0.7

677 70 49
                                    

Merhabalar ben geldim...

Ara verdiğim kurguma yb atmaya geldim :)

İyi okumalar...

***

Korku ve tedirginlik. Şuan hissettiğim şeyler bunlardı. Kaşlarını çatan o insanlardan korkmuştum. Fakat bir yandan haklılardı. Kapıyı açtıkları ilk anda beni görmeleri onları kızdırmış olmalıydı. Bende hatalıydım. Kapıyı dinlememeliydim ama sesleri dışarıya kadar geliyordu. Bu durumda en az benim kadar onlar da hatalıydı. Ama şuan bunu söylemek çok zordu çünkü iki tane kızgın göz üzerimdeydi.

Birini tanıyordum. Restoranda çıkan olayda yanımıza gelen polisti bu. Adı sanırsam Namjoon'du. Ama diğerini tanımıyordum. Onu ilk kez görmüştüm. Jungkook ise şokla karışık şaşkınlıkla bakıyordu bana. Sanırım ikiside aynı şeydi. İyice kafayı yiyordum. Hormonlar bana yaramıyordu.

Adını bilmediğim çocuk yanıma gelip beni sarstığında iyice korkmuştum. "Sen kimsin?! Bizi mi dinliyordun?!" dediğinde "Bb-ben..." desemde gerisini getirememiștim. Jungkook hızlıca yanıma gelip adını bilmediğim çocuğu benden uzaklaştırdı. "Kendine gel Yugyeom! Bir kadına hemde hamile bir kadına bağıramazsın!" Artık adını bildiğim çocuk, yani Yugyeom "Ama Ju-" diyemeden Jungkook onu susturmuștu.

"Sakin ol Yugyeom. Rosé, ajan şirkette görülmeye başladıktan birkaç ay sonra ise girdi. O ajan değil!" demişti Jungkook. Evet ben ajan değildim. Ama Yugyeom öyle bir bağırmıştı ki, hormonların da etkisiyle bir ara ben bile ajan olup olmadığımdan şüphe etmiştim. Hormonlar bana kafayı yedirtiyordu.

Adı Yugyeom olan çocuk ensesini kaşıdı. Bu ne demekti peki?

"Ben... Konuşmaların üzerine birden onu görünce yanlış anladım sanırım." deyip bana baktı. "Özür dilerim." Korkudan sesimi yuttuğumu bildiğim için sadece başımı sallamakla yetinmiștim. Aptal Rosé. Ses yutmak ne ya?!

Jungkook elini belime koyduğunda huylanmıștım. Aynı zamanda gerilmiștim de.

"Tamam Yugyeom." dediğinde aynı zamanda Namjoon'a bakıyordu. "Rosé'yi buraya ben çağırmıştım, işle ilgili. Bizi yalnız bırakabilir misiniz?" demişti Jungkook. Namjoon ve Yugyeom sırayla odadan çıktıklarında baş başa kalmıştık. Eli belimde, beni masanın önündeki sandalyelerden birine oturtmuştu. O da karşıma oturduğunda "Sanırım bizi duydun." demişti.

Sesimin geri geldiğini anladığımda "Aslında Bay Jeon'un oğlu olduğunuzu ve şirkette bilmediğim bir ajan olduğunu mu?" dedim. Ona bakarak omuz silktim. "Sanırım."
Kafasını iki yana sallayıp güldüğünde "Farklı bir kızsın." dedi.

"Hangi açıdan?" diye sordum. Merak etmiştim. "Gergin ortamlarda bile kendinden ödün vermiyorsun. Az önce duymuş olduklarını başka biri duymuş olsaydı koşa koşa birilerine anlatmaya giderdi." Şimdi gülme sırası bendeydi. Küçük bir tebessümle karnımı gösterdim. "Bu halimle koşabileceğimi hiç sanmıyorum. Tehlikeli olabilirdi." dedim. Daha 3 aylıktı. Minicikti.

Buruk bir tebessümle karnıma bakıp kafasını salladı. "Haklı olabilirsin. Bu konu hakkında pek bir bilgim yok." dedi. Kafamı salladım ve tekrar karnıma baktım. Küçücük, minicik bir çıkıntı vardı sanki. Ya da bana öyle geliyordu sanırım. Bilemiyorum.

Tekrar Jungkook'a döndüğümde zaten bana baktığını gördüm. Bu utanmama sebep olmuştu. Niye bana öyle bakıyordu ki? Hafif öksürüp konuşmaya çalıştım. Ortamdaki hava değişiyordu. "Peki... Şu ajan mevzusu nedir? Bilmek isterim. Tabi anlatmak istemezseniz, siz bilirsiniz." dedim.

"Bana siz demene gerek yok Rosé. Yakın olduğum insanlarla aramda resmiyet olmasını sevmiyorum."

Yakın mı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

A New Future Together • rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin