Erken Karar

24 4 0
                                    

2.Bölüm
   Angela, "Eve hoş geldin!" dedi. Gülümsüyordu. "Burası artık senin evin."
   Büyük ve bir sürü bilgisayarlar olan oda vardı önlerinde. Her bilgisayarda farklı şeyler yazıyordu. Ayrıca bir tarafta halterler, egzersiz ekipmanları, bir tarafta laboratuvar ekipmanları, bir tarafta da siyah bir koltuk ve önünde de büyükçe bir televizyon...
   "Çok güzel bir yermiş."
   "Burası bizim çalışma, araştırma ve dinlenme yerimiz. Hatta kola ve sodaların bulunduğu dolaplarımız da var. Sen gelmeden önce 4 kişiydik. Seni ekibimizle tanıştırayım."
   Çalışma alanında halter kaldıran kişiye doğru gittiler. O da halteri yerine bıraktı ve oturur vaziyete geldi.
   Angela göstererek, "Bu güçlü kişi Ryutarou. O buradaki herkesin ustası ve koruyucusudur."dedi. Ryutarou kaslı, uzun boylu biriydi. Kahverengi saçlarının arasında beyaz saçlar kendini belli ediyordu. Bu da havalı bir görünüm sağlıyordu.
   "Kim bu?" diye sordu Ryutarou.
   "Benim adım Bulut. Tanıştığımıza memnun oldum Ryutarou." dedi ve elini uzattı. Fakat Ryutarou elini sıkmadı ve görmezden geldi.
   "Neden bana görevin sadece onları korumak olduğunu söyledin? Neden benim bundan haberim yok?" 
   Angela biraz başını eğerek, "Çünkü gizliydi." dedi.
   "Ekibe bir kişi daha katılacaksa şimdiden haber ver." sesini biraz yükseltmişti. 
   "Merak etme Bulut son kişi." diye cevap verdi. Ryutarou'nun böyle davranmasına kızmıştı.
   "Öyleyse bırakın çalışayım."
   Oradan ayrıldıklarında Bulut onun ne kadar soğuk biri olduğunu düşündü. Sesinde kızgınlık başta olmak üzere hiç duygu olmadığını düşündü. Bu sefer de koltukta yatan kişiye doğru gittiler. Bu kişi sarı saçlı ve Bulut'tan biraz uzundu. Angela uyuyan çocuğu uyandırdı. 
   "Austin, geldik, kalk!" diye bağırarak.
   O da, "Oh hayır! Nerdeyiz!" dedi ve etrafına baktı. Daha sonra kendine geldi ve "Bu kim yav?" dedi.
   "Bu bizim ekibimize yeni gelen biri. İsmi Bulut."
   "Hoş geldin arkadaşım ama şimdi çooook uykum var daha sonra da tanışırız." O uykuya dalarken tekrar farklı bir yere yöneldiler. Bu sefer de laboratuvara gidiyorlardı.
   "Austin zamanının çoğunu uyuyarak ve bilgasayar oynayarak geçirir."
   "Bana tembellerin yaptığı şeyler gibi geldi."
   "Aslında bütün yaptığı şeyler bunlar değil. Hepimizden iyi bir yüzücü ve koşucudur. Günde en az bir kez havuza gider. Neyse laboratuvara geldik."
   "Hoş geldiniz ama lütfen biraz bekleyin." dedi mikroskoba bakan sarı saçlı kız. Nihayet işi bittiğide, "Beklettiğim için kusura bakmayın." dedi.
   "Hiç önemli değil. Bulut bu kız Alice, Alice bu oğlan Bulut. İşte siz tanışın falan, benim işlerim var. Tanıtacak başka bir şey de kalmadı zaten." dedi ve gitti Angela.
   "Eee Bulut kendinden bahset. Bilimi sever misin?" diye sordu Alice.
   "Evet bilim ve matematikle aram iyidir."
   "Buna sevindim. Bu sabah bir deney yapmayı düşünüyordum. Beraber yapmak ister misin?" (İsterseniz bunu siz de yapabilirsiniz.)
   "Tabii ki. Çok merak ettim."
   "Şimdi dünyanın en sert sıvısını yapacağız."
   "Sıvı mı? Katı olmadığından emin misin?"
   "Birazdan göreceksin. Malzeme olarak bir su bardağı mısır nişastası, yarım su bardağı su, bir de kap. Ben gıda boyasıyla bunu renklendireceğim. Rengi sen seç"
   "Rengi mavi olsun."
   "Tamam. Önce nişastayı kaba boşaltıyoruz. Sonra gıda boyasını koyuyoruz. Daha sonrada yavaşça su ekleyerek karıştırıyoruz." diye konuşarak yaptı Alice. Nihayet hazır olduğunda, "Hazır! Denemek ister misin?" dedi. Bulut başını 'evet' anlamında salladı. "Peki, dediklerimi yap. Parmağını hem hızlı hem de yavaş batırmaya çalış."
   Bulut parmağını karışıma önce hızlı batırmayı denedi fakat parmağını sanki bir taşa bastırıyormuş gibi içine girmedi. Döndü ve Alice'e baktı.
   "Devam et. Yavaş dene." dedi gülümseyerek Alice.
   Bulut bu kez yavaş batırmayı denedi. Bu kez parmağı sıvının içine battı. Bulut şaşkınlığına engel olamadı. 
   "Whoa" diye bir ses çıktı Bulut'dan istemsizce.
   "Çok garip değil mi?"
   "Hiç tahmin etmemiştim."
   "Şimdi birazını eline al sık ve bırak."
    Bulut karışımın birazını eline aldı ve sıktı. Sıvı anında katıya döndü ve bıraktığında tekrar sıvı oldu, aktı.
   "Bu nasıl olur?"
   "İnsanın akşama kadar oynayası geliyor değil mi?"
   "Evet, hemde çok."
   Bir de Alice denedi karışımı. Bulut 'en azından biri arkadaşım oldu' dedi içinden ve gülümsedi. Bulut'un gülümsediğini gören Alice: 
   "Neden gülümsüyorsun?"
   "Sen beni diğerlerinden iyi karşıladın. Teşekkür ederim."
   "Ne demek. Hem diğerlerini pek umursama. Ryu sana kötü davranıyordur ama zamanla, sana alıştıkça yumuşayacaktır. Austin ile zaten uyanır uyanmaz kanka olursunuz."
   "Sen öyle diyorsan."
   Onlar konuşurken Angela arkadan seslendi. Bulut'u çağırıyordu.
   "Öyleyse ben gidiyorum. Görüşürüz."
   "Kahvaltıda görüşürüz."
   Bulut Angela'nın yanına gitti. Daha sonra birlikte Ryutarou'nun yanına yürüdüler.
   "Bulut seni bundan sonra Ryu eğitecek." dedi Angela. Ryutarou çok şaşırmıştı.
   "Ne! Zaten başımda bir bela var. İkinci bir tane istemiyorum."
   "Sana haftalık on tane enerji içeceği alırım."
   "Kabul ediyorum."
   "Güzel." dedi Angela ve arkasını dönüp gitti.
   "Başlayalım."
   "Hemen mi?"
   "Evet. Ama kahvaltıya az kaldığı için sadece gücüne bakacağım. Yerdeki yirmi kiloluk ağırlığı kaldır." dedi ve gösterdi. Ardından "Sol elinle." diye ekledi.
   Bulut içinden 'yirmi kilo' diye geçirdi. Sol eliyle soğuk demiri kavradı ve kaldırmaya çalıştı. Fakat sadece beş santim kadar kaldırabildi. Birkaç denemeden sonra sağ eliyle de tutup kaldırmayı başardı. 
   "Tam da tahmin ettiğim gibi. Sol elin çok güçsüz. Senle çok işimiz var. Hiç mi ağır bir şey kaldırmadın?"
   "Beş kilo ağır sayılmaz mı?" dediği şeye gülmemek için kendini zor tutuyordu Bulut.
   "Beş kilo dünyadaki en ağır şey!" diye bağırdı Ryu. İçini çekerek sakinleşti. "Kahvaltıya gidelim." dedi ve önden yürümeye başladı. Bulut onun neredeyse delirmek üzereyim diye iç geçirdigini duymuştu. Peşinden o da yürümeye başladı.  
   Nihayet yemekhaneye gelmişlerdi. Burası o kadar büyüktü ki yüzlerce kişi sığabilirdi fakat sadece bir kaç masa vardı. Ryutarou masalardan birine oturdu. Bulut da karşısına geçti. Uzun süre boş boş beklediler. Bulut daha fazla dayanamadı.
   "Neyi bekliyoruz?" 
   "Alice'in yemek hazır demesini bekliyoruz." dedi Ryu. Bulut'un sabırsızlandığını görünce "Normalde bu kadar geç kalmazdık. Senin gelişin her şeyi etkiledi." dedi. Bulut buna üzülmüştü.
   O sırada Alice'in sesi duyuldu. Herkes tam ayaklanmıştı ki kapının yanından bir ses geldi. Bu sesi çıkaran kişi Angela idi. Kapının yanındaki duvarı yıkmış geliyordu. Beraber Alice'in yanına yürümeye başladılar.
   "Çok geç kalmadım değil mi?" diye sordu üzerindeki tozları çırparken. 
   Ryutarou da cevaben "Tam zamanında yetiştin" dedi.
   Bulut hala şaşkındı. "Neden kapı varken duvarı yıktın ki? diye sordu. O sırada Alice'in yanına geldiler.
   "Çünkü kimlik kartımı odamda unutmuşum." dedi Angela.
   "Peki diğer kapılar?" diye sordu Alice gülerek.
   "Onları da yıktım" 
   Kahvaltı sohbetle ve kahkahalarla geçti. Bulut eğleniyordu. Önceki hayatından daha iyi bir hayatı olduğunu düşünüyordu. Fakat daha hiç bir şey başlamamıştı. 
   Angela anında ayağa kalktı ve bağırarak "Bu daha önce hiç olmamıştı!" dedi. Herkes şaşkınlıkla bakarken konuştu. "Acele edin ve hazırlanın. Göreve gidiyoruz."

İmha Birliği: Büyük YıkılışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin