13. Gün
Anlımda hissettiğim sızı ile uyanırken ellerimi oraya götürdüm. "Ne oluyor?"
Yatağımın biraz aşağıya indiğini hissettiğimde gözlerimi açtım ve turuncu dağılmış tutamlar ile karşılaştım. Yeni uyandığı açık bir şekilde belliydi. Küçük bir şekilde gülümseyip "Uyandırıyorum." Demişti.
Bulanıklaşan gözümü bir kere ovduktan sonra "Seungmin nerede?" Diye sordum.
Anında kaşları çatılmıştı. "Ne yapacaksın onu?"
Dudaklarımı büzdüm. "Seungminim daha güzel uyandırıyordu beni."
Daha çok kaşları çatılırken sanki biraz sinirlenmiş gibi gözüküyordu. Pikenin altındaki bacaklarıma vururken "Hoşt! Benim Seungminim o." Diye söylendi.
Bir an beni kıskandığını sanmıştım papatyam...
Odada bir esneme duyduğumda o tarafa döndüm. Uzamış saçlarını düzeltmeye çalışan Seungmin sırıtarak "Benim için kavga etmenize gerek yok bebeklerim." Dedi ve öpücük attı. Sonra kapıya doğru ilerledi. "Çok beklemeyin yanlış anlarım."
Seungmin kapıdan çıkar çıkmaz Minho'nun bakışları hemen bana dönmüştü. Tabi aynı hareketi ben de yapmıştım. Yüzündeki şüpheli sırıtış ile "Biraz seninle uğraşabilir miyim?" Diye sordu.
Gözlerimi kıstım. "Hayır."
Yüzündeki sırıtma silinmeden "Ben de öyle düşünmüştüm." Diye mırıldandı. Beklemediğim bir anda üstüme çıktığında gözlerimi büyüttüm. "Ne yapıyorsun?" Bir şey demeden ellerini direkt belime yönlendirip gıdıklamaya başladı. Ellerimle onu durdurmaya çalışırken bir yandan da kahkahalar atıyordum. Hani olur ya gülmekten nefes alamayacak hale gelirsiniz. Tam da o noktadaydım ve biraz daha gıdıklamaya devam ederse öleceğimden korkuyordum. Bu yüzden onu durdurmak için hareket eden kollarım daha çok hareket etmeye başlamıştı. En son koluna sert bir şekilde vurduğumda durdu ve yüzüme baktı. Daha fazla gıdıklamasın diye kollarını sıkıca tutuyorken nasıl olduğunu bile fark etmediğim bir şekilde Minho pozisyonlarımızı değiştirip bileklerimi yatağa sabitlemişti. Haliyle bedenlerimiz arasında da az bir mesafe kalmasını sağlamıştı ve kalbim... Ölmek için çok gencim!
Öylece birbirimize bakmaya devam ederken gerginlik hat safadaydı. Heyecanla inip kalkan göğüsüm bariz bir şekilde belliydi. Ama kendi derdime düşmek yerine onun inip kalkan göğüsündeydi ilgim. O da mı heyecanlanmıştı yoksa? Ya da sadece hareketleri yüzünden yorulmuş muydu kalbi? Bilmiyordum ama içten içe ilk seçenek olmasını istiyordum.
Güya sevgini içine gömecektin Hyunjin. Bak şimdi ne haldesin.
İç sesimin haklılığı daha çok gerilmeme sebep olmuştu. İstemsizce dişlerim dudaklarıma gittiğinde Minho'nun bakışları oraya kaymıştı. Kalbime büyük bir sancı girerken gözlerime hakim olamayıp ben de onun kiraz gibi olan dudaklarına bakmaya başlamıştım. O dudakların biraz biraz bana yaklaşmaya başladığını fark ettiğimde ise kalbim daha çok kıpır kıpır olmaya başlamıştı.
"Lan! Ne yapıyorsunuz?" Jisung'un sesi ile girdiğim transtan çıkıp Minho'yu ittim. Bacaklarımın üstüne oturup bana kısa bir bakış attıktan sonra Jisung'a döndü. "Sevişiyoruz. Katılmak ister misin?"
Sesin neden bu kadar katı papatya? Yoksa sen de mi benim gibi kalbine engel olamıyorsun? Ya da sadece dudaklarımın tadına mı bakmak istiyordun? Kafamı karıştırıyorsun...
Derin bir nefes verip ben de doğrulduğumda Jisung sahte bir korku ile gözlerini büyütmüş ve bağırmaya başlamıştı. "Sapığa bak! Sevgilim, Minho beni yanlış yollara çekmeye çalışıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twins °hyunho°✓
FanfictionBir aylığına ikiziyle yer değiştiren Hyunjin, onun hakkında minik sırlar öğrenir