İskoçya, Glasgow, Inverarish Caddesi
30 Ağustos 1975
"Buraya gel, seni küçük ucube!"
Sayamadığım kadar çok okuduğum ve buna rağmen okuyacak yeni kitap bulamadığım için tekrar okumakta olduğum Harry Potter ve Ölüm Yadigarları kitabını oflayarak kapattım. Bir kaç parça kıyafetim olduğu halde sıkış tepiş olan dolapta sol tarafta olan askılıkları hafif ittirip kumaş parçasına sardığım diğer Harry Potter kitaplarımın olduğu yere özenle yerleştirip, kendimce oluşturduğum gizli yeri aceleyle kapadım ve doğruldum.
"Şimdide sağır mı kesildin başımıza aptal kız, aşağı in diyorum sana!"
Demetria'nın bir kadına göre - muhtemelen kullandığı ucuz tütünlerin etkisiyle- oldukça tok ve hırıltılı çıkan bağırma sesiyle üzerimdeki eski kıyafetleri düzeltip gece kitap okumaktan dolayı uyuyamadığım için kızarmış gözleri olan kendimle çatlamış aynada göz göze geldim. Odanın çoğunluğunu eski ve ikinci el bile sayılamayacak kadar kötü, yol kenarlarına ihtiyaç sahibi insanların alması için koyulan eşyalar oluşturuyordu; hani şu durumu olan insanların, hiç bir şeyi olmadıklarını düşündükleri insanlara bıraktıkları türden. En ufak yardıma muhtaç gördükleri için kendilerince yardım ederken ezmekten çekinmiyor, nasıl olsa almak zorundalar bununla yetinmeliler diye sonuca varıp kendilerince iyilik yapıyorlardı.
Eh, bir bakıma haklılardı da. Demetria odama hiç bir eşya almayacağını söylemiş, beni de yol kenarına bırakılan eşyalardan almaya mecbur bırakmıştı bir bakıma - ciddi anlamda mecbur bırakmıştı hatta. Odamda bulunan eski yatağı bile bir kaç sokak ötede bulunan ve neredeyse her şeyi beyaz olup bahçesi özenle budanıp çalıları şekillendirilen evin önünden almıştım. Pek temiz değildi haliyle bende elimden gelen imkanlarla, uzun uğraşlar sonucu temizlemiştim. Yatağı alırken ev sahibi kadının burnu havada bakışlarına bir süre katlanmak zorunda kalsam da gururumun incinmesiyle bir kaç gün sonra dayanamayıp tekrar evin önüne gelmiş, çok sevdiği şekilli bitkilerini yanlışlıkla ateşe vermiş, o ateşi söndürmeye çalışırken de camlar ile etrafını kapattığı serasının camlarının kırılıp dökülmesini sağlamıştım. O sinirden ağlamaya başlayıp kocasını çağırırken ise kimseye görünmeden koşar adımlarla oradan tüymüştüm bile -ki hiç pişman değilim, yine olsa yine yapardım-, Demetria önce nerede olduğumu sorgulamış, sonra benden bir halt olmayacağı ve yine nerede sürttüğümü tanrının bileceği hakkında söylenip durmuştu.
Demetria... Çoğu kişiye göre uslanmaz ve ucube olan beni hala evinde tuttuğu için tanrının sevdiği kullarından, yardımsever kadın -tabi bu hiç bir şeyin iç yüzünü bilmeyen asalak çevrenin düşüncesi. Bana göreyse o kendimi bildim bileli beraber yaşadığım şeytani varlık. Hangi normal ve akli dengesi yerinde olan insan sırf kendi okuduğu kitap türünden değil ve kurgu barındırıyor diye bir kitaba şeytanın uğraşı damgası koyup kitabı okuyan çocuğun gözü önünde şöminede yakar ki? Küçüklüğümden beri okuduğum tüm kitapları -ki bunlara La Fontaine Masalları da dahil- bir bahaneyle yakmış, kitap almam için bir euro bile vermediği halde köşelerden ve kitapçıların çöplerinden topladığım kitapları acıma duygusu bile olmadan yakmış, onların bu şekilde daha faydalı olduğunu söyleyip alayla gülmüş -bazen de tütününü sarmak için kullanmıştı. Bende onun bu tavırlarına karşı tek kaçış tolu olarak kütüphaneyi bulmuştum, çünkü sevgili hayırsever Demetria'nın koruması gerektiği bir saygınlığı vardı ve evin dışarısında benimle uğraşıp bunu bozamazdı, daha doğrusu bozmaya değer görmezdi.
Kapının hızla açılıp arkasındaki duvara vurmasıyla umursamaz bakışlarımı önce kapı konulun sürekli vurmasından dolayı tahriş olmuş ve dökülmüş duvara, sonra da ona çevirirken dünyadaki en sinir bozucu insanmışım gibi olan bakışlarına-ki bana hep öyle bakardı, sanki umurumdaymış gibi- karşı alayla dudağımın kıvrılmasına engel olmadım. Aptal Demetria.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gryffindor Kraliçesi ♛ Marauders A.U
Fiksi Penggemar"....Durun ben söyleyeyim bunu yapamazdınız çünkü o zaman güzel bir çocukluk geçirirdim, sizi kurtarıcı olarak görmezdim ve beni istediğiniz gibi yönlendiremezdiniz. Ama size bir gerçek söyleyeyim; hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama ben sizi kurta...