~28~

115 10 0
                                    

Felix'ten
Changbin bana Jeongin'in evde bıraktığı kıyafetlerden bazılarını verdi. En çok hoşuma giden kombini yapıp giydim.

Cidden güzel durmuştu, Jeongin zevkli biriydi zaten. Üstümü iyice kontrol edip odadan çıktım.

Annem ve Seo Teyze birlikte çıkmışlardı. Bizde Binnie ile evden çıkmak için hazırlanıyorduk. Ben hazırlanıp Changbin'e seslendim.

"Bin! Hadi!"

"Hazırım bebeğim bir dakika!"

Changbin ona seslenmemin ardından hızla merdivenleri inerek yanıma geldi. Kolundan çekiştirerek kapıya yol aldım. Bugün ben bir yerlere götürecektim ve bu yüzden çok heyecanlıydım. Changbin sonbahar aktivitelerine bayılırdı, bunu ondan değilde sosyal medya hesaplarından öğrenmiştim.

Küçük ve pek bilinmeyen bir manzaralı kafe bulmuştum bir süre önce ve bugün Changbin'i oraya götürecektim. Ormanın iç kısmına yakın, göl manzaralı ve tam olarak sonbaharı yaşayan bir yerdi. Ben bayılmışken Chanbin'in de seveceğine emin olmuştum.

"Gideceğimiz yer uzak Binnie bir an önce otobüs durağına varıp çok geç vakte kalmamalıyız hızlı ol!"

"Tamam Lix hızlı olup gecikmeyeceğiz çekiştirme."

"Yah! Heyecandan çekiştirdim üzgünüm."

"Sorun değil bebeğim."

Konuşmaya devam ederken sonunda otobüs durağına varmıştık. Bir sürede otobüs durağında bineceğimiz otobüsü beklerken sohbet ettik. İnsanlar sürekli bize bakıyordu ve bu cidden rahatsız ediciydi. Hala insanlar homofobiklikten ödün vermiyordu.

Bakışlar eşliğinde ellerimizi ayırmadan binmemiz gereken otobüse bindik. Otobüste bulfuğumuz boş koltuklara oturduk ve kafamı direk Changbin'in omzuna gömmüştüm. Bakışlar ne kadar umurumda olmasa da biraz da olsa enerjimi düşürmüştü.

"Bebeğim, böyle insanları takmamalıyız. Birimiz kız bile olsak böyle bakacaklardı. Onlar sadece kınayacak yer arıyorlar. İnsanların hayatına burnunu sokan bir topluluk. Onları umursamamız çok saçma."

"Haklısın ama bir anlık etkilendim. Her neyse! Heyecanlı mısın, seni çok güzel bir yere götüreceğim!"

"Çok heyecanlıyım, hem bu seninle ilk buluşmamız olacak!"

"EVET!"

Yol boyunca sohbetimize  devam ettik. Otobüsteki insan topluluğunun sesi artık başımı ağrıtırken Changbin bundan rahatsız olduğumu anlamış olmalı ki çantasındaki kulaklığı telefonuna takıp bir şarkı açtı ve kulaklığı kulaklarıma taktı.

Kulağıma Changbin'in güzel sesi dolarken şaşkınlıkla ona baktım. Hiç şarkı söylediğinden bahsetmemişti, evet müziğe ilgisi vardı ama bu kadar güzel bir sesi olduğu aklıma gelmemişti.

Kulaklığı kulağımdan çıkarıp ona soru yöneltmek istesemde o beni engelleyip ağzını oynattı.

"İnince bunun hakkında konuşuruz."

Tek yapabildiğim başımı sallamak oldu. Sesi muhteşemdi gerçekten, mest olmuş bir şekilde şarkıyı dinledim. Çok anlamlı ve güzel bir şarkıydı, bu şarkıyı daha önce hiçbir yerde duymadığıma emindim. Acaba şarkıyı kendisi yazmış olabilir miydi?

Bunu kesinlikle soracaktım, bu kadar anlamlı bir şarkının onun ellerinden çıkmış olma fikri bile kalbimi oynatmıştı.

Kısa süre sonra geleceğimiz yere yaklaştığımızı fark edip ayaklandım. Benim ayaklanmamla Changbin'de kalkmıştı, birlikte otobüsten inip adımlamaya başladık. Orman manzaralı yolda minik adımlarla ilerliyorduk.

YuânfenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin