İlk iş gününe heves ve neşeyle dolu olarak başlamıştı. Fakat Lee Yongbok'un uzun soluklu bir bilim kurgu dizisi çektirecek senaryolarla donatılmış hayallerinin arasında, tüm gün koşturarak değişik boyutlardaki dosyaları imzalatmak üzere suratsız patronuna taşımak yoktu. Hwang Hyunjin denen gıcık herif teşekkür etmeyi bırakın, bir kez olsun suratına bakmamıştı yahu!
Son kozunu oynamaya karar vermiş, deri çantasının içerisinden saklama kabını çıkarmıştı. Parmak ucunda sekerek tüm odağını önündeki laboratuvar sonuçlarına vermiş bedenin yanına gelmişti.
"Efendim?" Felix dikkatini çekebilmek için seslendi.
"Hm?" Gözlerini dosyalardan ayırmadan cevapladı. Siyah saçları Felix'in saçlarından dört beş santim kadar uzundu. Yüzüne dökülmelerinden rahatsız gözükmüyordu fakat yeni kişisel asistanı saç tutamlarını geriye atmamak için ellerini yumruk yapmak zorunda kalmıştı.
"Kurabiye sever misiniz?" Sorunun absürtlüğü karşısında kıkırdamak istediyse de ciddi ortam sayesinde kendine hâkim olmayı başarmıştı.
Saatler gibi gelen birkaç saniyenin ardından Bay Hwang kafasını kaldırmıştı. Gözleri kısa olanın elindeki kutuyu taradı. Kirpikleri Felix'in mutlulukla olmasını umduğu bir şekilde titremişti. "Bunlar ne?"
"Denemek ister misiniz?" Küçük eller hevesle kutunun kapağını açmış, bekliyordu. "Tazecikler. Bu sabah yaptım."
"Neden?" Hwang Hyunjin'in kafası karışmış gözüküyordu.
"Ne neden?"
"Neden kurabiye yaptın ki?" Bay Hwang sorusunu yineledi.
Felix şaşkındı. "Pişirmek için nedene ihtiyacım olduğunu düşünmemiştim." Dedi çatılı kaşlarının arasından.
"Her eylemin bir nedeni olmalı." Hyunjin kafasını kağıtlara geri gömmeden önce mırıldandı. Ses tonu oldukça sabit ve monotondu. Elinin tersi ile gitmesini işaret etti.
Ufak beden sinirlenmişti. Ayağını sesli bir şekilde yere vurduktan sonra saklama kabını kollarının arasına almış, nesneye sarılarak birkaç metre ötedeki kendi masasına oturmuştu. Dudakları büzülmüştü.
Sert gözlerle patronunu izlerken kutudaki kurabiyeleri ağzına sıkıştırıyordu. Yemiyorsa yemesindi! "Huysuz." Sesli düşündüğünü fark ettiyse de umursamadı. Konuşurken ağzından fırlayan kurabiye parçasıyla daha çok sinirlenmiş, sığdırabileceği son boşluğu da doldurmuştu.
"Kakaoya alerjim var." Hwang Hyunjin'in sesi ile duraksadı.
Bir sincap gibi şişirdiği yanakları ve şaşkınlıkla büyüyen gözleriyle kalakaldı. Hızla ağzındakilerin bir kısmını çiğnemiş, konuşabileceği kadar yer açtıktan sonra ellerini çırpmıştı. "Bir dahakine sade yaparım o halde patron!"
Hyunjin başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Yine de dudaklarındaki ufak kıvrılmayı yakalamak mümkündü.
Hwang Hyunjin yaklaşık iki saat sürecek toplantısına katılmak için ofisten ayrıldığında öğle saatleriydi. Gitmeden önce Felix'i oyalayacak binlerce emir yağdırmayı ihmal etmemişti pek tabi. İç çekerek önündeki dosyaları karıştırmaya devam etti. On yıl önceki salgının uzun çaplı etkilerini araştırabilmek için bir grup gönüllü birey üzerinde deneyler yapılıyordu ve genç asistan bu insanların dosyalarını yıllara göre düzenliyor, alfabetik sıraya göre diziyordu. İlgisini çekebilecek kısımlar olduğunda kağıtları kucağına alıyor, izleniyor olması ihtimaline karşı koluna yerleştirdiği minik kamera ile görüntülerini çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aconite | [Hyunlix]
Fanfikce{Hyunlix, Straylix} Moskova 11 Ağustos 2020 Gamaleya Enstitüsü'nde henüz birkaç aydır çalışmakta olan beyaz yakalılar, laboratuvarın giriş kısmına yerleştirilen son model televizyona bakmayı reddediyordu. Kızıl saçlı olan laborant, adının kazınmış o...