The Neighbourhood- Sweat Weather AURORA- Runaway Twenty one pilots- Heathens
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
2. Bölüm- Buluşmamız lazım
Normal olduğunuzu düşünür müsünüz? Normal sıradan bir hayat yaşadığınızı? Herkes gibi doğup, büyüyüp, öleceğinizi? İnsanlardan bir farkınız olduğunu düşündünüz mü peki? Onlardan farklı davranmayı denediniz mi hiç?
Bu zamana kadar kimle karşılaştıysam hep bir başkası gibi gözükme çabası olduğunu fark ettim. Birindeki bir özelliği beğendiyse o özelliği kazanmaya çalıştı insanlar. Kendimizi diğer insanlara bu şekilde beğendirmeyi mi düşünüyorduk? Diğerlerini taklit ederek, onlar nasıl sevildiyse aynı şekilde sevilmeye çalıştık. Birinin bizi bir başkası gibi olduğumuz için sevmesi iyi miydi? Beni herkes olduğum için mi seveceklerdi? Normal dışı olmadığım için, herkesle aynı özellikte olduğum için. Eğer öyle olacaksa bir ilişki gerçekten iki kişi arasında mı oluyordu?
Benim için bu soruların hepsinin cevabı hayırdı. Çünkü eminim ki ben birini sevseydim herkesle aynı özelliği taşımasını istemezdim. Sevdiğim insanda ona ait bir farklılık olmayacaksa neden severdim ki? O kişi herhangi bir sokaktan geçerken gördüğüm biriyle aynı olacaksa neden severdim ki? Belki de bu yüzden biraz kendimiz olmalıyız. Biri bize baktığında bizi görmeli. Herkese baktığın da gördüğü o gözleri değil.
Ve farklı olmalıyız çünkü, yalnızca insanlardan bir farkın olursa tanınırsın. Birinin aklında bu şekilde yer edinebilirsin. Herkes gibi olursan neden o kişinin aklını kurcalayasın? Neden o kişi seni düşünsün ki?
Tüm bunları bilerek hep farklı biri olmaya çalıştım. Ama aslında herkesin yolda gördüğü, bakıp geçtiği, hiçbir farklı yönü olmayan insanlardandım. Kendimi ne kadar farklı hissetsem de diğerlerinin gözünde sadece bir insan, bir arkadaş, çevresindeki herhangi biriydim. Kimse için ayrı bir özelliğim, kişiliğim yoktu. Sadece vardım işte. Anka'ydım. O kızdım.
Ama aslında her şeyin başıydım ben. Herkesin başlangıç noktasıydım. Her yerde gördüğümüz üzeri renklerle, çiziklerle dolu olandım. Beni üzerimdeki renkler, çizikler yüzünden fark etmediler ama ben hep oradaydım. Belki de bu yüzden farklı değildim diğerlerinin gözünde.
Ama şu an da bile hayatım tamamen değişmişken bununla kalmayacağını hissediyordum. Çok daha değişik şeyler olacaktı çünkü bunca zaman yaşadığım boş hayatın başka bir açıklaması olamazdı. Bir şeylerin derinden beni ve hayatımı değiştireceği belliydi. Bu beni korkutuyordu. Ben göz önünde olmaya alışkın değildim ki.
Peki neydi bu Beyaz olayı. İnsanlar neden Beyaz yazmamı istiyordu biyografime?
Bunu düşünürken aklıma gelen şeyle duraksadım. Olamazdı değil mi? Renkler... Siyah, Kırmızı, Mor, Mavi, Yeşil... Onlar olamazdı. İnsanlar benim onların arasına girmemi istiyor olamazdı. Ben... Onlar gibi değildim ki, olamazdım. O kadar güçlü değildim, onlar kadar tehlikeli değildim, onlar kadar önemli bir işim de yoktu. Sırf piyangoyu kazanmam beni onların yanına sürükler miydi?