Sonsuz maviyi izlerken kadehimdeki şaraptan bir yudum aldım. Bana huzurun tanımını sorsalar hemen bu anımın bir fotoğrafını çekip onu gösterirdim. Herkesten ve her şeyden uzaktım. Sadece ben vardım. Dalga sesleriyle Kaan Tangöze'nin uyuşturucu sesi yalnızlığıma eşlik ediyordu.
Özledim seni harbiden,
Aklıma da düşüverir aniden.
İçince, açılınca.Sahilin en ucunda oturmuş bir yandan denizi izliyor bir yandan batan güneşi takip ediyordum. Güneşin kızıllığı gözlerimi yakmaya başlamıştı. İç geçirdim. Ne olurdu gün biraz daha uzasaydı. Sonsuza kadar sürseydi bu keyfim. Bi ek süre olsaydı hava hemen kararmasaydı saatler dursaydı da eve gitmek zorunda olmasaydım.
Aslında annem 10 dakika önce 15. aramasını yapmamış olsaydı buradan beni kimse kaldıramazdı ama artık kendimi o kasıntı yemeğe katılmak için mecbur hissediyordum.
Yerden kalkıp şortuma yapışan kum tanelerini silktim. Şarap şişesini ve kadehi bavul gibi olan çantama atıp yürüdüm.
Bugün ablamın sevgilisi ve ailesi yemeğe geliyordu. Bir nevi tanışma gibiydi. Ailesi çok zengin aşırı kasıntı ve ultra sosyete oldugu için annem çok gergindi. Çocuğun annesi derneklerin pahalı yemeklerinde sosyete kankalarına 'Murat da bir kız bulmuş ki anlatamam tam bir varoş.' dememesi için büyük bir seferberlik ilan etmişti.
Sabah kapıyı alacaklı gibi çalan temizlikçi yüzünden 7de uyanmıştım. Annem dün evi 2 kere silip süpürmesine rağmen yetmemiş bugün de temizlikçi çağırmıştı. Normalde durumumuz temizlikçiye para verecek kadar iyi olmasa da annem babamı bir kereliğine ikna etmeyi başarmıştı. Bugün de planlara göre temizlikçi tekrardan evleri silip süpürecek, annem yemekleri yapıcak ablam ve ben de tatlıları halledecektik. Buraya kaçarak planda ufak bi değişiklik yapmıştım. Aman, sanki benim çokta umrumdaydı ablamın zengin kayınvalidesi. Evet kötü ve işe yaramaz bir kız kardeştim.
Arabaya geldiğimde ağzımdaki şarap kokusunu dağıtmak için torpidodan naneli şeker aldım. Annem alkol içtiğimi anlarsa hemen kendini koltuğa atar fenalaşırdı. Sanki eroin bağımlısıymışım gibi kızımı kaybettim bakışları atar evi ayağa kaldırırdı. O kadar keyifliydim ki hiç keyfimin bozulmasını kaldıramazdım. Hoş, sevgili dünürleri gelecekken ben umrunda olur muydum orası muamma.
~~~
Arabayı evin önüne yanaştırıp yukarı çıktım. Kapı, 4. çalışımda komşunun 5 yaşındaki kızı tarafından açılmıştı. Seferberlik kaldığı yerden devam ediyordu. Mahalledeki tüm komşular bize dolmuş hepsi evin içinde koşuşturuyordu. Bu xx kromozom çokluğunda annemi bulmak için mutfaga gittim. Yüzü gözü una bulanmış ablamla göz göze geldiğimde bana öldürücü bakışlar attı.
"İlkim nerdesin sen? Sanırım aramasak çoluk çocuğa karıştığımda gelirdin eve." hamuru küçük elleriyle yoğurmaya çalışırken çok tatlı gözüküyordu. "Ayrıca aşk olsun. Yardım edeceğin yerde aldın başını gittin."
Çantamı masanın üzerine şişe ve kadeh kırılmasın diye özenle bıraktıktan sonra gönlünü almak için yanağından öptüm.
"Yani bu kadar kadın benim yokluğumu arattıysa pes. Olmadı alt mahalledeki kadınları da çağırsaydınız. 11e 11 ayrılıp çift kale maç yapardınız ablacım." kıkırdadım. O göz devirmeyi seçti. Unlu elleriyle üzerindeki önlüğü çıkarıp "Bari hazırlanmama yardım et. Biraz işe yara." deyip mutfaktan çıktı. Bende arkasına takıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkimizin Portresi
Teen FictionKapının önünde bulduğu yabancı bir adamla kendi karakalem portresini gören İlkim şoka uğramıştır. Her yerde resimdeki adamı aramaya başlar. Uzun uğraşlar sonucu hiç beklemediği anda onu bulur. İşler gittikçe garipleşirken bu karakalem resminden büyü...