BÖLÜM 8

216 74 0
                                    

Sular çekildiğinde platform da açığa çıktı. Tabanı kademe kademe çemberler hâlinde alçalıyordu. Her çemberin üzerinde farklı semboller vardı. Ortadaki son çemberin içinde bir nokta vardı ve dalgalı çizgiler bu noktanın içinden çıkarak birbirinden ayrılıyordu. Güneş çizimlerini andırıyordu. Platformun tabanı sanki bir mandalaya benziyordu. Her kademede farklı ve simetrik desenler vardı. Siyah ve parlak bir taştan yapılmıştı. Oturma yerleri elmas benzeri şeffaf beyaz taşlardandı ve iç kısmları ovalimsiydi. Birer sütun gibi tabandan yükseliyorlardı. Tabandan yukarıya gittikçe siyah taşın rengi açılıyor ve çok geçmeden şeffaf beyaz hâlini alıyordu. Tabanın aksine oturma yerleri oldukça pürüzsüzdü.

Suların çekilmesi aynı zamanda Menir Koharnava ve Abd'ı daha daha net görebilmemi sağlamıştı. Menir Koharnava'nın simsiyah ve kocaman bir kuyruğu vardı. İki metreyi geçkin gibi duruyordu. Oturma yerinden tabana kadar yetişiyor, hatta bir kısmı da tabanın üzerinde uzanıyordu. Abd'ın kuyruğu da Menir Koharnava'nınki gibi simsiyah sayılırdı. Sadece aralarında birkaç metalik pul bulunuyordu. Biraz daha küçük olmasını saymazsak tek fark buydu. Menirin sol göğsünde siyah bir gül dövmesi bulunuyordu. Sol göğsünün tamamını kaplayacak büyüklükteydi. İnsanlarda üreme organlarının bulunduğu yerde ise ufak birer açıklıkları vardı. Sanki birer delik gibiydiler. Acaba balıklar gibi mi ürüyorlardı? Kara hayvanlarında bulunduğu gibi penislerinin olmaması beni bu ve benzeri sorulara gark etmişti.

   Menir Koharnava'nın gözleri kapalıydı. Dikkat etmemiştim lâkin sular çekilmeye başlamadan az evvel kapatmış gibi anımsıyordum. Bir anda gözlerini açtı. Deliklere dolan sular mağarayı yavaş yavaş doldurmaya başladı. Gözlerini ovuşturmak için ellerini açtığında avuçlarında da birer dövme olduğunu gördüm. Tam seçemesem de içinde desen olan çember benzeri bir şeydi.

   Deliklerdeki bütün suların boşalması uzun sürmedi. Yüzey eski seviyeye ve durgunluğa eriştiğinde deliklerden birer birer menirler çıkmaya başladı. Her delikten bir menir çıkıyordu. On iki menir saymıştım. Bu oturduğumuz koltuklara eşti. Fark ettiğim şeyle oturduğum yerden kalktım. Şu an bir menirin yerini zaptediyordum. Abd da kalkmıştı. Beraber platformun dışına çıktık. Menirler yanımıza geldi. Platformda yerlerini aldılar.

   Abd ile buraya gelirken birkaç suyun altındaki görmesem tüm suyun altındakilerin siyah bir kuyruğa sahip olduğunu sanırdım. Ama farklı renklerde kuyruğa sahip suyun altındakilerden de görmüştüm. Sarı, kırmızı ve turuncu renklerde olanları vardı. Aslına bakarsanız Abd ve menirler harici siyah bir kuyruğa sahip suyun altındakine rastlamamıştım. Siyah saç ve siyah kuyruk menirlerin özelliği miydi? Eğer öyleyse Abd'ın kuyruğu neden siyahtı? Belki de siyah kuyruk menirlerin özelliklerinden değildi. Sadece siyah saç menirlerin özelliğiydi. Ya da Abd...

   Bazı suyun altındakilerde de sol göğüste dövme gördüğümü anımsadım. Acaba bu dövmeler neye göre yapılıyordu? Abd'da bu dövmelerden neden yoktu?

Menir Koharnava, " İnsan Türk. Ana dili de Türkçe. Duruşma Türkçe yapılacaktır, " dedi. Menirlerden biri ayağa kalktı. Abd'ın yanına geldi. İki avcunu da Abd'ın şakaklarına dayadı. Abd gözlerini kapadı. Onun aksine menir gözlerini kocaman açmıştı. Yaklaşık 15-20 saniye sonra menir gözlerini kırpmaya başladı. Ellerini Abd'ın üzerinden çekti. Abd'da gözlerini açmıştı.

   Menir bana döndü. Benim de yanıma geldi. " Şimdi zihnini okuyacağım ama izin vermelisin, " dedi. Bu kadar kibar olacaklarını düşünmemiştim. " Bir tutsak olarak benden onay alınması çok hoş. İzin verip vermememin sonucu etkiler bir yanı var mı, " diye sordum. Acaba şansımı fazla mı zorluyordum? Menir, " Değişkenlik gösterir. Lâkin yaşama şansını düşürür, " dedi. Kabul ettim. Sakin olmamı ve hiçbir şey düşünmemeye çalışarak gözlerimi kapamamı söyledi. Hatta tavsiye bile verdi. Kulaklarımdan gelen siren benzeri sese odaklanırsam bu düşünmemi engellermiş. Uzun süre bu sesi duyunca insanın siniri bozuluyor. Allah'tan zihin okuması kısa sürdü.

   İşini bitirince bana gülümsedi. Arkasını dönüp platforma gitti. Yerine geçmedi. Suya dalıp ellerini ortadaki yuvarlağa koydu. Çemberlerdeki semboller içten dışa doğru aydınlanmaya başladı. Işık mor olduğu için siyahın içinde seçilmelerine çok yardımcı olmasa da belli oluyordu. Son halkaya geldikten sonra bi' anda düm oturma yerleri aydınlandı. Benirlerin gözleri kocaman açıldı. Zihin okuyan menir görüntüleri iletiyor olmalıydı. Benle ve Abd'la yaptığına göre bu seans daha uzun sürmüştü. İşi bitip de elini çektiğinde içten dışa tüm ışıklar söndü. Işıklar söndüğünde menirler de rahatladı. İşini bitiren menir yerine geçti.

   Menir Koharnava, " Hepimiz Oya'ya dair her şeyi biliyoruz artık. O iyi bir insan. Bizim için bir tehlike olduğunu düşünmüyorum. Benim oyum yaşaması üzerine, " dedi. Peşi sıra altı menir daha söz aldı ve yaşamamı istediler. Bunların içinde zihnimi okuyan menir de vardı. Sonrasında söz alan menir, " Ne de olsa o bir insandır. İsteyerek veya istemeyerek bizim varlığımızı ağzından kaçırabilir. Onun iyi olduğunu biliyoruz ama diğerini tam olarak tanımıyoruz. Ben ölmesi taraftarıyım, " dedi. Henüz söz almamış olan iki menir de ona katıldığını bildirdi. Şimdi ne olacaktı? Oy çokluğuna göre mi sonuç belirleniyordu? Umarım öyle olurdu.

   Söz almamış olan diğer bir menir de, " Arkadaşları da kendileri gibi. Buna dayanarak seçmişler onları. Oya iyi bir insansa ve ona güveniyorsak diğerlerine de güvenmemizi tavsiye ederim. Hem herhangi bir tehlike oluşturmaları durumunda yok etmemiz güç değil. Herhangi bir zümre ile bağlantıları yok. Yapayalnızlar, savunmasızlar ve sayıları az, " dedi. Beni benden iyi savunmuş olabilir miydi? Kesinlikle. Ama savunmadaki bu tehditvari hava beni biraz rahatsız etmiş ve endişelendirmişti.

   Söz almayan son menir de beni destekledi. Ama işler benim umduğum gibi ilerlemiyordu. Konseyde oy çokluğu değil, oy bütünlüğü esastı. Menir Koharnava son savunmayı benim yapmamı söyledi. Platforma çıktım. Ortasında durdum. " Öncelikle hepinize bakamadığım için özür dilerim. Tulum ile hareket etmek çok kolay olmadığı için istediğim zaman dönemeyeceğim de. Uzatmadan savunmama başlayayım, " ufak bir nefes molası verdim. " Arkadaşlarımın güvenilmezliğinden şüphe ediyorsunuz. Ekibe katmadan herbiri ile uzun zaman geçirdim. Hislerime güvenen bir insanım. Onlardan iyi bir enerji aldım. Bana güven verdiler. Hareketlerinde ya da sözlerinde bir zıtlık sezemedim. Aradığımız tipte insanlar. Zihnimi okuduğunuzda bunları da hissetmiş olmalısınız. Hem bir insan dostunuzun olması sizlerin korunmasına daha yardımcı olmaz mı? "

   Sessizlik oldu. Kimse bir şey demedi. Düşündükleri barizdi. Ben bir tehlike miydim, yoksa bir dost mu? Ne yapmalılardı? Ne yapacaklardı? Onların da benim de aklımda çok soru vardı.

Suyun AltındakiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin