1.3

286 156 56
                                    


Zavallı kadıncağız endişeyle odayı taradı ve sonra Nalan'a doğru yürüdü.


“Nerede? “ diye sordu Nalandan. Nalan eliyle beni gösterdi, Vildan hanıma göreyse koltukla kitaplık arasındaki boş alanı.


“Orada işte, görmüyor musun? “


“Nalan.” Dedim.
“Bir an görünmez olduğumu unutup üvey annene bütün olan biteni anlatmayı planlıyordum ve bu sayede sahneyi değiştirebilirdik ama işler planladığım gibi gitmedi. Lütfen, daha fazla uzatma. “


Vildan hanım elini Nalan'ın alnına koyarak ateşini ölçtü.
“Kızım, iyi misin? “ diye sordu kadın endişeyle. Çünkü Nalan en son delirdiğinde böyle konuşuyordu ki, o da daha yaşanmamıştı. Nalan bana bakarak
“Bana bırak. “ dedi.

Vildan hanımın ellerinden tutarak her şeyi anlatmaya hazırlandığını anladım.

“Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama sana söyleyeceklerim kesinlikle gerçek. Biz bir kitabın içindeki karakterleriz, kitabın ana karakteri ise Ferit ve Çağla. Bu hikayede ben kötü kadınım sen de kötü kadına sürekli planlarında yardımcı olan üvey annesi. Lütfen, birlikte bu hikayeyi değişmemize yardım eder misin? Kötü kadın olarak bilinmek istemiyorum ve şurada duran adam da kitabın yazarı. Bizim ona yardım etmemizi istiyor. “


İlk başta bütün dikkatiyle dinledi Nalan'ı. Sonra kadının yüzü ağlamaklı bir hal aldı. Hemen ardından bağırarak buradan ayrıldı. Şaşkınlıklı içerisinde arkasından bakakaldı Nalan,ama hemen sonrasında gülemeye başladı.


“Delirdiğimi düşündü kesin. “


“Merak etme, bir sonraki gölgede unutmuş olacak. “ dedim onu teselli etmek istercesine. Duraksadı ve bana baktı.


“Bunu nereden biliyorsun? “ diye sordu.


Beynimi fazla zorlamadan hemen bir cevap buldum.
“Yeni fark ettim. “

İkna oldu. Sonuç olarak onun bugünkü sahnesi bitmişti ve daha akşam olmamıştı. Onun evine gidemezdik çünkü evinin nerede olduğunu bilemiyorduk.

Nalan
“Tamam, yan karakteriz de hiç değilse birazcık özenseydin be. “ diye şikayet ediyordu bu konuda. Haklıydı, ona gelecek sefer yeni bir kurgu yazarsam onlar için daha çok özeneceğime söz verdim. İş yerinde kalmaktan sıkılmıştık ve verdiğimiz bir karar sonucu sokaklara attık kendimizi. Yeni bir sahneye kadar bütün şehri gezdik. Gerçek dünyadaki İstanbul gibi değildi burası, rastgele oluşmuş bir evrendi, akla hayale sığmayan.

Örneğin narçiçekleriyle dolu bir sokak vardı. Kırmızı kar yağmıştı bu sokağa. Bu sokaklardan yürürken Nalan'la olan benzerliğine baktım ortamın, sanki şehrin bu köşesi onun için yaratılmıştı. Yüzlerce eşya uçuyordu havada, hiç kimse fark etmiyordu çünkü bizim dışımızda hiç kimse yoktu burada. Yine o karamel kokusu sardı etrafa ve bana zamanda yolculuk yaptırdı. Ruhumu alıp, onunla ilk tanıştığım sahneye götürdü. Yanağıma vurduğu tokatın acısı belirdi yüzümde ve aynı zamanda hafif bir tebessüm. Nalan sordu bana:
“Neye gülüyorsun? “


Ona bakmadan başıma gelenleri düşündüm ve yüzümdeki sırıtışı sürdürdüm.


“Hiç.” Dedim i harfini uzatarak. Aslında anlatacak çok şeyim vardı, ancak üşendiğimden hiç diyebildim sadece. O kızıl rengi kaşlarını tatlı tatlı çatarak baktı yüzüme ve benimle dalga geçercesine tekrarladı sözümü.


“Hiç.”
Durdu ve benim de durmamı bekledi. Uzun uğraşlar sonucu havada uçuşan narçiçeği yapraklarından birini tutmayı başardı. Bana yaklaştı ve
“Elini aç. “ dedi.

Olağanüstü Sen ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin