~1~

30 5 10
                                    



"Sanırım bu kolyeyi takmalısın" Boynuma temas eden metalin soğukluğu bedenimi ürpertmişti. Ceyda'nın iki ay önce bayılarak aldığı 'illa bir yerde lazım olur' dediği kolyesi şu an boynum ile birleşmiş ve bedenimin sıcaklığına alışmaya başlamıştı. Ellerimi kolyenin üzerinde gezdirdim. 8 tane küçük parlak taşlardan, gümüş olmamasına rağmen ışığını gösteriş ile saçan kolye, ben buradayım diye bağrıyordu.

İki ay önce bu kolye için gezmedik mağaza bırakmamıştık ve artık sıkılıp 'yeter' diye isyan etmeme rağmen, Ceyda'nın 'güzellik zaman alır' demesi ile birlikte İstanbul'un gezmedik yerini bırakmamıştık. 'Arada işe yarıyorsun Ceyda'. İlk defa hemfikir olmamıza kıkırdayarak kolyemde olan ellerimi elbisemin üzerinde gezdirdim.

Kalın askılı, zifiri siyah renginde olan elbise göğüs dekoltesine kadar büzgülü bir şekilde geliyordu. Gözlerimi bacaklarıma indirdiğimde yan tarafında olan küçük yırtmacı, sade elbiseye hava katıyordu. Bu elbiseyi patlatan Ceydan'ın deyişi ile kolye idi. Kızıl düz saçlarımı son bir kez daha düzelttim.

8 ay önce adının hiç bilinmediği küçük bir mağaza camına ^tabiri caizse^ ağzımın suyu akarak baktığımda Görkem, garsonluk yaparak kazandığı ilk parası ile bu elbiseyi hediye etmişti. Elbisenin fiyatı uçuk fiyatlarda olmasa da ilk harçlığını benim için aptal bir elbiseye yatırmıştı. 'Olmaz' desemde 'ileride bu paranın fazlasını kazanacağım. Küçük sayılara takılma' deyip geçiştirmişti. Doğru söylüyordu şu an garsonluk yaparak aldığı paranın belki de üç dört katını kazanıyordu. Ama yine de ona karşı olan o gün ki mahçupluğum taze taze fırından yeni çıkmışçasına kendini yeniledi. Aptal kafam.

"Sana diyorum kızım. Ne alemdesin"

Gözlerimi bacaklarımdan çekerek Ceydaya döndüm. "Evet ?"

"Diyorum ki çıkalım. Vallahi ön masaya yerleşemezsem sahnede otururum"

Hafif gülümseyerek yatağın üzerinde ki beyaz ve oldukça sade olan el cüzdanımı alarak anahtarı ve telefonumu koyum.

" Randevumuz var Ceyda.. Hemde en
ön masa."  

Ceyda üzerine ceketini alarak odanın kapısını
araladı. "Sahnede oturma fikri bana mantıklı geliyor ".

Bir şey unutmuş misali arkasına ani dönmesi ile alınlarımız çarpıştı. "Ah.. ne yapıyorsun kızım yürüsene"

Ceyda kıkırdayarak merdivenleri ikişerli inmeye başladı. "Kızııım düşünsene.. sahneye masa kurdurursak Tolga'ya daha yakın olurum"

Dış kapıya ulaştığımızda taksinin kornası 'artık gelin' dercesine bağrıyordu. "Sahnede ki masayı bilmem ama şu an evden çıkmazsak değil sahnede, mekanın girişinde bile oturamayacaksın!"

Ceydan'ın hızla taksiye ilerlemesiyle arkasından çıkarak cüzdanımdan çıkardığım anahtar ile kapıyı kitledim. Kalbimin sesi kulaklarımda duyuluyordu. Taksite yürürken kendime telkinler vermeye başladım. Hadi elif ilk görüşün değil.. hadii

⚫️

~FELFOS BAR~ Mekanın girişinde ışıl ışıl parlayan yazıya bakarak büyük bir nefes aldım. Ciğerlerimin tamamını hava ile doldurduğumda nefesimi küçük küçük vererek temkinli adımlarla içeriye girdim. Ceyda bir kaç adım önümde, Tolga'ya doğru yürüyordu. Cüzdanımdan telefonumu çıkartıp saate baktım. 21:10... 10 dakika sonra Görkem bu sahnede olucak ve ben sanki ilk defa görmüşüm gibi onunla aynı ortamın havasını soluduğum için, kalbimin ritmi şimdiden bozulmuştu.

3 yıldır tanıyordum. Ve bu 3 yılda çok gez görmüş olmama rağmen hala ilk gün ki gibi hissetmem, içimde ki duyguların tekrar yenilenmesi tuhaftı. Kalabalığı geçerek Ceyda ve Tolgan'ın yanına ilerledim. Tolga Görkem'in yakın arkadaşıydı ve arkada orkestranın bir paçasıydı. Üzerinde beyaz gömlek, bordo kot pantolonu ile uyum sağlamıştı sahneye. Kolunda ki kol saati Ceydan'ın geçen hafta hediye ettiği saatti. Bu duruma gülümseyerek yanlarına ulaştım.

Ölüme 3 SaniyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin