saçlarımdı. Kötü derse kırılırdım belki de.
Yandan bir şekilde sırıtırken telefonuna bakıp başka bir soru sordu. "Neden evdesin? İşte olman gerekmiyor mu?"
Çaktırmadan etrafı incelerken "İzin aldım. Ayrıca siz neden evdesiniz?" Dedim. İzin alma konusunda bir yalan söylememiştim. Hyunjun benimle buluşmak için işinden izin almıştı.
"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." Verdiği cevapla hah diye bir ses çıkarttım. Ben ona cevap vermiştim oysaki. Cevap vermeden etrafı incelemeye devam ettim. Bir çift bakışın üstümde olduğunu hissediyordum ama o ukalaya bakacak değildim.
"Evi ilk kez görüyormuş gibisin Jun. Gel odanı da göstereyim sana. Hem sana vermem gereken bir şey var." Ayağa kalkıp beni ittirmeye başlayınca sinirle kendimi geri çektim. "Saçma saçma konuşma. Evin düzeni hakkında düşünüyordum sadece."
Cevap vermek yerine sırıtırken beni bir odaya sokmuştu. Odada gözlerimi kısaca gezdirdim. Bir yatak dışında hepsi kendine göre cıkartmalarla süslenmişti. Büyük ihtimal ile sade olan Hyunjun'undu. Bunun için beynimi yormama gerek yoktu.
"Al. Abin yolladı." Elime uzattığı zarfı alıp içini açtım. Bir miktar para vardı ve küçük bir not kağıdı. Sonra okumaya bırakıp zarfı yatağım olacağını düşündüğüm yatağın üstüne bıraktım.
"Kimle öpüştün?"
Ani soru ile kafamı kaldırıp ukala çocuğa şaşkınca baktım. "Ne?"
Bana yaklaşıp dibime kadar girdi ve dudaklarımı daha yakından inceledi. "Dudağını yara yapacak kadar kiminle öpüştün diye soruyorum. Sevgilin falan mı var yoksa? Senin gibi kalın kafalı birinin sevgilisi olmaz diye düşünüyordum oysaki."
Stresle yine dudaklarımı dişlerken biraz fazlaya kaçmış olacağım ki metalik tat ile kanadığını anladım.
"Oh, şimdi anladım. Afiyet olsun sana." Sırıtarak dibimden uzaklaştı ve odadan çıktı. Bu da neydi şimdi? Bu çocuk kendini ne sanıyordu? Sevgilim varsa bile ona neydi?
Masanın üstünde bulunan peçetelerden alıp dudağımı sildim. Bu sırada "Gerizekalı." Diye mırıldanmadan edememiştim.
~🌼~
Kendimi çok mahçup hissettim Hyunmin isteyenler için özür dilerim 🥺 umarım başka bir ficde kullanırım Hyunmin'i
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twins °hyunho°✓
FanfictionBir aylığına ikiziyle yer değiştiren Hyunjin, onun hakkında minik sırlar öğrenir