Kelebeğin Kat izleri

18 3 6
                                    

Yıldıza basmayı unutmayın, keyifli okumalar!

BAŞLANGIÇ TARİHİNİZ?

Kelebeğin ömrü bir gün derlerdi küçükken de inanmazdım, bir de kanatlarını göremezlermiş...

Sadece 24 saat, sonrası yok, kırsan özür dileyecek vaktin olmayacak, yaksan iyileştirecek vaktin yok, susasa su verecek vakit yok, iki avcumu açacakken geri kapattım, kelebekler yükseklerden uçarsa kırılırdı kanatları sahi...

İki avcumu kapattım ama bu sefer de nefessiz kaldı, 24 saatinden yalvarsa geri alamayacağı saatini aldım ondan.

Parmak uçlarımla kanatlarını tuttum, incinmesin istedim, ama ben onu çoktan incitmiştim.

Parmak uçlarımı serbest bıraktım, avucumu açtım iyice, yaradana yalvardım sadece bir saat daha diye, ama kelebek uçmadı, kanatlarındaki kat izleriyle avcumda katlana katlana kaldı. 

Converselerimi giydikten sonra bağcıklarımı sıkıca bağladım, telefonumun ön kamerasını açıp kendime baktım, durgundum, ekrana hızlıca tıklayarak arka kamerayı açtım, gökyüzünün fotoğrafını çekip, kapattım, şortumun sol arka cebime telefonu sıkıştırdım.

Bütün gece 1. madde hakkında tek kelime etmemiştik ama ikimizde hiç susmamış gibiydik.

 Kağıt ters çevrili bir şekilde, üstüne de kül tablosu konulmuş bir şekilde duruyordu, erken saatte kalkmıştım çünkü güneşin doğuşundan sonra ki sakinliği seviyordum. Kül tablosunu elimin tersiyle kağıdın üzerinden masanın zeminiyle buluşturduktan sonra, kağıdı düz çevirdim, 1 sayısının yanına bir şeyler yazmıştı.

1-Çocuk Esirgeme Kurumunu Ziyaret Etmek.

Tanyeli omzuma dokunduğunda, bakışlarımı kağıttan çekip, ona döndüm, göz yaşları yanaklarını ıslatıyordu. Bunu görünce sersemlemiştim, kötü bir şey değildi elbette, ama neden bunu yazmıştı.

Bakışlarım onun üzerinde durdu biraz, sarı, hafif kıvırcık saçları, ince dudaklar, küçük bir burun, baldan çalma ela gözleri ve belirgin köprücük kemikleri.

Kafamı tamam anlamında salladım, "gidelim" dedim. 

Alandaki çoğu insan biletlerini, çantalarını alıp gitmişti, bazıları ise kamp sandalyelerine kurulmuş uçak-otobüs saatlerinin gelmesini bekliyordu.

Bizim şimdilik biletimiz yoktu belki ama, hayatın bize çoktan bilet kestiği belliydi.

Tanyeli arabadan yavaşça indi, kapıyı örttüğünde bende kapıları kilitlemiştim.

 HYK "Hayatı Yakalama Kampı!" buraya ailelerimiz tarafından gönderilmiştik, her yaz olurdu, belli bir ücreti vardı, geri kalan her şeyi HYK karşılıyordu, uçak biletinden, gittiğin ülkenin, şehrin, festivalin ücretini onlara aitti, arabalarda onlara aitti. Babam ve annem normal iş hayatları olan iki insandı. 

İlk kez Çocuk Esirgeme Kurumuna geliyordum. 

Beyaz demir kapıyı ittirdiğine Tanyeli, önden geçmemi için eliyle işaret etti, kapıyı ardımızda bırakırken Tanyeli önümden ilerleyip banklara oturdu. Etrafa göz attıktan sonra oturduğu banka ilerledim. Sanki yıllardır buraya geliyormuş gibiydi, gözlerinde merak yoktu. 

"Daha önce hiç buraya geldin mi?" diye sordum. 

Tanyeli ellerini dizlerinden çekti ve kafasını sağa sola hayır anlamında salladı, "Buradan hiç gitmedim ki" dedi acı dolu bir inlemeyle.

Dudaklarım açıldı ve sonra geri kapandı. Başını giriş kapısına doğru çevirdi, sağ yanağından akan yaşları görebiliyordum. 

"Tanyeli?" dedim merakla. Başını bana çevirdiğinde, ela gözlerinin yerine acı yerleşmişti, cam kırıkları dudaklarını kesmiş, göz yaşlarının büyük bir geçmişi vardı, ama ondan hiç geçmemişti.

Acının GüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin