8

134 17 6
                                    

  Her şey o kadar bulanıklaştı ki. Ah, şu an deli gibi okulu turluyorum. İçimden lanetler okurken bana bu sunumu veren hocayla karşılıklı konuşmaya çalışıyorum. Yani en azından konuşmaya çalışacağım. Bugün okula gelmiş. Yerinde durmayan hocalardan biri işte. Kime sorduysam okulun bir tarafını gösterip durdu. Ama hiç bir yerde göremedim. Onu gördüğüm yerde bunu yapamayacağımı ve başka birisini bulması gerektiğini söyleyeceğim. Konu kapanacak. Tabii ilk önce onu görmeliyim.

  Sunuma toplasan 1 hafta kaldı. Başladım ama üzerimdeki stresten tam bitiremedim. Durumumu açıklasam bana hak verir. Sunuma da devam etmeme gerek kalmaz. Koşmaktan ter içinde kaldım. Biraz daha koşarsam şuracıkta bayılıcam sanırım. Büyük bir üniversiteye sahibiz. 3 binası var. Dış duvarı hep hoş görünmeyen sarı rengiyle boyalı. Sınıf duvarlarıysa soluk mavi renginde. Pek iç açıcı renkler olduğu söylenemez.

  Ayrıca alışveriş merkezine gittiğimiz gün hiçte fena geçmemişti. Sinemada uyuyakaldığım anı saymıyorum.

  En aşağı kattaki oyun alanına indik. Chan tüm parayı ödemeye kalkmıştı. Ona engel olan da yoktu zaten. Hatta eğer kaybederlerse yemeği Chan'in ısmarlaması getektiğini söylemişlerdi. Yiyecekleri tavukların isimlerini simdiden söylüyorlardı. Gerçekten tuhaflar. Başlangıçta kişileri gruplara ayırmak için taş-kağıt-makas oyununu oynadılar. Jeongin, Felix ve Seugminle aynı gruptaydık. Normal olarak kalan kişiler de diğer takımda olmuş oluyor.

  Bowling topunu ilk atan kişi Han idi. Isınmak için mi öyle attı bilmiyorum ama bir çocuk gibi iki elini kullanarak topu karşısındaki labutlara fırlatmıştı. Pek başarılı bir atış sayılmazdı. 1 labut devirebilmişti. Utangaçça başını yere eğerek yerine oturdu. Ama bu atış iptal olmuştu. Şaşkınca yukarıdaki monitörün ekranına bakarken ayağının topu atarkenki önünde duran kırmızı çizgiyi bastığını anlamıştı. Tekrar atış yapmak için eski yerine doğru yürüdü. Bu onun için bir şanstı. Başlangıç için daha yüksek bir puan kazanabilir.

  Ve hayır, bu sefer bir labut bile devirememişti. Sıradaki Felixdi. O da farksız sayılmazdı. Hiçbir tanesini devirememişti. Sıra Hyunjin'e geldiğinde uzun saçlarını parmakları arasında geri atarak bir topu alıp nasıl atması gerektiğini hesaplıyordu. Başarılı da oldu ilk atışında 7 labutu devirmişti. Sonrasında kalan 2 labutu da ortadan kaldırmıştı. Han'ın gereksiz kutlamasına maruz kalarak sıradaki topu atacak olan Jeongin pembe bowling topunu parmakları arasına yerleştiriyordu. O da iyi bir puan aldıktan sonra sıra Changbin'e gelmişti. Kendinden emin bir şekilde topu eline aldı ve atış yaptı. Strike olmuştu ama ne yazık ki ayağı çizgiyi geçtiği için bu atış sayılmadı. Tekrar atışında tek bir labut bırakmıştı. Sıra bana gelene kadar biraz heyecanlanmıştım. Yine de sadece bir oyundu. Elime bowling topunu aldığımda bir kaç tezahürat duymuştum. Topu attığımda çok kötü bir yere gitmişti. Tek bir tanesini devirebilmiştim. Arkamı döndüğümde yine de heyecanla bana sarılan bir takımım vardı. Tuhaf, bir takımım mı vardı yani? Beni destekleyen ve oyun için işbirliği yaptığımız. Bu şey bende tuhaf hisler uyandırıyordu.

  Hoşlanmış mıydım bu histen yoksa?

  Sadece herkesden farklı atış yapan bir kişi vardı, Chan. Bir insan bu kadar mı kötü oynayabilir bir oyunu? Atış yaptıktan sonra grupla beraber gülüp geçiyordu. Her seferinde en kenara atış yapıyor ve en düşük puanı alıyordu. Kimin kaybedeceği şimdiden belliydi. Tüm skor tablosu tamamlandığında çocuklar ne yemek yiyeceklerini söylemeye tekrar başladılar. Arkamdan birisi bana seslenmeye başladı. İsmimi söyleyen kişi yüzünden düşüncelerimden ayrılmak zorunda kaldım.

  Seslenen kişi Bay Kim'di, sevdiğim bir öğretmendi. En azından diğerlerine kıyasla öyle. Kapısında beklediğim odadan çıkmış bana bakıyordu. Beklediğim kişi o değildi aslında. Diğer insanların odadan çıkabilmesi için kenara doğru çekildik.

Bıkkın bir hali vardı. Bir şeyler söylememe izin vermeden ağzını açtı. "Minho, elinde sonunda insan içinde konuşma yapman gerekecek." kolunu omzuma destek verircesine vurdu. "Daha fazla insanlardan kaçamazsın. Senin büyüğün olarak söylüyorum ki... Daha fazla bundan kaçamazsın. Biliyorum bu senin için zor. Ve korkuyorsun anlıyorum ama bu şeyin üzerine gitmek zorundasın. Belki de bu sunum senin için bir başlangıçtır, ha? Sonuçta bir yerden başlamak gerekiyor. Bak bu sadece eğitim hayatını değil sosyal yaşantını da etkiliyor, görüyorsun. Ama ben inanıyorum ki sen göğüs gerip bunu atlatacaksın. Sana inanıyorum." tekrardan güven verircesine gözlerime bakıp omzuma vurmuştu.

  Bay Kim konuşmaya başladığı itibaren epeyce afallamıştım. Bu konuşmanın onun tarafından yapılacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Kişisel olarak Bay Kim ile hiç konuşmamıştım. Nasıl anlayabilir ki? Bazı söyledikleriyle gözlerimi büyütmüş ve anlamaya çalışıyordum. Sanırım birileri tarafından gerçeklerin yüzüme vurulması beni biraz duraksatmıştı. Ne düşüneceğimi bilmeyerek onun gidişini izlemekle yetindim. Bir kelime söylememe bile izin vermeden gitmişti. Beni düşüncelerimin arasında bırakmıştı.

  Böyle bir anın geleceğini içten içe biliyordum ama bu biraz... erken mi gelmişti?

Social Phobia • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin