0.6

834 90 34
                                    

Merhabalar ben geldim bir önceki bölüme oranla daha uzun bir bölümle hemde

İyi okumalar size...

***

Öyle derin yaralar vardır ki, üzerinden yıllar geçse de o yara asla kapanmaz. Her aklına geldiğinde canın yanar ama elinden de hiçbir şey gelmez. Günlük telaşlarla o üzüntün ötelenir, kalbinin derinliklerine gömülür.

Hafif esen rüzgarla düşüncelerimden sıyrılıp etrafıma bakındım bir kez daha. Sabahtan beri yaptığım tek şey buydu sanırım. Şuan Han Nehri'nin yanındaydım ve saat neredeyse yediye geliyordu. Sabahtan beri buradaydım çünkü bugün anne ve babamın ölüm yıldönümüydü. Bu sene cesaret edipte mezarlarına gidememiştim. Onun yerine buraya gelmiştim. Çünkü annem bana üzüldüğümde nehre bakmamı söylerdi. Suyun beni rahatlatacağını düşünürdü ki haklıydı da.

Normalde bugün ablam da yanımda olurdu ama iş yerinde son dakika acil bir davası çıkmıştı. Şuan da burada olmadığı için üzüldüğüne çok emindim ama iş bu beklemezdi.

Onunda, benimde uygun olduğumuz bir zamanda ailemizin yanına gitmek daha doğru olurdu. Belki de ben ablam yanımda olmadığı için cesaret edipte bizimkilerin yanına gidememişimdir. Ablamla gittiğim zaman kendimi hep daha rahat hissederdim çünkü. Ablam bu hayattaki tek ailemdi.

Sessizde olan telefonum titrediğinde ablamın aradığından çok emindim. Eve dönmüş olmalıydı. Beni evde göremeyince de merak edip aramıştır. Hâlâ çalmakta olan telefonumu açtım. "Chaeng saat kaç oldu, neredesin sen?" Derin bir nefes aldım. "Nehir kenarındayım abla."

"Neden oradasın? Bizimkilerin yanına gitmedin mi?" Yutkunma ihtiyacı hissettim. "Gidemedim. Cesaret edemedim. Birlikte gidelim abla olur mu?" Ablamdan bir süre ses gelmedi. Tam ekrana bakacağım sırada yanıtladı beni. "Tabi ki Chaeyoung. Bu ikimiz açısından da daha iyi olur. Hem bizimkilere müjdeyi birlikte vermiş oluruz."

"Ne müjdesi?" diye sordum. "Ne müjdesi olucak Chaeyoung. Hamile olduğunu, bizimkilere torunları olacağını birlikte söyleriz." Karnıma bakma ihtiyacı hissettim. Doğru ya ben hamileydim. Sabahtan beri de hiçbir şey yememiştim. Bu onun için zararlaydı değil mi? Daha şimdiden kötü bir anneydim ben.

"Tamam mı Rosie? Hadi şimdi geç olmadan eve gel. Yemek yapıyorum birlikte yeriz." Ablamın varlığına bir kez daha şükrettim. O olmasa ne yapardım ben. Zaten yalnız olduğum bu dünyada kendimi daha da yalnız hissederdim. O, iyi ki vardı.

"Tamam abla, geliyorum şimdi." deyip telefonu kapattım. Ablam haklıydı. Geç olmadan eve gitmem gerekiyordu. Bu saatte taksi bulmak zor olacaktı. Buralarda insanlar genelde bu saatlerde dışarı çıkardı. Etraf oldukça kalabalıklaşırdı.

Daha fazla oyalanmadan oturduğum banktan kalktım ve taksi durağına ilerledim. Durak, bekleyen birkaç kişi dışında fazla kalabalık değildi. Bu da demek oluyordu ki biraz bekleyecektim. Bir süre orada durup taksi bekledim ama bir tanesi hariç başka bir taksi gelmedi. Taksi bekleyen insanlar da sıkılmış olacaktı ki yürümeye karar vermişlerdi. Ama ben yürüyemezdim. Evim buraya birazcık uzaktı.

Bir süre sonra önümde siyah, markasını bilmediğim ama oldukça güzel olan bir araba durdu. Beni ilgilendirmediği için kafamı başka bir yöne çevirdim. Ama adımı duyduğum için kafamı kaldırdığımda Bay Jeon'la karşılaştım. "Merhaba Rosé. Eve mi gidiyorsun?" Onu gördüğüm için şaşırmıştım ama sorusunu yanıtladım. "Şey evet, taksi bekliyorum."

"Bence daha fazla bekleme çünkü kaza olmuş. Yolu kapattılar. Taksi buraya bir süre daha gelmez. İstersen seni eve bırakabilirim." Tam reddedeceğim sırada sözümü kesti. "Merak etme bana hiç zahmet olmayacak. Atla." dediğinde bir daha itiraz etmeyip arabaya bindim. Haklı olabilirdi. Biraz daha geç kalıp ablamı meraklandırmak istemiyordum.

A New Future Together • rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin