16 : met him last night

934 107 12
                                    

şarkıyı bu bölüm için saklıyordum,
playliste bile eklememiştim.
lütfen dinleyin:)

lütfen dinleyin:)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ep.16

met him last night

Tek bir hataya bakar.

Her şeyin bitmesi, tek bir hataya bakar.

İster çocukluk aşkın olsun, ister aylardır tanıdığın, ister üç gündür tanıdığın o adam olsun; hayatını devam ettirmek istediğin o adam, şehvetle geçirdiğin dakikaların artık sona ermesi, yüzünü bir daha görememen ve onu her hatırladığında kendini parçalayacak hale gelmek istemen; tek bir hatanın gerçekleşmesine bakar. Aranızdaki her şeyi bitirir, yok olursun; bu dünya seni avuçları içinde ezer, tek bir nefes bile solutmazdı.

Tek bir hata yeterliydi her şeyin bitmesi için. Geçirdiğin saniyelerin, dakikaların, saatlerin belki de yılların önemini yitirirdin o an. Cümlelerinle karşındakinin nefesini keser, tek bir iyi gün geçirmesine izin vermezdin artık.

Ben onunla asıl dün gece tanışmıştım, anlatmıştı kendini bana. Hayır, o sadece bana hayatını yurt dışında geçirdiğinden bahsetmişti. Başka bir şey söylememişti, bu bana kendini tanıttığı anlamına gelmiyordu. Benden hoşlandığını söylüyordu, beni öpüyordu, bana yaklaşıyordu; benden uzak duramıyordu. Hep etrafımdaydı, her seferinde onu yanımda buluyordum ve o özel alanımı işgal etmekten hiç utanmıyordu. Kendini bana çekiyordu, bende ona ayak uyduruyordum. Hiç itiraz etmiyordum. Suçlu olan tek o değildi, ben de suçluydum. Onu itebilir ve gitmesini söyleyebilirdim, istesem yanıma yaklaşamazdı. Bunu yapabilecek güçteydim, kendimi biliyordum.

Kendimi tanıyordum.

Onu kendimden uzaklaştıramıyordum.

"Ha siktir."

"Ne var yine ne oldu?" diye soludum derin bir nefes verip dağılan saçlarımı bugün beşinci kez toplarken. Düşünmemem, kendimi kontrol altına almam gerekiyordu.

Jennie'ye dönerken göz ucuyla sol çaprazıma baktığını fark ettim ve o salaklığı yapmadım, baktığı yer arkamda kalıyordu ve arkamı dönüp kabak gibi kendimi belli etmeyecektim.

"Bunlar burada da rahat vermeyecek belli."
dediğinde ne olduğunu anlamıştım. Basit bir denklem üzerime gelip duruyordu sanki, denklem üzerinize gelebilir miydi? Bunu boşverin.

"Üyeliğimi yenileme zamanım gelmişti, yenilemem olur biter." diye mırıldandım dilimi içeriden yanağıma bastırıp ona bıkmış bakışlarımla bakarken. Onların üzerimde herhangi bir etkisi yoktu sadece rahatsız ediyorlardı ve ben spor salonuna kendimi rahatlatmak için geliyorsam ve bunu yapamıyorsam, buraya gelmemin hiçbir anlamı kalmıyordu. Evet, iki gün sonra yenilemem gerekiyordu. Yıllık yerine aylık sözleşme yaptığım için kendimi ayakta alkışlamak istiyordum.

"Yıllık sözleşme yapan biricik arkadaşın için hiç mi üzülmüyorsun acımasız kadın?"

Sooyoung, "Yalnız değilsin Jen," diye aramıza katıldığında dudaklarımı büzerek omzumu silktim.

Lalisa, Jisoo, Soojin, Taehyung ve Jungkook'un seslerini duyabiliyordum fazla uzak olmadıkları için. Bir de her zaman yanlarında olan ama benim tanımadığım o çocuk yine oradaydı. Üzerinde beyaz bir tişörtle siyah eşofman vardı, siyah saçları Jungkook'unkilere kıyasla kısaydı. Ve hep dinliyordu, konuştuğunu pek görmemiştim. En son dayanamayarak Sooyoung'a döndüğümde o kalabalıktan birinin bakışlarının aynı anda bize döndüğünü fark ettim. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.

"Şu beyaz tişörtlü çocuk kim?"

"Sehun, Lalisa'nın sevgilisi sanırım hep birlikteler." dedi elindeki siyah termostan birkaç yudum alarak.

"Çift takılıyorlar yani," diye kendi kendime mırıldandım önüme dönerken.

"Ne var içinde?" Jennie kafasını termosun ağız kısmına eğdiği an yüzünü buruşturarak geri çekildi, "Yeşil sebze bahçesi gibi kokuyor resmen bu!"

Sooyoung onu onaylandığında konuşmalarından çoktan soyutlanmıştım.

İşte, tek bir hataya bakıyordu, daha başlamayan bir şeyi sonlandırmaya yetiyordu söylenen yalanlar.

Belki de bu kadar karamsar olmasaydım her şey daha kolay olurdu benim için.

Soyunma odasına girip kısa bir duş aldıktan sonra gri eşofman takımını üzerime geçirip bordo renkli bucket şapkayı nemli saçlarımın üzerine taktım. Üzerimdeki sweashirtün şapkasını düzeltip koluma taktığım çantayla odadan çıkacaktım ki kapı benden önce açıldı, tekrar kapandı ve kilitlendi.

Pekala.

Sol omzumu sakince duvara yaslandım ve ona baktım. Bana döndüğü gibi birkaç adımda dibimde bitmesi saniyelerini almıştı.

"Ne var Jungkook?"

"Böyle mi olacak?" diye konuştuğunda gözlerimi beyaz tişörtünün yakasından çekip gözlerine baktım.

"Nasıl olmalıydı?" diye sorduğumda çantamı yere bıraktım ve kollarımı göğsümde birleştirirken sırtımı soğuk duvara yasladım. Bu konuşma kısa sürecek gibi durmuyordu.

"Bak bunu sana dün de söyledim, ilişkilerin ve etrafındakiler beni ilgilendirmez. Sana başka bir şey var mı diye sorduğumda bana yok dedin, Soojin'den ben bahsetmeseydim ağzını bile açmayacak mıydın?"

"Ben onunla konuşmuyorum bile, etrafımdalar çünkü Taehyung arkadaşım, onlar hep beraberler."

Kafamı salladım sakince. "Anlıyorum."

"Benden uzak durmanı istemiyorum."

"Benden uzak duramıyorsun?" diye sorduğumda sadece emin olmak istemiştim, anında onaylarcasına başını salladı. Tek bir hata. Yutkunarak sustuğumda diyebilecek başka bir şeyim yoktu. Ne diyebilirdim ki?

"Sana olan hislerim seninki gibi ciddi değil biliyorsun değil mi?"

Bunu daha önce davranışlarımla belli ettiğimi düşünüyordum. Bir şeyler vardı, evet. Ama ciddiyetini ben bile bilmiyordum.

"Biliyorum." diye mırıldandı. Sesi üzgün çıktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Kendimi kötü hissetmem normal miydi?

"Ama senden uzak kalamam, benden bunu isteme." dediğinde elleri yanaklarımla boynum arasına çıktı. Aramızdaki mesafe çok, çok azdı. Ona karşı net olmak zorundaydım. Dudaklarını kısa bir an boynuma bastırdığında ürperdim. Kollarına tutunduğumda bir süre sonra kendini geri çekip alnını alnıma yaslamıştı.

Şimdi kendimi sorgulama sırasıydı.

Ben ona hiç yalan söylemiş miydim?

Söylememiştim, ama tek bir hatası yüzünden onu cezalandıracak değildim.

old woundsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin