"En azından birkaç tabağı taşımasına yardımcı olabilirsin." Saçlarını kırmızı, küçük ayıcıkların işlenmiş olduğu bandana ile toplamış, çizilmez olduğu iddia edilen tavanın sınırlarını zorlayan sarışın genç; mutfaktaki mermer görünümlü tezgâha yaslanarak onu izleyen arkadaşına doğru söyledi.
"Olabilirim." Seungmin tek kaşını kaldırmıştı ve odağı sağ tarafındaki dilsiz uşakta asılı duran çeşitli renkteki önlüklere kaymıştı. "Hayal ettiğin birçok şeyi yapabilir, hayal edemediğin birçok şey olabilirim."
Jisung çeşitli yemeklerle dolu tabakları, Chan'ın isteği üzerine salondaki antika masaya taşırken Min'in fazlasıyla sinir bozucu olduğunu düşünüyordu. "Sadece lanet bir tabak taşımanı istiyor." Felix'in yanından geçmeden önce, yumuşak saçlara hafifçe bir öpücük kondurmuştu. "Birinizin kıçı maddi ve manevi olarak havada durmaya bayılıyor, diğeriniz ise sırf sinirli diye liderini bıçaklıyor." Yanaklarını şişirerek mutfak kapısını tekmeleyerek açtıktan sonra söylenmeye devam etti. "Harika bir ikili olduğunuzu düşünmüyor musunuz?"
"Hayır." Karamel saçlı olan, saat henüz sabahın 7'si olmasına rağmen giymiş olduğu takım elbise içerisinde gerinirken söyledi.
"Evet." Felix dilini çıkartarak Seungmin'e dönmüştü. "Senin pastırmalarını tükürük yatağında sunacak ve aroma vermesi için yakacağım."
"Zaten yanık olduklarını fark etmemen beni ürkütüyor açıkçası Lix. Belki de eski arkadaşlarından birine muayene olman gerekiyordur."
Bang Chan, kapalı gözleri ile kokuyu takip ederek odaya girdiğinde sevimli(?) tartışmaları yarıda kesilmişti. "Seungmin, Jeongin için potansiyel bir vaka olmaktan endişelenmiyor musun?" Siyah şortunun belini aşağı çekerek dünden kalan yara izini göstermek istedi. "Tüh, iyileşmiş."
"Olayı fazla dramatikleştiriyorsun." Dedi Felix elektrikli ocağın altını kapatırken. "Sahi, ufaklık Adli Tıp Uzmanlığı için tezini verebildi mi acaba?"
"Onun için nasıl bir makale hazırladın bilmiyorum ama ilk ayı dolmadan Hükümet adına soruşturmalarda danışmanlık teklifi aldı." Chan son tabağı minik ellerden aldıktan sonra salona geçmişti.
Herkes ceviz ağacından yapılma, büyükçe masada yerlerini aldığında kısa süreli bir sessizlik oldu. Jisung ikizinin bardağına, özenle baktığı seradan topladığı çileklerle yaptığı sütü doldururken diğer ikili ile kişiliklerinin zıtlığı karşısında gülümsedi. Chan yeni demlediği filtre kahvesini yudumluyor, Seungmin ise çayına süt ilave ediyordu. 'Ne beyefendi ama!'
Felix'in hazırladığı amatörce ama lezzetli kahvaltı bir süre daha sessizce devam etti. Masadakiler Seungmin'in uzun zamandır yediği ev yemeğine en yakın besinler olduğu için lapanın tuzsuz oluşu yahut sosislerin az, pastırmaların çok pişmiş olmaları hakkında yorum yapmamıştı.
"Konuşmak istediğim bir şey var." Bang Chan ciddi bir ses tonu ile söyledi.
Diğerleri sakince çatallarını tabaklarına bırakırken bakışları liderlerine dönmüştü.
"Roma'nın Aconite hakkında bilgi sahibi olmadığı konusunda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum." Chan onay beklercesine ikizlere bakmıştı.
Felix kafasını sallayarak onayladı. Masadaki herkes cümlenin devamını tahmin edebiliyor olsa da sabırla liderin sözünü bitirmesini bekliyordu.
"Seungmin ve Minho'nun raporlarına göre Paris de temiz gözüküyor." Bu sefer başını sallayan Seungmin olmuştu.
"Almanya'nın, Avustralya'nın, Çin'in ve İskandinavların da durumdan bihaber olduklarını göz önüne alırsak, çok fazla seçeneğimiz kalmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aconite | [Hyunlix]
Fanfiction{Hyunlix, Straylix} Moskova 11 Ağustos 2020 Gamaleya Enstitüsü'nde henüz birkaç aydır çalışmakta olan beyaz yakalılar, laboratuvarın giriş kısmına yerleştirilen son model televizyona bakmayı reddediyordu. Kızıl saçlı olan laborant, adının kazınmış o...