"Korkma canım tamam mı biz seni şimdi karakola götüreceğiz sana yaptıkları her şeyi anlatmalısın." Dedi polis omuzlarımdan tutarak. Elimdeki okul çantasını şoföre verdim ve usulca polis arabasına bindim. Abim daha okuldan gelmemişti bu yüzden en çok da ondan korktum. Bana kızabilirdi. Ailemi bu duruma düşürdüğüm için.
"Abime ne olacak?" Dedim fısıldar gibi.
"O reşit olmuş bir birey olduğu için kendi kararını kendi verebilir canım. Düşünme sen onu." Dedi polis. Aslında onu değil sonumu düşünüyordum. Ellerimi bacaklarımda gezdirdim... Hâlâ çok yanıyorlardı. Polisler de bunu farketti sanırım çünkü bana bakarak aralarında konuşmaya başladılar. Birinin bana acıyarak bakması çok fazla gururumu kırsa da, o evde yaşamaktan daha fazla olamazdı. Ailem beni disiplinli eğittini sanıyordu ama yaptıkları tek şey; bende travma yaratmaktı. Arabada otururken bile bir yerim açılmış mı? Oturuşum çok mu terbiyesiz? Diye düşünüyordum.
Karakola vardık. Bahçesine bile baktığımda gerilmeme sebep olmuştu çünkü benim polisle olan iletişimim yasaktı. Bazen evimize, şirketten polisler gelirdi aileyi kontrol amaçlı. Onlar geldiğinde beni odama gönderirlerdi ve polislere ise "Anastasia yüzme kursunda, okulda, dışarıda" falan derlerdi. Onları şikayet etmemden bu kadar çekiniyorlardı ama bir kez olsun beni rahat bırakmamışlardı.
"Burada biraz bekle, az sonra seni çağıracağız hayatım" dedi polis.
Kaygı ile, etrafta gezip duran polislere bakarken tanıdık birini farkettim. Bu Bay Martin.. İstemsizce kaşlarım havaya kalktı ve hafifçe tebessüm ettim. Ne de olsa beni ailem dediklerimden kurtaran adam o'ydu. O olmasa daha o evde neler çekecektim kim bilir...
"Buraya boşuna gelmedin değil mi?"
Boş gözlerle baktım ve: "Anlayamadım?" Dedim.
Kol saatine baktı ve gülümseyerek yanımdaki sandalyeye oturarak konuştu
"Yani buraya her şeyi anlatmaya geldin, ailenle ilgili. Öyle değil mi?"
"Bilmiyorum."
Bilmiyordum tabii. Ailemin gelip beni tekrar eve hapsedecek olması fikri bir türlü rahat bırakmıyordu. Babam çok prestijli bir şirketin sahibiydi ve beni her yerden bulup, götürebilirdi. Çok fazla tanıdığı olması, sanırım ilk defa olumsuz bir yönde olacaktı.
Kaşlarını hafif çattı ve
"Ne demek bilmiyorum? Burası karakol ve burada özgürsün. Kimse sana bir şeyler emredemez ve zorlayamaz. Kanun önünde herkes eşittir. Anlatmak zorundasın."
"Siz bunları nereden biliyorsunuz? Daha dün evimize geldiniz ve garip davranıyorsunuz. Sizden şüpheleneceğimi hiç düşünmüyor musunuz?"
"Elbette şüpheleneceksin, ama tek güveneceğin kişi de benim."
Kafamı eğdim ve beton zeminin desenlerini inceledim. Diyecek bir şeyim yoktu. Haklıydı.
"Zaten darp izlerine baktıkları zaman sen istemesen bile soruşturma açılacak." Dedi ve ayağa kalktı.
"Anastasia, içeri gel."
Yavaş adımlarla odaya girdim. Komiser gözleriyle, oturmamı işaret etti.
"Bize her şeyi anlatacaksın küçük hanım."
Susuyordum. En azından ailemin bana verdiği güzel zamanlar için. Ne kadar az da olsa... En azından abim için. Ne kadar beni umursamasa da... Susuyordum çünkü merhametli bir insandım ben. Ve bir o kadar da saf. Çektiğim eziyetler, mükemmel olma çabası, beni kendi kuklaları yapmaları ve benzeri... Tam bir aptaldım çünkü bunlara rağmen susuyordum.
"Ve senin bu susmandan her şeyi anlıyorum ben."