"Ne yapacağımı sana söyleyemeyeceğim, gerizekâlı!"
Kafamı kaldırdığımda Yekta'yı, sarı saçlı bir kıza bağırırken görmüştüm. Yüzü sinirlenmekten öteye geçmiş, gözlerinin kahvesini öfke bürümüştü. Kırmızıya bulanan kulakları ise bir şeye çok ama çok sinirlendiğini gösteriyordu.
Bu durumla daha önceden karşılaşmıştım.
İki ay öncesinde, daha Yekta ile yeni yeni tanışıklığımızdan hatırlıyorum da, yine zengin biri Yekta'ya annesiyle alakalı bir laf atmıştı. Başlarda bu sözler onun umurunda bile değildi ama dedikodu yayılıp, ağızlar kapanmayınca bu durumun onu aynı şimdiki gibi sinirlendirdiğini görmüştüm.
Sinirini çocuğu hastanelik ederek çıkarmıştı.
Ve ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi okula gelmişti.
Eğer şimdi bir şey yapmazsam yumruğunun kızda patlayacağını fark ettim.
Yeni yeni uyanan vücudumu hareket ettirerek ayağa kalkmaya çalıştım. Yanımda kollarımdan çoktan sıyrılmış Şevval hala uyuyordu. Gürültü onu uyandırmamıştı. Bu iyiydi çünkü uyandığında acıktığını hissedecek ve ağlayacaktı. Benim elimde ise onun yiyebileceği türden bir şey yoktu.
Ayağa kalkıp Yekta'ya doğru yürümeye başladım. Bir taşın üzerinde oturmuş, başında bekleyen kıza sinirle bakıyordu. Her an ayağa kalkabilirmiş gibi vücudu gerilmişti.
Sendeleyerek de olsa yanına ulaştığımda kafasını kollarımın arasına aldım.
Kaskatı bir biçimde duruyordu, bana ne sarılıyor ne de kıpırdıyordu.
"Sakin ol bebeğim, hadi canım." Diyerek ensesine masaj yaptım. Biraz gevşer gibi olmuştu ama hala vücudu kaskatıydı.
Bir şeylere vurmazsa sinirinin geçmeyeceğini biliyordum ama bir kıza vuramazdı.
"Neler oluyor burada?"
Arkamdan gelen yumuşak ama emredici bir ses tonuyla irkildim. Kollarımı Yekta'nın boynundan çözüp arkama döndüm.
Yanık tenli, kendini belli eden geniş omuzları ve kahverengimsi saçlarının kestirmesinin gerektiğini düşündüğüm adam bulunduğum yere doğru geliyordu. Sağ elinde orta boyda bir bıçak vardı. Sol elinde ise esnek bir dal parçasını tutuyordu.
Bize gelirken adımlarını yavaşlattı ve gözü üzerimizde dolandı. Göz göze geldiğimizde hemen bakışlarını Yekta'ya çevirdi ve sonra kıza baktı. Tekrar bana baktığında, "Neler oluyor burada?" diye tekrar sordu.
Gözlerimi Yekta'ya çevirdim. Dalgın bir şekilde ayağımın altında kaynayan kumlara bakıyordu. Ayağımın yandığını hissettim.
"Burada böyle boş boş duramayız Deres. Ona kıçını kaldırıp bana yardım etmesi gerektiğini söylüyordum. Aynı senin bana yaptığın gibi." Kız arkamda ciyaklarken ince ses tonu bende yüzünü tırmalama hissi uyandırmıştı. Ona doğru döndüğümde gözlerini kısmış bir Yekta'ya, bir de adama bakıyordu.
"Neden beni uyandırmadınız?" diye merakla sordum. Eğer burada yapılacak bir iş varsa beni de çağırmaları gerekti.
"Uyandıracaktım şekerim, ama bu..."işaret parmağıyla Yekta'yı gösterdi "...yardım etmeye başladıktan sonra. Bir de o velede baktığını düşündüğümden." İlerde hala derin uykuda olan Şevval'i kastediyordu.
"Tamam, şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum. Sorumu kıza yöneltmiştim. Buranın komutanı o gibi gözüküyordu, yetkiyi ne zaman eline aldıysa artık. Tavrından da hoşlanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Neden Söyle
Romance"Peki, sadece beni sev o zaman! Dayanamıyorum ben!" diye bağırdı Deres. Ava neye uğradığını şaşırmıştı. Adanın sert adamı ondan onu sevmesini mi istemişti? "Bunu Yekta'ya yapamam, Deres." diye fısıldadı Deres'in aksine. İçi gidiyordu karşısındaki ad...