İlk Bakış

18 2 0
                                    

Kumsal, yağmurlu gecede şemsiyesini açmış evine doğru ilerliyordu. Yağmur her ne kadar hızlı olsa da adımları bir o kadar yavaştı. Buz gibi bu gece de dışarıda olan sadece o değildi. Fakat Kumsal'ın yürüdüğü sokak tamamen boştu. Bir eli cebinde diğer eli şemsiyesini tutarken donuyordu. Ama içi yanıyordu. Kalbi yanıyordu. Ruhu eziliyordu. Her ne kadar neşeli, tatlı ve güzel yüzlü olsa da onunda bir geçmişi vardı, ruhunu ele geçiren ve unutamadığı.

Adımlarını hızlandırdı. Arabasını almadığı için pişman olmuştu. Yürümek istemişti ama yanlış gün seçmişti. Sokaktan geçen hiç kimsenin olmaması onu biraz ürkütüyordu. Sokak lambalarının aydınlattığı yolda çıkan tek ses topuklu botlarının sesleriydi.

Evinin önüne geldiğindeyse yan komşusu olan Sedat amcanın evinin önünde 2 aracın durduğunu farketti. Garip olan ise Sedat amcanın bildiği kadarıyla kimsesinin olmayışıydı. En azından Kumsal'a öyle anlatmıştı. Sedat amca ellili yaşlarının sonlarına yaklaşmış ancak genç görünümlü, iri ama şefkatli ve çok iyi bir insandı. Kumsal'ın olmayan babasının yerini dolduruyordu. Neredeyse 2 yıldır bu evde oturuyordu Kumsal ve Sedat amcayla tanıştığı için o kadar şanlıydı ki. Babası bile onu bu kadar sevmezken Sedat amcanın karşılıksız sevgisi onu duygulandırıyordu.

Merakını her ne kadar bastırmaya çalışsa da başaramamıştı. Onun kimsesi yoktu ki. Karısını 10 yıl önce kaybetmişti ve bildiği kadarıyla çocuğu yoktu. Bedeni titrese dahi adımlarını yan eve doğru yöneltti. Zaten yüksek topuklu botları yüzünden ayakları acıyordu. Güzel olmasaydı hayatta rahatsız bu ayakkabıları giymezdi.

Demir parmaklı bahçe kapısını itip basamaklardan indi. Evin kapısına doğru yürümeye başladı. Kapının önünde durup elini yumruk yapıp tam kapıyı tıklatacakken kapı bir anda açıldı. Kumsal korkuyla geriye doğru bir adım attı. Kafasını kaldırıp karşısındaki genç uzun boylu, buğday tenli genç adama baktı. Buda kimdi böyle. Kaşlarını hafifçe yukarıya kaldırdı. Genç adam ve Kumsal kısa bir bakışmanın ardından arkadan Sedat amca belirdi. "Kumsal kızım hoşgeldin. Bak seni kiminle tanıştıracağım. Bu Yankı, benim manevi oğlum. Yankı bu genç hanım ise Kumsal, benim bakıcım, manevi kızım ve sevgili dert ortağım ayrıca arkadaşım." Kumsal bu uzun cümleden sonra şaşırmıştı. Kendisine bu manevi oğuldan hiç bahsetmemişti. Gözlerini karşısındaki genç adama çevirdi. O da kendisine bakıyordu. "Merhaba, memnun oldum." diyip elini uzattı.

Genç adam karşısındaki beyaz tenli sarı saçlı ve soğuktan kırmızaya dönmüş küçük burunlu ve yanaklı tatlı kıza baktı. Hayatında ilk defa böylesine doğal güzel bir kızla karşılaşıyordu. Kalbinin ritmi bozulmuştu. Naif sesine ve kemikli zarif eline odaklanmıştı. "Merhaba, bende memnun oldum. " diyip kızın zarif güzel elini tutup tokalaştılar. Kızın yüzüne taktığı gülümsemesinden gözlerini alamamıştı. Bir kadın nasıl böylesine güzel olabilir? diye düşündü. Galiba kafayı sıyırdım.

Kumsal adamın büyük avucundan eline geçen sıcaklıkta mest olmuştu. O an elinin gerçekten ten sıcaklığına ihtiyacı olduğunu düşünmüştü. Bakışlarını genç adama çıkarttı. Soğuktan kırmızıya dönmüş yanakları adamın genç bakışlarıyla daha da kızarmıştı. Gözlerini kaçırıp elini çekti. Çektiği eli tekrardan üşümüştü. "Sedat amca nasılsın? Yemeğin vardır umarım. Bugün derslerim geç bitti."

AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin