Eve geçtik ve Bay Martin bana odamı gösterdi.
"Nasıl bir tarz seversin bilemedim o yüzden gençlere göre estetik bir oda düzenledim. Üşendiğim için 3 gûnde ancak oldu ama neyse konumuz bu değil. Şimdi özel alışverişlerin için al şu kredi kartını. Sana da yarın çıkartırız bir tane ama şimdilik benimki kullan."
Ay bu adam da bir konuşunca 2 saat konuşuyor. Neyse hakkını yemeyeyim yaptığı şeyler gerçekten güzel.
Bana uzattığı kartı yavaşca aldım ve teşekkür ettim."Aslında bunlara gerçekten gerek yok Bay Martin. Zaten çok fazla şey yaptınız."
"Kaç kere söyleyeceğim hayatım? Bay Martin diye biri yok, onun dışında istediğini diyebilirsin. Babacığım tercihim."
Anlayamıyorum ben bunları. Daha yeni tanıştığım birine nasıl babacığım dememi bekliyor ki? Yani kanuni velim olsa da, öz babamdan başka birine baba demek çok zor. Ama en azından benim için yaptığı iyiliklerin hatrına, demeye karar verdim.
"Peki Bay-- baba."
Gözleriyle gülümsedi resmen. Yüzüne bakınca birden, ne kadar yakışıklı ve bakımlı olduğunu farkettim. Aslında aynı okulda olsaydık ondan hoşlanabilirdim bile..
Odadan çıktığında telefonumu çıkardım, her zaman alışveriş yaptığım siteden birkaç kıyafet ve okul eşyalarını sepete ekledim. Tam kapatacakken aklıma geldi: Bazen çok zevke gelmek istediğimde vibratörle kendimi tatmin ediyordum, kredi kartı elimdeyken onu da sipariş etmeye karar verdim.
Siparişleri onayladıktan sonra aşağı indim. Isabella tezgahın önün önünde bir şeylerle uğraşıyordu. Beni gördükten sonra da arkasını döndü ve beni içeriye göndermeye çalıştı.
"Tatlım senin arkadaşlarınla buluşman falan yok mu ne yapıyorsun burada? Hadi git git"
"Ne demek git? Bay Mar-- yani babamın bundan haberi var mı?"
Kaşlarını çattı ve:
"Tabii ki var."
Telefondan John'u aradım ve en yakın gezi parkına gelmesini istedim. Ama okul formasıyla kalmıştım. Odama çıkıp dolapları kurcaladım. Bana göre güzel kıyafetler vardı, bazıları olmamıştı ama neyse. Hoşuma gidenleri giydim.
Bella'ya çıktığımı haber verdim.
"Ben çıkıyorum Bayan Martin! 2 saate dönmüş olurum."
"Bayan Martin mi? Hahah çık bakalım"
"Siz eşi değil misiniz? Soyadınız Martin değil mi?"
"Hayır tatlım sadece nişanlıyız. Ama Bayan Martin de çok hoş. Kaptım bunu! :)"
Sahte bir gülümsemeyle baktım ve kapıyı kapattım.
___________________________________+"Sence ne olacağım?" Dedim John'a, endişeli bir şekilde.
"Nasıl yani?"
"Daha dün akşam kendi evimde seninle konuşurken bugün bambaşka bir yerdeyim. Ailem beni istemiyor, abim bana çok kızgın.. Ne olacak sonum?"
"Bana her şeyi tek tek anlat, sen neredesin şuan?"
"Bak, ben dün sinirle 911'i aradım. Sonra geri kapattım ama korktum. Bugün okuldan geldiğimde ise polisler evin önüne gelmişti, annem beni az kalsın yere yapıştırcaktı, babam benden nefret ettiğini söyledi. Sonra Bay Martin, yani babamla anlaşma yapan adam geldi beni kurtardı resmen. Evlat edindi sanırım. İşte karşıdaki evde oturuyorum."
John gösterdiğim yere baktı ve kocaman bir waow yaptı.
"Yani sen ciddi ciddi Gray Martin'in kızı mısın artık? Oha kızım çok şanslısın!"
"Off ben ne diyorum sen ne diyorsun..."
"Sen hâlâ soruyor musun?! Senin hayatın bundan sonra garanti kızım. O adam manyak zengin ya. Hem bak artık iyi de bi ailen var oh mis"
Dayanamayıp güldüm. Sinirlerim bozulmuştu aslında.
"Sen de olmasan ne yapardım ben" diyerek sarıldım.
John gözlerini kocaman açtı ve beni dürttü:
"Şşt çabuk arkana bak, şu gelen Gray Martin değil mi?"
Hemen benden ayrıldı ve gülümseyerek seslendi:
"S-selam Bay Martin!"
Gözlerini kısarak baktı ve yanımıza geldi.
"Küçük Hanım burada yabancı bir erkekle ne yapıyor?"
"Babacığım bu benim en yakın arkadaşım John."
John hemen atladı:
"Ben yabancı bir erkek değilim ya Bay Martin."
"Erkek değil misin? Kız mısın yani?"
Kafamı eğerek gülümsedim.
"Hayır hayır öyle demek istemedim. Hem biz kankayız zaten Anastasia ile."
Kendi kendine mırıldandı:
"Kanka ayağı g*t ayağı derler ama..."
"Efendim baba?"
"Bir şey demedim hadi evimize gidelim diyorum :)"
"Peki"
John'la vedalaştık ve Bay Martin ile birlikte eve yürümeye başladık.