Multimedia Elis..
-Günaydın
Genç kız gülümseyerek mutfakta olan annesinin yanına girdi. Ona sımsıkı sarılıp yanaklarına sulu öpücükler kondurmaya başladı.
-Deli kız bırak beni dedi annesi ciddi görünmeye çalışarak ama onun bu halleri bir işe yaramıyordu. Ne kadar ciddi görünsede ağzından neşeli kıkırtılar kaçırıyordu. En sonunda dayanamayıp kahkaha atmaya başladılar. Arkalarında duydukları huysuz sesle kahkaları daha da arttı.
-Bensiz eğlence ha. Aşk olsun size.
Babasının huysuz ama bir o kadar da tatlı sesi onları daha da güldürmeye başladı. Babasının yanına gidip ona sımsıkı sarıldı. Yanaklarına kocaman öpücükler kondurdu. Babası hemen gülümsemeye başlamıştı bile. Bu adam yaşlı bir huysuz gibi görünsede gerçekten çok tatlıydı. Çoğu kez bir çocuk gibi huysuzlandığını biliyordu genç kız ve bu halleri onun çok hoşuna gidiyordu. Annesi ciddi gibi görünmeye çalışsada Elis'e karşı ciddi olmayı hiç başaramıyordu. Babası sadece kıskandığı zaman huysuz bir adama dönüşüyordu. Babası bu konu dışında ona karşı hep yumuşak bir adam olmuştu.
Ailesi onun bu hayattaki en değerli varlığıydı. Elis bir ailenin tek çocuğuydu. 21 yaşında ve bu yıl ünivetsiteden mezun olmasına rağmen ailesi onu bir çocuk gibi görüyordu. Bu durumdan hiçbir zaman şikayetçi olmamıştı ama ailesinin böyle olması onu bazen zor bazende komik duruma düşürüyordu. Arkadaşları birçok kez onunla alay etmişlerdi mesela. Artık en büyük ideali ailesine büyüdüğünü kanıtlamak olacaktı. Bunun içinde kendi ayakları üzerinde durmayı planlıyordu. Bunun için yapamayacağı şey yoktu. Türkiyenin en iyi üniversitesinden mezun olmuş başarılı bir öğrenciydi. Mimar olmuştu. Mimarlığı lise yılları istemeye başlamıştı. Babasının çok yakın bir arkadaşı mimardı ve o da onu örnek almıştı hep onun gibi başarılı bir mimar olup kendini alanında geliştirmeyi amaç edinmişti. Bu konuyu biran önce ailesiyle konuşmak istiyordu. İlk başta itiraz edeceklerdi ama sonrasında kabul edeceklerini biliyordu. Onların bu zaafını kullanmalıydı.
-Günaydın yakışıklı naber? deyip babasına baktı. Babası, canı, ilk aşkı, hayatındaki tek erkek... Onun en kıymetlisiydi. Babasıyla birlikte hafta sonları balık tutmaya giderlerdi sürekli babası ona balık tutmanın inceliklerini öğretir akşama kadar eğlenirlerdi. Eve geldiklerinde tuttukları balıkları annesi temizleyip harika bir şekilde kızartırdı. Babasıyla tavla oynamaya bayılırdı. Annesi ise adeta bir melekti her şeyiyle onu örnek almaya çalışırdı Elis. Annesiyle arkadaş gibi olmuştu hep. Birlikte çeşitli yemekler yapıp, annesinin arkadaşlarından öğrendiği birçok pasta,tatlı türlerini yapıp tıkanana kadar yerlerdi. Aile onun için bambaşka bir şeydi. O da ilerde böyle güzel bir aileye sahip olmak istiyordu. Babası gibi bir adam istiyordu. Babası hep annesine aşkla bakıyordu. Ona da aşkla bakacak biri olmalıydı aşktan anlayan bir adam. Elis orta boylu güzelliği ve mavi gözleriyle hep dikkat çeken biri olmuştu. Çevresinde ondan hoşlandığını belirtip birlikte olmak istediğini belirten birçok adam olmuştu ama o kabul etmemişti. O deliler gibi aşık olmak istiyordu.
-İyiyim güzel kızım sen nasılsın?
-Bende iyiyim babacım dedi gülümsedi genç kız. Babasıyla birlikte annesinin bahçede hazırladığı kahvaltı masasına oturdular ve annesinin onlar için hazırladığı yiyecekleri yemeye başladılar. Annesi yine döktürmüştü. Onada afiyetle tadına bakmak düşmüştü.
Ailece güzel bir kahvaltı yapıp evden çıktı Elis. En yakın arkadaşı Büşrayla buluşup onun çalıştığı şirkete ve birkaç yere başvuracaklardı. Büşra Elis'ten bir yaş büyüktü onunla lisede tanışmışlardı ve o zamandan beri çok yakın arkadaşlardı. Büşra inşaat mühendisiydi. Ve çalıştığı şirket sayesinde kendini geliştirmeye başlamıştı. Elis'de onun gibi olmak istiyordu.
Bir taksi durdurup bindi ve Büşra'nın şirketinin adresini verdi. Taksi durduğunda ücretini ödeyip indi. Şirketin önünde durup bir süre baktı ve kocaman yazıyı okudu. Atahan Holding...
Hayatta ne olacağını kimse bilmiyordu. Her insan kaderinde ne yazılıysa onu yaşayacaktı... Ve Elis şimdiden kaderinin yolunda ilerlemeye başlamıştı....