Yolculuk Başlıyor

11 3 0
                                    

   3.Bölüm
   Herkes yere oturmuş yuvarlak oluşturmuştu. Işıklar söndürülmüş ve ortam oluşturulmuştu. Tek ışık kaynağı ortadaki fenerdi. Herkes Angela'nın başlamasını bekliyordu.
   "Size bir efsane anlatacağım. Uzun uzun yıllar önce insanların sonunu getirecek bir savaş çıkmış. Dünyanın her bir yanından isyancılar toplanmış ve bu savaşın sonunu getirmeye karar vermişler ama bunun tüm ülkelerin onlara karşı durmasını sağlayacağını bilmiyorlarmış. Bunun sonucunda onlara karşı durmak yerine kaçanlar olmuş. İsyancıların başı Markus geri çekilmeyi ve masumlara yapılan işkencelerin devamını istemiyormuş. Bunun üzerine Markus bir arayışa çıkmış. Köylüler arasında kuzeyde bulunan bir mağarada yaşayan ejderhanın bütün savaşları birtireceği hakkında bir efsane olduğunu duydu. Bu ejderhayı bulabilecek biri varsa o da Markus'du çünkü burayı sadece kalbi barışla dolup taşanlar bulabilirdi. Markus'un önüne bir işaret çıktı ve onu takip etti. Markus bu yolculukta bütün yoldaşlarını cennete uğurladı ama pes etmedi. Bu işareti sonuna kadar takip etti ve mağarayı buldu. İçerisinde ejderha gerçekten de vardı. Marcus'a barışı gerçekten isteyip istemediğini sordu. Ejderha bu soruya cevap olarak 'evet' alınca Markus'u bir teste tabi tuttu. Markus'un testi başarıyla geçtiğini gören ejderha, ona kendi nefesiyle büyülenmiş yedi eşya verdi. Bunların arasında geleceği görmeye yarayan bile vardı. Ejderha Markus'a bunları kullandıktan sonra geri getirmesini söyledi ve kayboldu. Markus bunlarla bir şekilde barışı getirmeyi başardı ama kral tavafından tutuklandı. Büyücülükle suçlandı ve idam cezasına çarptırıldı. Adalet hala tamamen sağlanmamıştı ve cahillik yüzünden savaşlar yeniden başlayacaktı. Markus bunun üzerine Ejdarhaya seslendi. Ejderha ruhuyla eşyaları dağıtmasını söyledi. Böylece barış isteyenler bunları tekrar bulabilecekti. Markus hayatını feda ederek ruhunu bedeninden ayırdı. Son kalan aurasıyla eşyaları yedi ayrı kıtaya dağıttı. Elbet birgün mutlaka bunları iyiye kullanacak birileri çıkacaktı. Ve çıktı da. Artık bu bir efsane değil. Bu gerçek. Nereden mi biliyorum? Çünkü bunlardan bir tanesi bende."
   Aralarında bir tek Ryutarou boş boş bakıyordu. Alice heyecanlanmıştı. 
   Alice:
   "Şaka yapıyorsun!" dedi heyecanla.
   Bulut:
   "Bu gerçek olamaz. Ejderhalar falan." 
   Angela:
   "Ama gerçek hatta sen bile benimki ile karşılaştın." Dedi Bulut'u göstererek. 
   Bulut biraz düşündü ve bir anda hatırladı:
   "Odamdaki ayna deme bana."
   Angela:
   "Bildin. Neyse konuya dönelim. Normal bir insanın bu yaratıkları öldürmesi imkansız kadar zor. O yüzden bu eşyalara ihtiyacımız var. Onları ve bu yaratıkların kaynağını bulmak bizim asıl görevimiz. Soruyu sorar mısın?" dedi Ryutarou'ya bakarak.
   Ryutarou:
   "Neden biz?" Diye sordu.
   Austin, Angela'nın konuşmasına izin vermeden hemen söze atladı.
   "Çünkü bizim süper gücümüz var. Dimi dimi?"
   Ryutarou:
   "Aslında bu süper güç sayılmaz. Sadece yaratığın DNA'sından yapılan silahları kullanabilmemizi sağlıyor."
   Angela:
   "Neyse bu kadar sohbet yeter yarın sabah saatlerinde yola çıkıyoruz. Herkes odalarına dağılsın. İyi uykular."
   Alice:
   "Tatlı rüyalar." Dedi gülümseyerek.
   Bulut:
   "Size de."
   Herkes oradan ayrıldı. Bulut odasına geldiğinde yayını koltuğun üzerine nazikçe yerleştirdi ve yatağına yattı. Bir süre tavana baktı ve düşündü. Bir gün savaşa gideceğini biliyordu ama hiç bu kadar erken olacağını düşünmemişti. Bir anda hiçlikten bir ses geldi:
   "Benim adım Astariel." 
   "Ha! Kim var orada!" Dedi Bulut. Anında kalktı ve banyoya baktı. Ama kimse yoktu. Bulut bir anda yayına baktı. "İsmin çok güzelmiş Astariel." Dedi. Yayı parıltılarına ayrıldı ve annesinin kolyesine girdi.

.

.

.

   Başkan konuşmaya hazırlanıyordu. Kürsüye çıktı ve boğazını temizledi.
   "Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim. Direk söze gireceğim. Bundan 14 yıl önce bu duvarlar yapılırken bugün için çalışmalara başlandı. En başında yiyecek ve su kaynaklarımızın kritik seviyeye geleceği tahmin edilmişti. Bir çok su depomuz şu anda dolu o yüzden şimdi yiyeceğe önem vereceğiz. Bugün özgürlüğe bir adım daha yaklaşacağız. Hepimizin huzurunda kapılar ilk kez açılacak ve ekiplerimiz kızım Angela başkanlığında dışarı çıkacaklar. Bu çok ağır bir görev lütfen onlar için bir cesaretlendirme alkışı yapalım."
   Başkan dahil herkes alkışlıyordu. Bulut kendini kahraman gibi hissediyordu. 
   "Silahının ismini öğrenmişsin sanırım." Dedi Ryutarou.
   "Evet öğrendim. Sanki sesini kafamda duydum."
   "Bu çok normal."
   "Bulut!" Diye seslendi biri arkadan. Bulut arkasını döndü.
   "Anne!" Koşarak yanına gitti ve sarıldı.
   "Seni çok özleyeceğim." Dedi annesi. Ağlıyordu. Bulut annesinin yanağından akan gözyaşını sildi.
   "Ben de seni özleyeceğim. Ama lütfen ağlama. Seninle tekrar buluşacağız nasıl olsa."
   "Tamam ama sağ salim döneceğine söz ver."
   Bulut ağzını açamadan büyük bir gürültü koptu. Kapıdan gelmişti bu ses. Garip mekaniklerle duvarlara paralel açılıyordu kapı. Herkes gitmeye hazırdı.
   "Hazırsanız gidiyoruz." Dedi Angela. Yavaş tempoda koşmaya başladılar.
   Bulut üvey annesine döndü ve "Beni merak etme ben iyi olacağım. Kendine dikkat et." Dedi. Hemen ardından Bulut da diğerlerine katıldı. 

Bölüm Sonu...

İmha Birliği: Büyük YıkılışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin