"Hayalet görmüş gibisin." Hwang Hyunjin alaylı bir şekilde söyledi. Parlak rugan ayakkabıları ritmik bir şekilde parkeyi dövüyordu, elleri göğsünde kenetlenmişti ve küçük bedenin odadan tamamen çıkmasını izliyordu.
Lee aklından geçen her şeyi bağırmak istedi. Patronunu yakalarından kavrama, sarsarak hesap sorma arzusu ile dolmuştu. Bu adam tam olarak kimdi? Ne biliyordu? Gördükleri aldatmacan ibaret olabilir miydi? Şu anlık, hayatında emin olduğu tek şey dizlerini kendine çekerek saatlerce ağlamak istediğiydi. Hataydı. Buraya geri dönmek büyük bir hataydı.
Derin bir nefes aldı. "Sarışın olduğunuzu bilmiyordum." Dedi Felix sesinin titremiyor olduğunu umarak.
Hyunjin'in gözleri asistanının alnına dökülen siyah ve gri karışımı tutamlarda dolanmıştı. Bakışları batmakta olan güneşin son ışıklarıyla aydınlatılan kahverengi kürelerde duraksadı. "Ortak olan tek noktamız buymuş gibi gözüküyor."
Umursamazca mırıldandığı sözcükler Felix'in omurgasında ufak bir ürperti dalgasının daha gezinmesine neden olmuştu. Duruşunu dikleştirdi. 'Sarışın olduğumu biliyor?'
"Zamanla daha fazlasını keşfedeceğimizi düşünüyorum." Felix söyledi. Odadan çıkmadan önce eline geçirdiği bebe mavisi gömleğin düğmelerini kaparken kendi çalışma masasına doğru adımlıyordu. Ufak elleri hızlı bir hareketle çantasındaki telefonu kavramıştı. "Lavaboya uğramam gerekiyor, efendim."
Hyunjin cevap vermedi. Eliyle kapıyı işaret ederken yüzündeki gülümsemeyi korumakta ısrarcı gözüküyordu. Alaycıydı. Fakat Felix için ilginç olan gerçek oluşuydu. Mimikleri mutlulukla donatılmıştı, patronu tamamen haz doluydu.
Felix küçük kabine kendini nasıl attığını hatırlamıyordu. Telefonunu hızla kulağına götürürken hırsla tırnaklarının kenarındaki et parçalarını ısırıyordu. İkinci çalışta arama cevaplandığında, karşısındakinin konuşmasına izin vermedi.
"Kimseye benimle konuştuğunu ve bir problem olduğunu fark ettirme." Hızlı nefeslerini düzenleyebilmek için birkaç saniye duraksamak zorunda kaldı. "Görüntüyü aç, sana kolu nasıl hareket ettirmen gerektiğini söyleyeceğim."
Karşısındaki onu sorgulamadı, ağzından çıkan her şeyi harfiyen uyguluyordu. Felix sert ısırıklarından dolayı diline dökülmekte olan sıvıyı umursamadı. Eh ne de olsa tadını alamıyordu.
"Güney doğu, batı, kuzey batı, batı, doğu, güney doğu." Gördüklerini hızlıca çözüp arkadaşına aktarıyordu.
"Oldu." Jisung hattın öteki ucunda sessizce mırıldandı. Açılmakta olan kapıyı görebilmesi için telefonun açısını ayarladı.
"İçeri gir." Yoldaşı onu onayladı ve laboratuvara adımladı.
"Şimdi ne yapayım?" Jisung merakla sordu.
Felix telefonunun ön kamerasını açıp gözüne doğru odaklarken mırıldandı. "Okuyucuya yaklaştır." Onay sesini duyduklarında konuşmaya devam etti. "Bilgisayarı aç."
"Neler oluyor?" Han daha fazla dayanamayacaktı. Telefonu masaya yasladı, gergin bedenini koltuğa bırakırken açma tuşuna basmayı ihmal etmemişti.
Felix kırık bir sesle söyledi. "Bin'in tüm erişimini iptal et. Ortak paylaşım klasörünü durdur, gönderilen tüm bilgileri çift yönlü olarak sil."
"B-ben." Han Jisung kekeledi. "Seungmin olmadan yapabileceğimden emin değilim." Teknik konulardaki uzmanlarını çağırmak istiyor gibiydi.
"Ji." Lee ekranı yüzüne yakınlaştırdı, yoldaşı için yüz yüze konuşmanın daha etkili olacağını umuyordu. "Söylediklerimi hallettikten sonra ikimiz haricindeki herkesin tüm erişimlerini kaldıracaksın. İnternet ağına dahi bağlanabilmelerini istemiyorum, anlaşıldı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aconite | [Hyunlix]
Фанфик{Hyunlix, Straylix} Moskova 11 Ağustos 2020 Gamaleya Enstitüsü'nde henüz birkaç aydır çalışmakta olan beyaz yakalılar, laboratuvarın giriş kısmına yerleştirilen son model televizyona bakmayı reddediyordu. Kızıl saçlı olan laborant, adının kazınmış o...