Bölüm 1:
"Kaybolmadan Önce"
Hayat rüzgârı bir yaprak gibi savururken bizi, ben rüzgârı hissettiğim için seviniyordum. Yağmurlar da yağsa, çiçeklerde açsa her zaman o anın tadını yaşamak istiyordum. Ben çok şeyimi kaybettim. Önce ailemi. Ailem dediğim insanı. Şimdi dostlarımlayım.
"Larin" dedi. İçeriye giren Afra'ya baktım. Uzun saçları rastgele toplanmış. Gözlerini kaçırıyordu.
"Efendim kuzucuk" gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Muhtemelen yaşadıkları ona da ağır geliyordu.
"Seninle uyuyabilir miyim?" dedi. Yattığım yatakta yana kayıp yanıma vurdum. Ne zaman içi sıkılsa gelir benimle uyurdu. Attığı kazığın en büyüğü bana dahi olsa onu bırakamayacağım kadar seviyordum. Sevgim bazen öfkemden ağır bassa bile. Kızgınım ona. Geçmeyen bir kızgınlık.
"Gel güzelim." küçük adımlarla yanıma kıvrıldı. Suçlu gibiydi. Saçlarıyla oynamak onu hemen uyuturdu. Her şeye rağmen bugünkü acısı bambaşkaydı. Bugün ailesinden ayrıldığı gündü. Onun için epeyce acıtan bir hatıra. Kim ailesini öfkeyle yok edebilirdi ondan başka...
"Larin, bir daha ailemi görmemek ne kadar canımı yakıyor. Senin de yanıyor mu canın ?" dedi. Gözlerinden süzülen yaşı görmesem de hissediyordum. Yutkundum. Acıyor muydu canım?
"Bazen yakıyor. Hep beraberiz. Birbirimize tutunmaktan başka çaremiz yok." Afra sinirlendiğinde güç kontrolünü sağlayamazdı. Gücü aşırı yüksek bir enerjiydi. İnsanları, nesneleri, hayvan ve bitkileri kısaca her şeyi dördüncü boyuta taşıyor veya atomlara ayırıyordu. İşin acı kısmı da dönüşün olmaması.
Saçlarından öptüm ve sıkıca sarıldım. Ben buradayım dercesine. Yapabileceğim başka bir şey yoktu. Acılarla yaşamak zorundaydık.
" İyi ki buldun beni Larin ama bazen sana yaptıklarım, 'keşke bulmasaydın' dedirtiyor." sessizliğimi korudum. Aramızda en tehlikeli ben olduğum kadar oydu. Benim acılarla dolu güzel kızım.
Uykuya daldığında özel gücüm olan rüya kontrolünü sağlamaya karar verdim. Elimi anlına koydum. Rüyasına girip kontrol ettim. Her şey yolunda gibiydi. Kötü duyguları beyninden çektim, hiç değilse huzurlu bir uykuyu hak ediyordu. O öylece uyurken bende gözlerimi kapattım. Güneşin doğması ile birlikte gözlerim kapandı. Artık görmüyordum. Benim en büyük sorunumda buydu ya zaten güneş. Beni kör ediyordu. Son hatırladığım iki çift gözledi. Araz 'ın gözleri.
*****
Gözlerimi açtığımda lenslerimi unuttuğumu fark ettim. Güneş ışığı beni kör ediyordu. Bu yüzden Ayaz ile özel bir lens yaptırmıştık. Lenslerin yanımda olmadığını anladığımda elimle anlıma vurdum. Üstümdeki kollardan, Afra'nın yanı başımda olduğunun anlamıştım.
"Afra" diye seslendim. Kıpırtılar oluşsa da asla ses soluk yoktu. Boğuk sesi geldi.
"Hm" dedi. Sonra aklına gelmişti sanırım. Ne durumda olduğum hızla doğrulduğunu hissettim.
"Larin" dedi. Hızla kalkıp cama olduğunu tahmin ettiğim adımlarını dinledim. Yavaş yavaş görüşüm düzeldi. Odayı kapkaranlık yapan perdeyi çektiğinde artık örüyor olmak güzeldi.
"Sağ ol güzelim" dedim. Görmeye başladığım an itibariyle Afra karşımda bana bakıyordu.
"Kırmızı" dedi. Gülümsedim. Gözlerim güneşle karşılaştığında kırmızıya dönüyordu. Bu yüzden çok işkence görmüştüm.
"Evet, düzelir birazdan gözlerim." o sırada kapıdan içeri giren Sanem'e baktım. Saçları özenle toplanmış gözaltındaki mor halkalar kapatıcı ile kapatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞMADAN
Fantasy____ Larin, özel yeteneklileri olan insanları bir araya toplamak için uğraşan bir kızdı. Ormanda sessiz sakin bir kulübede yaşamaya başlamışlardı ve karanlığın onlara neler getireceğinden habersizdiler. Bir gece vakti kaybolan Larin ve arkadaşlarını...