Baştan anlatmama ne dersiniz? O halde başlayalım.
Ben Kim Jennie. Itaewon Lisesinde 11'inci aınıf okul birincisiyim. Bildiğiniz üzere inek bir öğrenciyim. Şuana kadar ki hayatım tamamen ders çalışmakla geçti. Aslında bu isteyerek yaptığım bir şey. Yani aile zoruyla falan çalışmıyorum, tamamen ders çalışmayı sevdiğimden dolayı. Bu senenin başında gayet normal başlayan ve dengeli bir şekilde giden bir hayatım vardı. Halimden memnundum, yalan yok. Çekirdek ailem ve arkadaşlarım benim için yeterliydi. Yanı sıra -belki siz inek öğrenci işte dersiniz ama- öğretmenlerim de vardı, herkeain beni sevdiğini cidden hissedebiliyordum. Yani baya baya ailenizin sizin için hayal ettiği konumdaydım ama sonra bir şey oldu.
Kim Taehyung.
Itaewon Lisesi'nin tembel ve dengesiz 12'nci sınıf öğrencisi. Yani sizin deyiminizle baya bad boy. Okul hayatım boyunca dönemin ortasına kadar onunla selamlaşmayı bırakın tek kelime bile konuşmamıştım. Hem ben okul birincisiydim, neden gidip okulun tembel öğrencisiyle konuşsaydım ki?
Evet, ben bunu yapmadım ama ona bir şeyler olmuştu. Aniden benimle sanki küçük çocuğuymuşum gibi ilgilenmeye başlamıştı. Bu şeyler hem bana hem de tüm okula çok tuhaf gelmeye başlamıştı. Aslında Taehyung'ın okulda bir kızla birlikte görülmesi tuhaf değildi. Tuhaf olan benimle görülmüş olmasıydı. Ondan illa uzak duruyor değildim ama yakın da olmak istemiyordum doğrusu. Çünkü biliyordum ki Taehyung'da kimsenin bilmediği bir şeyler var.
Mesela onun sadece 6 arkadaşı varken ben o dışında okuldaki herkesle arkadaş sayılırdım. Rosé ise benden daha çok o grupla içli dışlıydı. Pek arkadaş olduklarını sanmıyorum ama yine de birbirlerine selam veriyorlardı. Aslında Rosè, sevgilisine -yani Hoseok'a- ayıp olmasın diye bunu yaptığına eminim ama her neyse. Konumuza dönelim.
Taehyung birden bire benimle ilgilenmeye başlayınca bende cidden bunu tuhaf buldum ama daha sonra gönlüm birazcık, ufacıcık, minnacık ona kaymış olabilir ama kesinlikle onu sevdiğimi iddia etmiyorum.
Şimdi ise sorun şuydu.
Eski flörtüm karşımda oturmuş bana resmen ateş saçan gereksiz bakışlar atarken ben gerim gerim geriliyordum. Daha fazla dayanamayıp Taehyung'a buraya gelmesi için mesaj attığımdaysa her zamanki gibi birkaç küfür savurmuş ve yanıma geleceğini söylemişti. Bir an önce gelmesini temenni ederken, kütüphanenin eski kapısı gıcırtılı bir şekilde açıldı.
Siyah dalgalı saçları kendi halinde dağılmış ve esmer teni parıldayan Taehyung içeri girmişti. Tamam biliyorum, fazla abarttım.
Ama yani Taehyung'dan bahsediyoruz.
Kapıyı arkasından kapatıp gözleriyle etrafı kolaçan ederken elimi havaya kaldırıp burada olduğuma dair bir işaret yolladım. Birkaç saniye sonra yüzündeki hiçbir mimiği oynatmayarak bu tarafa doğru geldi ve yanımdaki sandalyeye yerleşti.
Hafifçe gülümseyerek yanağıma sıcak bir öpücük bıraktığında bende gülümsemiştim ama yanaklarım resmen domatesten farksız olmuştu. Kulağıma doğru eğilerek fısıldadı:
"Nerede şu bizim gerizekalı?" diye sorduğunda muhtemelen anlamayacağı bir şekilde cevap verdi.
"Saat yönünün terside 3 yönünde." dediğimde bir iki saniye duraksayıp boş boş suratıma baktı ve tekrar konuştu.
"Kordinat mı veriyorsun kızım? Anlayacağım dilden konuş, ne bu böyle coğrafya terimi gibi." gülmemek için kendimi zor tutarak bu sefer anlayabileceği şekilde konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
because of you | taennie ✓
FanfictionBen sana gel dedim, içimde kaybolan papatyalardı gözlerin. [ taennie • january 23 ©MILENA, 2021]