4. Bölüm : Ada.

251 27 2
                                    

Tahtalarla uğraşmaktan dolayı çizik çizik olan ellerimi tuzlu suya soktum. Yanımda o acıyı dindirebilecek bir sıvı yoktu.

Tuzlu suyun ellerime verdiği acıyla biraz dişlerini sıktım.

Sığınak işlemimiz başarıyla sonuçlanmış, üç kişi zorlukla yapmış olsak da bitmişti. Havadan gelen herhangi bir şeye karşı korunaklı olurduk.

Ellerimi sudan çıkarıp Ferhande ile Şevval'in durduğu tarafa doğru yürümeye başladım.

Gece kucağımda yatan kızı şu anda elime almak ve sevmek istiyordum.

Ferhande'nin yanına geldiğimde Şevval'e elimi uzattım. Kollarıma atladığında ona sımsıkı sarıldım.

Ferhande'ye yardımı için sahte bir gülücük gönderdim. Niyeyse ona ısınamamıştım.

Üç kız beraberce yaptığımız sığınağa doğru yürürken, erkeklerin yiyecek için ormana gittiklerini düşündüm. İkisi de ortalıkta yoklardı.

İçime kötü bir endişe doğarken, akşamüzeri ormana girmemeleri gerektiğini düşündüm. Başlarına herhangi bir şey gelebilirdi.

Bunun üzerine fazla kafa yormamaya çalışarak küçük tahtadan sığınağımıza geldiğimizde Şevval'i kumun üzerine koydum. Astığım çamaşırlara doğru yürüyüp bana zaten küçük gelen kalın ceketlerimden bir tanesini elime aldım. Hava soğumaya başlamıştı. Ayrıca susamaya ve acıkmaya başlayan Şevval'in ağlamasına ramak kaldığını görüyordum.

Elimi çabuk tutup, ceketi hemen Şevval'in üzerine geçirdim. Allahtan çocuk sütten kesilmişti ki, sızlanmıyordu.

Şevval'i kucağıma aldım. "Uyumak mı istiyorsun sen?" diye sesimi inceltip sordum.

"Ee" dedi.

Bebek dilinden hiçbir halt anlamıyordum, bunda teyzelerimin çocukları örnektiler. Küçük teyzemle aramda yedi yaş vardı.

Ferhande, şarjı bitmeyen telefonuyla uğraşmaya başlayınca gözlerimi batmakta olan güneşe çevirdim. Gündüze göre kat kat soğumuştu hava. Ama kumlar hala yakarcasına sıcaktılar.

Ormandan gelen bir ses duyduğumda dikkat kesildim. Benimle beraber Ferhande'de duymuş olacak ki benimle beraber kafasını ormana çevirdi.

Güneş tamamen batmış, etrafta tek bir hareketlilik yoktu. Ama bir çıtırtı daha koptuğunda Ferhande ile birbirimize baktık. Burası bir adaydı, yabani bir yerdi ve kocamandı.

Ama çıtırtı gelen yerden Yekta'nın geldiğini görünce derin bir nefes verdim.

Yekta'nın arkasından Deres belirince nefesim kesildi. Bu adamda kafamı dağıtan bir şeyler vardı.

Daha fazla katlanamadım Deres'e bakmaya. Ama bir şeyler eksilmişti içimde. Ne olduğunu bilemedim. Yekta yanıma gelene kadar bekledim, düşündüm.

Ben Yekta'ya karşı güven duygumu kaybetmiştim.

Beni uçakta yalnız bırakmış, kendi kendime krize girmeme sebep olmuştu. Tutacak tek destek Şevval'di benim için.

Yekta yanıma oturduğunda bir kolunu omzuma attı ve kendine çekti. Uzaklaşmamak için zor tuttum kendim. Her ne kadar Yekta'yı kurtulmuş olarak görsem de, yanımda onun olduğunu bilsem de kalbim kırılmıştı. Eğer o uçaktan kurtulamasaydı, düşünüyorum da...

Belki düşünmemeliydim, çünkü kurtulamama kelimesi bile ürpermeme sebep olmuştu.

"Üşüdün mü sevgilim?" diye sordu Yekta bana.

Bi' Neden SöyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin